Sorunlu Tasarı; Eğtim ve Analitik
Üç temel sebepten dolayı Türkiye “yeniden yapılanma zorunluluğu” ile karşı karşıya kaldı. Bunun ilk kez, “kötü tohum”un önde gelenlerinden Turgut Özal farkına vardı ve adına “transformasyon (biçim değişimi, dönüşüm, dönüştürüm)” dediği bir faaliyet başlattı!..
Başlangıçta ‘yeni demokrasi’ darbelendi, sonra ‘hukuk’ törpülendi.
Hak, eşitlik ve adalet ahlâkı’na sıra geldiğinde, zaten onlar yok olmuşlardı!..
Dolayısıyla, Özal ve şeriklerince transformasyon istismar ve suiistimal edildi.
Süreç bittiğinde, Fulbright hamisi kripto zenginlerin siyasi güç ve servetlerinde; Fakir nüfusun ise sayısında korkunç artışlar oldu. Globalleşme/küreselleşme adına yalancı, vahşi ve haydut batının dayattığı, dönme ve devşirmelerce ‘tarihi fırsat olarak’ kullanılan ‘özelleştirme furyası’ sayesinde, Cumhuriyetin iktisadi kazanımları, birikim ve değerlerinin çoğu malum ve menfur leş kargalarına peşkeş çekilmişti bile!. Bu doğruydu. Zira “serveti maksimize edecek, sermayeyi tabana yayacak, serbest rekabet, yüksek kalite, bolluk ve ucuzluk nedeni olacak” diye hayâsızca yalan söyledikleri özelleştirme; Yoğun peşkeş, pahalılık ve tekelleşme getirdi.
Böylece, ülkem insanı “yeniden yapılanma, değiştirme ve dönüştürmenin” anlamını; İş işten geçip, insan’a ihanet, yolsuzluk, pahalılık ve işsizlik patladığında idrak edebildi.
Yeniden yapılanma ve dönüştürülmeyi zorunlu kılan sebepler:
1. Kökleri harici bedhahlara dayalı ve dâhili bedhahlarca ikame edilen siyasi vesayet;
2. 1938 karşıdevrimi ile başlayıp, Fulbright’le taçlanan ve Amerikan Barış gönüllüleri sayesinde kökleşen; Eğitim örgütünü işgal, ilim-irfan, ahlâk-fazilet ve milli tarih şuurunu ilga, sistematik dezinformasyon, asimetrik-psikolojik savaşla beyinleri iğfal faaliyeti;
3. İktisadi, sosyal, kültürel hayatı; Milli değer, gelenek ve köklerinden kopartıp; Vahşi kapitalist, emperyalist haydut, insan yiyen kurt ve çağdaş vampirlik yönünde biçimlendirmek, yozlaştırmak, anlamsızlaştırmak, milli değer ve manevi mukaddesleri istismar ve din ticareti vasıtasıyla Türk milleti ve Türkiye Cumhuriyetini kaos, bunalım ve buhrana sürüklemek..
12 Eylül hariç; 11 Kasım, 27 Mayıs, 12 Mart ve 28 Şubat süreci; Milli şuur ve manevi değer sahibi; Sağduyu, onur-erdem ve ilimle mücehhez Muallim (hakiki Öğretmen) yetiştiren Eğitim Enstitülerinin kapatılması, Milli Eğitim Şûrasının hadım edilmesi;, Millî müfredatın ilim, ahlâk, milli değer ve manevi mukaddeslerden arındırılması ve nihayet 8 yıllık kesintisiz eğitim darbesi dâhil; Bu düşmanca müdahalelerin tamamı aynı sürecin eseridir.
Oysa: Eğitim ve terbiyenin (öğretim) amacı sadece ilim değil; Aynı zamanda hareket, konuşma (hitap) adabı ve davranış biçimidir. Yani evrensel bilim ile milli kültür (ahlâk, hars, gelenek, görenek, din) müştereken ve mütemmim cüz olarak eğitim ve öğretim boyutunda ifa ve icra edilmek zorundadır. Ayrıca çağdaş, namuslu, dürüst, demokrat, ilkeli, onurlu, sorumlu, sağlıklı; Güncel bilimsel donanım, yeterli ve geçerli meslek sahibi “İyi İnsan ve İyi Vatandaş” yetiştirmek ‘eğitim ve öğretimin’ mutlak görev, zorunluluk ve sorumluluğudur.
Bunu Milli Eğitim Bakanlığı, eğitim ve öğretim camiası başarmak zorundadır.
Zira Türk Milleti; Eğitimin yanı sıra öğrenimli, birikimli, vicdanı, irfanı hür, akil ve özgür insanlardan müteşekkildir; Batının hayvan terbiyecileri gibi Siyom ve Haçlı dayatması eğitimler ile güdülemez. Hayvanlar gibi, ne öğretildi ve ne talim edildi ise onu tekrar edecek bir robot değildir. Türk fıtratı genelde Kurt ile sembolleştirilir. Kurt eğitimlerindeki sır nasıl keşfedilememiş ise; Müslüman Türk Milletini eğitim yoluyla mutasyona uğratabilmenin yolu da asla bulunamayacaktır. Bu ütopyanın yandaşları yanılgı içindedir, eninde sonunda hayal-i sukut ve hüsrana uğrayacak, helâk olacaklar. Türklerin ne zaman ne yapacağı önceden tahmin edilemez. Çünkü Türkler doğrudan Allah'a ve O’nun takdir ettiği kadere inanırlar. Bu yüzden doğrudan Allah'a bağlı, imanlı, şuurlu, namuslu, dürüst, şerefli, asil ve özgür insanlardır."
Netice olarak: Kimse Millî eğitim-öğretim sistemini, menfur oyunlarla yozlaştırmaya kalkışmasın. Olması gereken: Makul yaştan itibaren; 5 yıl İlköğretim, 3 yıl Ortaöğretim ve 3 yıl da Lise ve dengi (muhtelif bilimler, mesleki, öğretmenlik ve teknik) okullar olmak üzere; “ONBİR (11) YIL” kademeli ve zorunlu eğitimdir. Biline!... (./…)