Sorgulama ve Tanım
Yıpranmış kaldırım taşları arasına sıkışmış aşklar, silkinerek bir tenhaya bırakılmış umutlar kadar yalnızım. Kendimi kendimde kaybedip başkasında aramanın ahmaklığıyla geçmiş bunca yılı, bir bilinmeze inat hiçe saymak o kadar kolay değil ki. Hayat denilen şey yaşıyorum ve ölüme yürüyorum diyebilecek kadar anlaşılır olmadığı gibi, her sonuç yeni bir sebebin başlangıcı, her başlangıç ta yeni bir sonuç değil mi zaten.
Suçluluk hissimizi azaltmak için kaza dediğimiz bunca şeye ve gerçek zannetmek için çabaladığımız yalanlara rağmen, ortada yaşanması gereken bir hayat ve ölünmesi gereken bir ölümün varlığını umursamamak olmamalı yaşamak. Belki de ben varım diyebilmek, yok olmayacağımı bilmekle eşit bir gerçeklik. Belki de yokluk yok. Ve yok olmak bize göre değil zaten.
Acaba ömür varlığın sebebini anlama serüveni midir?
Acaba bir ömür anlamak ve anlamlandırmakla nasıl heba edilebilir? Var olmanın tüm olgularıyla donatılarak geldiğimiz hayatı nasılda yokluk üzerine kurgulayarak yaşadığımızın cevabını kim verecek peki… Geçici hazlara ve anlık düşünce ihmallerimize tercih ettiğimiz sonsuz ve limitsiz güzelliğin varlığı ya bizim varlığımız kadar gerçekse… Ya bizim yok olmak dediğimiz sadece varlığın hakikatini bilmekse…
Hayatı doyasıya yaşamayı seven bir adamım çizdiğim bu tabloya rağmen. Bütün sorun doyasıyadan ne anladığımız üzerine bina edilebilirse de böyle bir gayret içinde olmanın sorunu algılamaktan çok binanın şekli ve mimarisi üzerine yoğunlaşmaya yarayacağı kanaatindeyim. Yasaklar üzerine çizilmiş geleneksel bir portrenin içerisinde var olabilme cesaretini gösteren ben, iki kapak arasındaki Hayat rehberimizi anlama gayretiyle yapmış olduğum okumalar sonucunda o yasak, bu yasak, ona dokunma, buna bakma... Üzerinden yapılan tüm din sömürülerini kolaylaştırmayıp zorlaştıran bir anlayışa eş tutmaktan kendimi alamıyorum. Oysaki din o kadar anlaşılabilir ve o kadar yaşanılabilir ki bizler kendi ellerimizle dini nasıl bu kadar anlaşılmaz bir hale getirdiğimizi şimdi çok iyi anlıyorum. Sayısı on civarında olan yasaklar nasılda dinin sosyal hayat içerisinden çekilip kopartılmasına sebep gösterilebilecek kadar laçkalaştırılmış ve abartılmış…
Her içki içen içkinin kötü olduğunu bilir, tıpkı hırsızın hırsızlığını meşru görmediği gibi. Zinanın toplumsal kokuşmanın başlangıcı olduğunu bilmeyen yoktur, tıpkı faizin adaletsiz gelir dağılımının sonucu değil sebebi olduğunu bildiğimiz gibi. Yalan konuşmayı küçük yaşta çocuklarımıza öğütleyelim diyeni görmedim hiç. Yâda temizlik kötüdür hadi kirlenelim (TV reklamında kirlenmek güzeldir deyip zihnimizi kirletenler hariç). Bunun gibi birkaç kötü davranışın daha yasak oluşu tamamen insanla ve insanlıkla ilgilidir. Çünkü doğan her kötü sonucun muhatabı insandır.
Dolayısıyla uzak durmamız tavsiye edilen şeyler başımıza gelebilecek türlü kötülüklere karşı alınmış tedbirlerden başka bir şey değildir. Tıpkı tavsiye edilen iyiliklerin hayatı daha yaşanılabilir bir hale getirmek için tavsiye edildiği gibi.
Bir yetime yardım ettiği veya bir yoksulu doyurduğu için vicdan azabı duyan birinin varlığının insanlık için nasıl bir tümör teşkil ettiğini düşünmeyi düşünmek bile istemiyorum…
İşin özü bu kadar basit ve anlaşılabilir aslında.Hiç dolambaçlı yollara girmeden kısaca özetleyelim dini. İyilikler için gösterilen gayretin kötülüklerden uzak durmak için de gösterilmesi ve iyi kalabilmek için iyiliğin kaynağıyla kurulan irtibatta devamlılık ve istikrar.
Hepsi bu kadar. İster inanın ister inanmayın, ister anlayın ister anlamayın bu kadar kolay ve bu kadar anlaşılabilir her şey.
Ağır ve derûni yazılarınla aramıza hoş geldin sevgili Adem.
Ekim 11th, 2010 at 01:48"Allah, adaleti, iyiliği ve yakınlara vermeyi emreder. Ahlaksızlığı, kötülüğü ve taşkınlığı yasaklar. Düşünesiniz diye size öğüt verir." (Nahl:90)
Ekim 11th, 2010 at 06:41Adem Bey kardeşim... eline yüreğine sağlık... Allah muvaffak etsin...
Adem abim sazından sonra kaleminide konuşturdun kalemine sağlık takipte olacaz.
Ekim 11th, 2010 at 09:36Güzel bir yazı olmuş umarım ki türküleriniz kadar yazılarınız da ses getirir
Ekim 11th, 2010 at 15:43Çok doğal-içten-samimi ve gayet net ifadeleri içinde barındıran,okumaktan keyif aldığım bir yazı oldu. Devamını sabırsızlıkla bekliyor olacağım... Kaleminizin mürekkebi hiç bitmesin inşallah. Baki selâmlar...
Ekim 11th, 2010 at 16:19karmaşık ve zor anlaşılır bir yazı bence.Bildiğimiz yada bildiğimizi sandığımız herşeye kafa tutuyor.Bu kadar basit olmamalı bence herşey
Ekim 12th, 2010 at 14:11YAZI AĞIR AMA İFADELER ÇOK DOĞRU.BİR FERYADIN VE KELAMI ANLAMANIN ÇIĞLIĞI OLARAK ANLAMAK MÜMKÜN DEVAMINI DİLİYORUM VESSELAM.
Ekim 13th, 2010 at 09:49