content

29 Oca

Sosyolojik Hastalık!

Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü, yaptığı genom dizileme araştırmalarının sonucunu açıkladı: Türk ırkı diye bir ırk yokmuş!

Şimdi ne olacak?
250 yıldır dünyayı, 130 yıldır Türkiye’yi esir alan milliyetçilik ideolojisini ne yapacağız?

Etnik çatışma temelli bir anlayışın ürünü olan milliyetçiliğin, ırkçılığın akıttığı bunca kanı, yaşattığı bunca acıyı nereye koyacağız?
Türk ırkı diye bir olgu olmamasına rağmen dünyaya baktığımız Türk gözlüğünün sahtekârlığıyla ne yapacağız?
Türk milliyetçiliği ırk ve etnisite milliyetçiliği değildir; Türk milliyetçiliği hars milliyetçiliğidir diyerek gerçeği gizlemeye çalışanları, bırakalım milliyetçi literatürdeki ırkçı ve kan temelli abuk sabuklukları, bırakalım o 1930’ların “Güneş Dil Teorilerini”, “Tarih Tezlerini”, devletin milli marşı olan İstiklal Marşı bile yalanlıyor.

İstiklal Marşı’nın ikinci kıtasında;
“Çatma, kurban olayım çehreni ey nazlı hilâl!
Kahraman ırkıma bir gül! Ne bu şiddet, bu celâl?”

Ve 10. kıtasında;
“Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl:”
dizelerinde “ırk” sözcüğü geçer.
Dahası, bu dizelerdeki ırk sözcüğü bir dolgu sözcük olmaktan öte, marşa gerek içerik olarak gerekse fonetik olarak anlam katmaktadır. Marşın mantığı ve siyasal dili, Türklük ve Müslümanlık kimliği üzerine inşa edilmiştir.

Türklüğü bir övünç kaynağı yapanların, araştırmanın sonuçlarından memnun kalacaklarını sanmıyorum. Çünkü: Türkiye’nin kendi içindeki DNA çeşitliliğinin Avrupa’dakinden daha fazla olduğunu ifade eden Dr. Cemalettin Bekpen, “İnsanlar ve toplumlararasındaki genetik farklılıkları en iyi açıklayan değişken ırk, dil, etnik köken, ten rengi değil, coğrafi konumdur” diyor. Türk ırkıyla ilgili olarak da, “Bundan söz etmek mümkün değil, yok böyle bir şey” diyerek araştırmanın özetini veriyor.

Harvard Üniversite’sinden araştırmada görev alan Ömer Gökçümen coğrafi konumun etkisini şöyle açıklıyor: “Fransız ırkından bahsedemediğimiz gibi Türk ırkından da bahsedemeyiz. Ama şunu söyleyebiliriz. Belirli bir süredir, 100 yıldır, 200 yıldır insanlar kendini Türk bilmiş ve o yüzden Türklerle evlenmiş, birbiriyle evlenmiş olmalarından dolayı bir benzeşme var. Ve bu tamamen aynı coğrafyada yaşamakla ilgili.”

Türkiye’nin şimdiye dek bir genom projesi gerçekleştirmemiş olması bir rastlantı mı, yoksa çıkacak sonuçların ‘Türkçülük inşasını’ yıkması ihtimalinden dolayı mı böyle bir araştırmadan uzak duruldu?
Böyle bir ihtimal olsa da, şimdi bu araştırmayla bunun ihtimal olmaktan çıktığı ve gerçeğin epeyi bir görünmesine dönüştü.

Türkiye’nin genetik çeşitliliğinin örneğin Batı Avrupa’ya göre daha çok oluşu, Anadolu’nun tarihsel olarak Doğu-Batı arasında geçirgen bir alan oluşundan kaynaklanmakta. Binlerce yıldır bu coğrafyada yüzlerce farklı halk çatışarak, birleşerek değişti, dönüştü. Hep yeni sentezlere ulaşıldı. Anadolu, melezleşti!
Melezlik iyidir!
Melezlik evrenselleşmedir, insanlaşmadır!
Safkanlık hayvanlarda olur!

Kimlikler siyasetlerin, ideolojilerin, devlet örgütlenmelerinin dayanakları haline getirildiklerinde orada ötekileştirme, ayrımcılık, şiddet kan ve acı vardır. İşte Anadolu, safkanlaştırma, Türkleştirme adına tarihin en kanlı yollarından yürütülerek kuraklaştırıldı.
Peki, nerede ‘Türk kanı’?
Mesele zaten bir Türk kanı meselesi değildi!
Mesele Türklük propagandası üzerine bir devlet inşa etmek, o devlet yapısının araç gereçleriyle iktidarı sürekli hale getirmek ve ötekilerin mallarına el koyarak zenginleşmek!
Bütün bunlar tamamlandı fakat hala Türklük siyaseti, salvoları, ajitasyonları devam ediyor.
Neden?
İktidarı sürekli kılmanın aracı olarak kullanılmakta da, ondan!
Şimdi bu araştırmayla somut bir gedik açıldı: Türklüğünüzün Türkleri yok!
Ne olacak şimdi?

Tüm milliyetçilikler sosyolojik bir hastalık haline geldiler.
Biz kültür milliyetçisiyiz diyerek gözbağı satanlar; kanlı gömleklerinizi gizleyeceğinizi mi sanıyorsunuz?

Etiketler : , , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank