“Sosyal Devlet” Devletin “Çimentosu’dur”
Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk devletidir.
Anayasamızın 2. maddesinde yerini bulan sosyal devlet olma , sosyal politikalar üretme devletimiz için bir gerekliliktir.Bir devletin gerçekten sosyal bir hukuk devleti olması için mağdur,muhtaç durumda bulunan toplumun dezavantajlı kesimlerine acil,hızlı,etkin,adil hizmetler götürebilmesi ile doğru orantılıdır.
Devleti bir bina gibi değerlendirirsek devletin sosyal niteliği çimento hükmündedir.Devletin diğer hizmetlerinden ortaya çıkan tüm boşlukları ‘sosyal hizmet’ le doldurulmalıdır.Tuğla, demir ,taş olarak diğer hizmetleri görürsek sosyal vasıf çimento olarak hem diğer hizmetleri anlamlandırmakta hem de boşluklar kalmamaktadır.Devletin sunduğu hizmetlerdeki tüm eksik , hata , ihmal v.b. boşluklar etkin bir sosyal hizmet sunumuyla derhal giderilmelidir.
Ülke olarak altına imza attığımız Avrupa Sosyal Şartında da çocukların, gençlerin, kadınların, ailenin, özürlülerin korunması gerekliliği, yeterli kaynaklardan yoksun herkesin sosyal ve sağlık yardımı hakkına sahip olduğu ve tarafların bu koşullara ulaşması politikalarının hedefi sayacakları belirtilmiştir.
Şu anda toplumda bulunan yardıma muhtaç kesime yönelik hizmetlerimiz aşağıda sayacağım kurum ve kuruluşlar tarafından götürülmektedir.
1.2828 ,5378,5251 ve 5395 sayılı kanunlarla korunmaya, bakıma veya yardıma muhtaç aile, çocuk, özürlü, yaşlı ve diğer kişilere götürülen sosyal hizmetler, Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanlığımız bünyesindeki Shçek, Kadının Statüsünü Koruma, Ailenin Bütünlüğünü Koruma ve Darul Aceze Müessesesi Genel Müdürlükleri ve Özürlüler İdaresi Başkanlığı tarafından yürütülüyor.Direk Başbakanlığa bağlı Başbakanlık Aile Araştırmaları Genel Müdürlüğü aile ilgili araştırma geliştirme faaliyetleri yapıyor.
2.3294 sayılı kanunla fakru zaruret içinde ve muhtaç durumda bulunan vatandaşlar ile gerektiğinde her ne suretle olursa olsun Türkiye'ye kabul edilmiş veya gelmiş olan kişilere yardım etmek, sosyal adaleti pekiştirici tedbirler alarak gelir dağılımının adilane bir şekilde tevzi edilmesini sağlamak, sosyal yardımlaşma ve dayanışmayı teşvik etmek hizmetleri Valilik ve Kaymakamlıklarca yürütülüyor.
3.5272 sayılı belediyeler kanununun 14. maddesi a bendine göre Belediye, mahallî müşterek nitelikte olmak şartıyla;
a) İmar, su ve kanalizasyon, ulaşım gibi kentsel alt yapı; coğrafî ve kent bilgi sistemleri; çevre ve çevre sağlığı, temizlik ve katı atık; zabıta, itfaiye, acil yardım, kurtarma ve ambulans; şehir içi trafik; defin ve mezarlıklar; ağaçlandırma, park ve yeşil alanlar; konut; kültür ve sanat, turizm ve tanıtım, gençlik ve spor; sosyal hizmet ve yardım, evlendirme, meslek ve beceri kazandırma; ekonomi ve ticaretin geliştirilmesi hizmetlerini yapar veya yaptırır. Büyükşehir belediyeleri ile nüfusu 50 000’i geçen belediyeler, kadınlar ve çocuklar için koruma evleri açar.
4.2762 sayılı kanunla kurulan Vakıflar Genel Müdürlüğüne bağlı STK hükmündeki Özel ve Tüzel Vakıflar eliyle götürülen hizmetler
5.5253 sayılı Dernekler Kanununca Valilikler bünyesindeki Dernekler İl Müdürlüğüne bağlı derneklerimiz eliyle götürülen hizmetler
6.5302 sayılı İl Özel İdareler Kanunu 6. maddesi a fıkrası
a) Sağlık, tarım, sanayi ve ticaret; ilin çevre düzeni plânı, bayındırlık ve iskân, toprağın korunması, erozyonun önlenmesi, sosyal hizmet ve yardımlar, yoksullara mikro kredi verilmesi, çocuk yuvaları ve yetiştirme yurtları; ilk ve orta öğretim kurumlarının arsa temini, binalarının yapım, bakım ve onarımı ile diğer ihtiyaçlarının karşılanmasına ilişkin hizmetleri il sınırları içinde, yapmakla görevli ve yetkilidir, der.
Bu durumda muhtaç durumdaki bir vatandaşımızın müracaat edebileceği yüzlerce farklı kamu veya özel kuruluş bulunuyor. Bu kurum ve kuruluşlar arasında sağlıklı bir koordinasyon sağlamak mümkün olmuyor. Dolayısıyla muhtaç insanımız için bütçeden ayrılan kaynaklar bu kadar farklı kanallara dağıtıldığı için çoğu zaman yerine sağlıklı ulaşamıyor.
Ülkemizde birbirinden bağımsız bu kadar farklı kurum ve kuruluşun sosyal yardım yapması istismarları da beraberinde getiriyor.Türkiye’de her 2 kişi den birisi sosyal yardım aldığı halde toplumda istenen değişim ve dönüşüm, istihdam sağlanamıyor,sağlanamaz.Vatandaşımıza sürekli balık vermek yerine,balık tutmayı öğretme yollarını geliştirmeliyiz.
Benim bu konuda ki önerim: Sağlık ve Milli Eğitim Bakanlığı gibi icracı bakanlık olarak “Sosyal Hizmetler ve Destek Bakanlığı” ( http://www.cemilpasli.com/daha-etkin-bir-sosyal-devlet-icin-tek-cati-onerim/ ) kurularak tüm sosyal hizmet götüren unsurlarının tek bir çatı altında toplanmasıdır. Yukarıda 6 madde de saydığımız imkan ve kadroları kullanarak merkezden ün ücraya kadar örgütlenecek ve bu günde kullandığımız “Alo 183 “ ücretsiz hatta ulaşan her ihbarı, her sosyal yardım çağrısını bir Alo 112, 154, 155, 156 kadar hızlı etkin karşılayabilecek bir yapılanmaya ihtiyacımız var.
Bu icracı bakanlık bir taraftan “Tedavi ve Rehabilite Edici Hizmetleri” yürütürken bana göre çok daha önemli olan “İyileştirici-geliştirici ve Koruyucu -Önleyici Sosyal Hizmetlere” ağırlık verecektir. Çünkü sosyal devletin en önemli özelliği vatandaşının yere düşmesini önlemek , onu yere düşürebilecek engelleri ortadan kaldırmak olmalıdır. Bu da ancak etkin ve yaygın Koruyucu Önleyici Sosyal Hizmetlerle olur.
Bu gün ülkemizde Sosyal Hizmet sunumunda karşılaşılan en ciddi problemlerden birisi eğitimli eleman azlığıdır. 70 milyon nüfusu olan ülkemizde 5 bin civarında sosyal çalışmacı varken, 7 milyon nüfusu olan İsrail’de 13 500 Sosyal Çalışmacı bulunmaktadır. En kısa sürede Sosyal Hizmetler Fakültelerinin sayısı çoğaltılmalı, ara eleman yetiştirilmesi için Sosyal Hizmetler Yüksek Okulları ve Sosyal Hizmetler Meslek Liseleri açılmalıdır.
Biz Shçek olarak şu anda AB üyesi olan Hollanda’da sosyal hizmet uygulamaları yapan “Spirit” isimli bir 500 yıllık mazisi olan bir STK ile ortak “Aileye Aile içinde Yardım “ ismini verdiğimiz bir proje yürütüyoruz.
Spirit isimli STK yı incelediğimizde şunu görüyoruz. Avrupa ülkeleri Sosyal Hizmet sunumunun büyük bir kısmını köklü, bu konularda tecrübeli STK larla yürütüyor.Biz de gerek STK ların ,gerekse Yerel Yönetimlerin Sosyal Hizmet sunumunda yeterli bilgi,beceri ve tecrübeye sahip olmaması belirli bir süre Kamu-STK-Yerle Yönetimler birlikteliği ile bu hizmetlerin sunumunu zorunlu kılıyor.
Sağlık Bakanlığı çalışanlarında Göz, KBB, Gastro, Göğüs, Nöroloji v.b. uzmanlık alanları var.Sosyal Hizmet sunumunda da Aile, bebek, çocuk, yaşlı, kadın, özürlü v.b alanlarda uzmanlaşmış personele ihtiyaç var.
Bu gün Shçek’ e gelen müracaatlar çok çeşitlilik gösteriyor. Müracaatı alan Sosyal Çalışmacı personelimiz 1. kademe sosyal hizmet sunumunu yapmalı .(pratisyen hekim gibi) Eğer onu aşan bir durum söz konusu ise o dalda uzman personele sevk edebilmeli. (uzman doktor) O dalda uzmanlaşmış Sosyal Hizmet Uzmanını da aşan bir vaka ise Sosyal Hizmet Fakültelerine yönlendirme yolu açılmalı(Tıp Fakülteleri gibi).Fakülte de bu farklı vakalar üzerine çalışmalar yapan akademisyenlerimiz bu çalışmaları tez ve kitaplar haline getirerek sahada çalışan personelimizin elinde sıklıkla başvurabileceği bir literatür haline getirmeli.
Ayrıca kurulacak farklı bir birimde yardım için müracaat eden vatandaşımıza salt yardımdan ziyade onu istihdama yönelik çalışmalar yapmalıdır. Bu birime sevk edilecek şartları uyan müracaatçıya “balık vermek “ değil “balık tutmak” öğretilmeli ve insanımız sürekli yardımla yaşamayı temel alan alışkanlıklardan kurtarılmalıdır.
AB yolunda hızla ilerleyen ülkemizin Avrupa’daki uygulamaları da kendi yapısına uyarlayarak belli bir süreç içerisinde kamunun bu gün sahip olduğu tecrübeyi STK ve Yerel Yönetimlere aktararak ve belli bir süre beraber hareket ettikten sonra Sosyal Hizmet sunumunu tamamen STK ve Yerel Yönetimlere bırakarak kendisi sadece rehberlik ve denetleme konumuna çekilmelidir.
Bu gün artık tam vaktidir. KHK meclisten alındığı bu zamanda milletten yetkiyi almış olan hükümet yetkilileri , ilgili kamu , yerel yönetim ve STK’larla istişare ederek etkin bir sosyal devlet yapısını elbirliğiyle oluşturmalıdır.