Soykırım ile Mücadeleye Çağrı..
Ben Türk halkının bu kadar vurdumduymaz, pasif, pısırık ve ürkek olmasını hazmedemiyorum. Lafa gelince, mangalda kül bırakmıyoruz. Vatan, evlat, torun vb. sevgileri konusunda devamlı konuşuyoruz.
Ama; vatanın soyulmasına, evlatlarımızın ve torunlarımızın zehirlenmesine karşı duyarsız ve suskun kalıyoruz.
Vicdanı olan; tüm dünyayı sömüren ABD ve AB kartelleri ile çıkar ilişkisi bulunmayan, biraz okuyup araştıran herkes, uygulanan “soykırım senaryosuna-soy kırımı ve asil ırk çalışmalarına” karşı çıkmaktadır. Kendi çapında mücadele vermektedir. Ancak, ekonomi ve tarım politikalarını, ABD ve AB talimatlarına göre düzenleyen AKP iktidarından; hiç araştırma yapmayı, Türkiye’ye kurulan tuzakları incelemeyi düşünmeyen, sadece kavga ve polemik üreten, birbirlerine hakaret eden, darbecilere kol-kanat geren muhalefet partilerinin genel başkanlarından; TÜSİAD, üniversiteler, sendikalar, belediyeler, tüm milletvekilleri ve medyanın önemli kesiminden ise, çıt çıkmamaktadır. Devamlı olarak medya önünde politik şov yapan tüketici dernekleri neredeler?
Bu ne basiretsizliktir. Bu ne sorumsuzluktur. Türkiye gündeminin bir numaralı maddesi olması gereken bir konuda, biyolojik savaşta ne vahim bir ilgisizliktir.
1-Kendilerini “Dünya Devletinin yöneticisi” olarak kabul eden, bir avuç -Siyonist asıllı- zengin; (başta Rockefeller ve Rostchild aileleri, Bille Gates olmak üzere) dünya nüfusunun 8,3 milyarı geçmemesine karar vermişlerdir. Bunu sağlamak için de her türlü melanet (salgın hastalıklar, harpler, soykırımları, GDO lu besinle, vs.) mubahtır. (Aynı ekibin Hitlere de en büyük desteği verdiğini bilmekteyiz.) Ekibin akıl hocası Kissinger’dir.
-Biyolojik savaşı yürüten başlıca şirketler; Cargill, Monsanto, Sygenta, Bayer, Dow ve Dupont’tur.
-ABD hükümetlerinin tümü, bunların emri altındadır ve tüm dünyaya baskı uygulamaktadır (Özellikle Afrika, Türkiye, Brezilya, Arjantin, Hindistan, Meksika, Irak, Venezuela, vb. ülkelerde). Ama ABD ve AB halkları, en iyi biçimde korunmaktadır. Çok sayıda yasak ve ciddi denetim vardır. IMF Dünya Bankası, Dünya Ticaret Örgütü, Dünya Sağlık Örgütü, Nüfus Konseyi, Dünya Kiliseler Birliği, vb. tüm kuruluşlar, bunların emri ile hareket etmektedirler. (Her işe karışan Greenpeace’in bu konularda eylem yaptığı görülmüş müdür?)
-Irak Savaşı’nda ilk hava saldırısı, binlerce yılın birikimi tohumların bulunduğu, orijinal tohum depoları olmuştur (Abu Garip Tohum Bankası).
-Bu şer ortaklığı, “Yeşil Devrim” yalanı ile, tüm a gelişmiş ülkelerin çiftçilerini ve tarım topraklarını mahvetmişlerdir. Ürün randımanı artmamış, azalmıştır. Köylüler, aşırı dozlarda gübreye ve ilaca bağımlı hale getirilmişlerdir.
2-Yok etme senaryosu, ilaçlar, gübreler, genetiği ile oynanmış tohumlar ve katkı maddeleri ile gerçekleştirilmektedir.
-Katkı maddesi olarak; nişasta bazlı şeker, suni tatlandırıcı, domuz geni, Ksilitol, Aspartam, Sakkarin, Asesülfam, Siklamik Asit, Ralgro, Synovex, vb. yüzlerce zehirleyici madde kullanılmaktadır.
-En riskli maddeler; soya, mısır, patates, pirinç, margarin, domuz eti katkılı gıdalar, domates, nişasta bazlı şeker ve suni tatlandırıcılardır.
-Riskli gıda sayısı, binleri geçmektedir. Mesela; kolalı içecekler, katkılı meyve suları (suni tatlandırıcı veya nişasta bazlı şeker ihtiva eden tüm içecekler) ,tatlılar, light yiyecek ve içecekler, çikolatalar, bisküvi ve gofretler, kekler, mamalar, dondurmalar, reçeller, hamur kabartma tozları, ekmekler, çikletler, şekerlemeler, diş macunları, kahve kremaları, mısır gevreği, jöleler, ketçaplar, toz meyve içecekleri, tüm margarinler, tuz, hazır çorbalar, konserve balıklar, lokumlar, krem şantiler, yoğurt, şarap, bira, parfümler, salam-sucuk-sosis ve etler vs. vs.
3-Verilen zararlar nelerdir?
-Çevre ve toprak kirliliği. (Nevşehir’in hali ortadadır.)
-Orijinal tohumların dejenerasyonu, endemik yapının öldürülmesi.
-Kısırlık. (Türkiye’de, 1975’te, kısırlık oranı %2 idi. 2009’da %25 oldu. Sperm sayısı 125 milyondan, 20-25 milyona düştü.) (Bu arada, halkımıza yıllarca tereyağı, zeytinyağı ve yumurta gibi en yaralı gıdalar yasak edildi. Türlü hastalık yalanları -kolesterol dahil- uyduruldu.)
-Düşükler ve bebek ölümleri
DNA yapısının tahribi. Genetik bozukluklar ve sakatlıklar. Cinsel sapmalar, kanser (özellikle meme ve pankreas kanserleri), migren, böbrek taşı, alerji, ishal, kalp krizi, obezite, diyabet, hiper tansiyon, felç, astım, romatizma, müzmin yorgunluk, osteoporoz, antibiyotik direnci, vs. vs.
Velhasıl; ABD kartelleri ve Türkiye’deki işbirlikçileri, aşırı kar hırsları uğruna, tam bir insanlık suçu işlemektedirler. Ne yazık ki yetkililer de, buna izin vermekte, Türkiye’deki soykırımına yardımcı olmaktadırlar.
Peki ne yapılmalıdır? Yüzlerce öneriden, birkaç tanesini hatırlatalım:
1-Tohum ithalatı ve GDO lu tüm gıdaların ithalatı ve üretimi, en titiz biçimde yasaklanmalıdır. Nişasta bazlı şeker ve suni tatlandırıcı kullanımı önlenmelidir. Sadece pancar şekeri tüketilmelidir.
2-Biyogüvenlik Yasası ve Türk Gıda Kodeksi; ABD kartellerinin değil, Türk halkının çıkarları doğrultusunda düzenlenmelidir.
3-Etiket mecburiyeti -istisnasız biçimde- getirilmelidir.
4-Hemen yeterli sayıda laboratuar kurulmalı, titiz bir denetim sağlanmalıdır. (Şu anda sadece 3 laboratuar mevcuttur.) Halkı zehirleyenler teşhir edilmelidir.
5-İktidarı ve muhalefeti ile tüm siyasi partiler, medya, üniversiteler, belediyeler, konuya sahip çıkmalıdır. (Hemen, bir meclis araştırması gerçekleştirilmelidir.) Halk en iyi biçimde, bilgi sahibi kılınmalıdır.
6-Üniversiteler; moleküler biyoloji, genetik ve tohum üretim konularına, öncelik ve ağırlık vermelidir.
7-Tohumcular Birliği’nin tehdit ve beyin yıkama gayretleri önlenmelidir.
Bu bir topyekün var olma, yok olma savaşıdır. Görevini yapmayan, ihanet etmiş olur. Gün gelir, onların evlatları ve torunları da zarar görür.