Sonra Ben, Öğretmenim Kadar Güçlü Bir Kadın Oldum
Biz yetişkinler kadar çocuklar da eğitimci ile ilişki kurduktan sonra içeriğe yönleniyor. Bu aslında bizim bildiğimiz “öğretmenini bir türlü sevemedi” ya da “öğretmenine çok alıştı” cümlelerinin alt metni. Kendi öğrencilik yıllarımda, ne anlatıyor olursa olsun, bu anlatıcıyı sevecek miyim, bende takdir hissi uyandırabilecek mi diye düşünüyordum ilkin. Hala birlikte çalıştığım öğretmenlerin odadaki konuşmalarına dalıp, öğrencisi olsam sever, ilgiyle dinler miydim diye düşünüyorum. Anlattıklarına ne kadar inanıyor, ya da inandıklarını nasıl anlatıyor; iş olsun diye mi bana söz verir yoksa merak eder mi ne diyeceğimi?
Ortaokul 1. Sınıftaydım. İpek Ongun okuyordum, malum. Şiiri okul kitaplarında görüyorduk, birkaç şairin. Atatürk’ün sevdiği şarkılara türkü denildiğini sanıyordum (gülüyorum şimdi). Branş öğretmenlerinin derslere girdiği o yıl Türkçe dersi ne kadar farklı olabilirdi ki diyordum: okuma parçaları, okuduğunuzu anladınız mı bölümü, 2.sayfa sonunda da şu atasözünü araştırın ödevi.
Öyle olmadı. Bir derse karikatür yorumlayarak başladık, bir derse Nazım Hikmet ile. Başka bir derse Atatürk’ün belki de hiç bilmediği bir türküyle. Bağlamayla çalıp söylüyordu öğretmenimiz. “Koskoca Türkçe öğretmeni, gocunmuyordu” iyi mi! Yazmamız için her defasında teşvik ediyordu bizi. Sınıfta utanan yoktu, herkes çılgınca yazıyordu: kedisine, köpeğine, belediye yetkililerine, ailesine, kuşa, ağaca yazıyorduk. Film izliyorduk. Hiç unutmuyorum izlediğimiz ilk filmdi Ölü Ozanlar Derneği.
Lise 1. Sınıftaydım. Bazen avukat bazen mimar olmak istiyordum. “Ne işin var şantiyelerde, kadın başına.. Yapamazsın, boşver” diyenler vardı bir de fizik hocamız. Dersi, eli-kolu gibi anlatıyordu; kitaptaki örnekleri beğenmiyor, bakın bu daha gerekli diyordu. Elma yiyordu, elma yiyin diyordu. Kız öğrencileri cesaretlendiriyor, herkese övüyordu. Söyleyeceklerini sakınmıyordu, “yönetime kafa tutuyordu” iyi mi!
Sonra ben Türkçe öğretmenim gibi hevesli bir okur-yazar, Fizik hocam gibi güçlü bir kadın oldum.
Ne anlattığımı hatırlayamayacaklar. Şimdi düşündüğümde karakterlerini, dersleri nasıl işlediklerini, sıradan ve aynı olanın haricinde de bir şeyler olduğunu söylediklerini çok iyi hatırlıyorum. Türkçe öğretmenim nasıl bağlama çaldıysa ben de aynı istekle tiyatro yapıyorum çocuklarla. Derslerde matematikçileri anlatıyorum, bilim tarihinde kadınların neden görünür olmadığını konuşuyoruz hep birlikte. Kız çocuklarını daha çok cesaretlendiriyorum.
Gözlerimizin içine bakmanız, her birimizin özel olduğunu bilmeniz ve bunu bize hissettirmeniz, hepsi bu. Siz de öğrenci oldunuz, siz de canlısınız ve organik olun lütfen. Gerçekçi olun. Mesela sınavlarda sorduğunuz soruları, sormuş olmak için sormayın. O paragrafları özenle seçin, sınavda dahi yeni bir şeyden bahsetme kaygınız olsun. Hani bize okuyun yazın diyorsunuz ya, siz de okuduklarınızdan bahsedin bize. Bir kere de siz okuyun şiiri. Siz de ödev hazırlayabilirsiniz bizimle arada sırada. Sempatik olun. Deneyin en azından. Ben böyleyim demeyim. Yanlış yapın arada, ağzınızdan bir şeyler kaçırın toparlayamayın bir süre. Gülelim ama alınmayın, sinirlenmeyin öyle hemen. Ağlayabilirsiniz de, bir de biz size destek olalım. Takmayın kafanıza diyelim, geçer diyelim. Analitik ve rasyonel olun.
Bu yazıyı yazdıran film ile ilgili bir başka yazıyı da okumanızı tavsiye ederim.