Sosis, Salam, Jambon, İşlenmiş Et Kanserojen İlan Ediliyor
Bugün medyada iki önemli sağlık haberi yer alıyor ve bu iki haber bugün tüm dünyada salgınlar gibi artan hastalıkların sebebini de çok açık ve net olarak ortaya koyuyor.
Birincisinde Dünya Sağlık Örgütü’ nün (DSÖ), salam, sucuk, sosis, pastırma gibi işlenmiş kırmızı et ürünlerini sigara ile aynı derecede kanserojen ilan edeceği bildiriliyor (1, 2).
DSÖ, çok geç kalmış olsa da doğruyu yapıyor.
Bundan sonra “işlenmiş etin” tıpkı sigara, alkol, arsenik ve asbest gibi kanserojen olarak adlandırılması söz konusu.
Burada işlenmiş et tabiri ile “sosis, salam, jambon” gibi ürünler kast ediliyor.
Gelin bunların ortak özelliklerine bakalım.
BİR: Bu etin kaynağı tabiatta serbest dolaşanlar değil fabrikalarda “ihtimamla” yetiştirilen hayvanlar.
İKİ: Bu hayvanlar antibiyotiklerle, hormonlarla ve GDO’ lu yemlerle besleniyor.
ÜÇ: Bunların kesim şekilleri bizden farklı.
DÖRT: Elde edilen ürünler işleniyor, yani çeşitli fiziksel ve kimyasal işlemlerden geçiriliyor, katkı maddeleri ekleniyor (nitrit ve nitratlar).
BEŞ: Bunlar tütsüleniyor, tuzlanıyor, soslanıyor.
ALTI: Bu ürünler ambalajlanarak satılıyor.
Bizim yediğimiz işlenmiş kırmızı et çok farklıdır
Kırmızı etin sağlıklı bir gıda olduğunu hep söylerim ama elbette bunun da bazı şartları var.
Fabrika hayvanın değil merada otlayan hayvanların eti olacak, hayvanlar asla kimyasallar ve GDO’ lu yemlerle beslenmeyecek, helal kesim olacak, et elde edildikten sonra hiçbir katkı maddesi eklenmeyecek.
Bizde evlerde geleneksel usullerle yapılan sucuk ve pastırmamız hem etin uzun süre güvenle muhafazasını sağlar hem de sarımsak, çemen, tuz ve baharat dışında hiçbir suni katkı maddesi bulunmadığı için çok sağlıklıdır.
Kırmızı et çok iyi bir protein, doymuş yağ, vitamin, demir ve çinko kaynağıdır.
İşlenmiş et kalp hastalığı ve diyabetin de sebebi
İşlenmiş kırmızı et sadece kanserojen değil, aynı zamanda kalp krizi ve felç gibi kalp damar hastalıklarıyla diyabet için de önemli risk faktörlerinden.
Daha önce 10 farklı ülkede bir milyondan fazla insanın katıldığı 1600 araştırmanın meta-analizini yapan Harvard’ lı uzmanlar günde 50 gram işlenmiş et yiyenlerde kalp hastalıkları riskinin yüzde 42, diyabet riskinin ise yüzde 19 oranında arttığı belirlediler.
Araştırmadan ortaya çıkan bir başka önemli bulgu da bir işlemden geçmeyen sığır, koyu, kuzu veya domuz etlerinin bu tür bir risk taşımaması (3)!
Dünyayı artık bulaşıcı değil kronik hastalıklar öldürüyor
Şimdi gelelim ikinci habere (4).
Bugün tüm dünyayı saran onlarca kronik hastalık var, bunlar “öldürmeyen ama süründüren hastalıklar”.
Kanser, damar sertliği, diyabet, Alzheimer, astım, KOAH, sedef, alerji, romatizma, depresyon, obezite… sayısız hastalık var.
Bunlar aslında ayrı hastalıklar sayılmamalı çünkü hepsinin sebebi aynı.
Sadece cevap organı veya dokuları farklı, hepsi bu.
Bu hastalıklarının tümünün sebebi hayat tarzımızdaki yanlışlar.
Hazır gıdalar, yanlış beslenme, hareketsizlik, sigara!
Bilgi kirliliği var
Haberde “Bilgi kirliliği sağlığı ciddi şekilde tehdit ediyor” sözü var ve çok doğru.
Bu bilgi kirliliğinin kaynağının “gıda endüstrisi” olduğunu da ben açıklayayım.
Binlerce senedir yiyip içtiğimiz etimiz, sütümüz, yoğurdumuz, peynirimiz, tereyağımız endüstrinin menfaatleri gereği bir anda “zararlı” gıdalar olup çıktı.
İşlenmiş, paketlenmiş, steril hale getirilmiş hazır gıdalara methiyeler düzülürken “anam-babam usulü gıdalara” yapılmayan eziyet ve hakaret kalmadı.
Sağlık haberleri de medyanın en büyük gelir kaynağı olan gıda endüstrisinin besleme uzmanlarının ve onların bilim dünyasındaki uzantılarının kontrolü altında.
Harvard Üniversitesi Beslenme Bölümü Başkanı Prof. Walter Willett’ in “doğru, anlaşılabilir ve bilimsel bilgiye ihtiyaç duyulduğu” sözlerine ben de katılıyorum ve bu bilgileri endüstriden menfaat sağlayan uzmanların değil “Karatay gibi bağımsız bilim adamlarının” verebileceğine inanıyorum.
DSÖ Başkanı ne diyor?
DSÖ Başkanı Margaret Chan’ ın özellikle şu tespitleri çok önemli (5):
BİR: Obezite çocuklukta yaşam tarzından değil çevresel etkiler ve hükümetlerin politikalarından kaynaklanıyor.
İKİ: Sağlıksız gıda ve içeceklerin pazarlaması sınırlandırılmalıdır.
ÜÇ: Gıda endüstrisinin halk sağlığı politikalarının oluşturulmasında yer alması sakıncalıdır.
DÖRT: En büyük zarar, aşırı şekerli içecekler, fazla işlenmiş, yoğun enerjili ve besin değeri düşük gıdaların pazarlanmasından geliyor.
Bu tavsiyeler de benden!
Bu doğru tespitlere şunları da ilave etmek gerekiyor:
BİR: Yiyecek ve içecek reklâmları sonlandırılmalıdır.
İKİ: Hazır gıdaların üzerine sigarada olduğu gibi “sağlığa zararlı olabilir” ibaresi konmalıdır.
ÜÇ: Hazır gıdalar “janjanlı paketlerde” değil “renksiz, resimsiz ambalajlarda” satılmalıdır.
DÖRT: Hazır gıdalardan “ek vergi” alınmalıdır.
BEŞ: Okul kantinlerinde hazır gıda satışı yapılmamalıdır.
ALTI: Çocukların marketlere girmesi yasaklanmalıdır.
YEDİ: Devlet küçük üreticiye destek olmalı, sağlıklı gıdalara sübvansiyon uygulamalıdır.
Gelelim neticeye
İşlenmiş ette işlem tamam, peki ya diğer işlenmiş gıdalar?
UHT süt, meyveli yoğurt, layt peynir, çocuk maması, gazoz, kola, aysti…
Merak etmeyin yakında sıra onlara da gelecek, lâkin vakit geçmiş olacak!
İyi de şu hazır gıdalara methiyeler düzen gıda mühendisleri nerede?
Kaynaklar:
2. http://www.gazetevatan.com/dunya-saglik-orgutu-salam-sosis-sucuk-kanserojen-diyecek-877069-saglik/
3. http://circ.ahajournals.org/content/121/21/2271.abstract
4. http://www.hurriyet.com.tr/dunyayi-artik-bulasici-degil-kronik-hastaliklar-olduruyor-40005373
5. http://www.sabah.com.tr/saglik/2015/06/23/obez-cocuk-sayisi-artiyor