“Söndürün Artık İçimdeki Bu Yangınları” Der Bir Ses…
Cevap bulamadığın her sualde kendini boşluklara atarsın. Zamansız boşluklara, derin iç çekişlere, sessizliğin sesiyle boğuşmaya… Kimi zaman gözlerden süzülen iki damla yaş anımsatır sorularının cevaplarını ama yine kaybolursun o yaşların derinlerinde.
Anıların boşlukların aralarından kıvrım kıvrım süzülür, işlenir gözlerine ve göz yaşlarınla beraber eşlik eder keder dansına…
Bazen öyle bir an gelir ki, kafanı taşlara vurmak, sıkıca vurmak, beyninin suyunu çıkarmak ve yepyeni bir senle başlamak istersin… Bıkmışsındır sen olmaktan, oturmaktan, kalkmaktan, uyumaktan, sen olarak aynalara bakmaktan…
Öyle bir andır ki o, ne kalemin tutuyor, ne dilin tercüman oluyordur duygularına, apışıp kalmışsındır öylece… İfadesizliklerin içindeki sesleri yakalamaya çalışıyorsundur.
Katıklaşmış, nasırlaşmış, köfteleşmiş, bayatlamış yürekler… Hep bana, hep bana diye seslenen kokuşmuşlar arasında, borçlar ve alacaklar dünyasından sıyrılmaya çalışan ezilmiş çiçekler…
Her bir kalenin tesliminde, bir çiçek bahçesi daha kurutulmuş bataklığa döner. Her bir mücadelenin sonucunda, manalı bir gülümseme anlatır kaybedişlerin hüznünü…
Yıkık duvarların arasından geçersin, küllenmiş anıların üstünden yürürsün öylece… Geriye bakmaya korkar olursun. Geleceğin sesini dinlemeye çalışırsın yorgun yüreğinle.
Savaştan çıkmışçasına bitiksindir. Her biten hikayenin son sayfasını okumaktan illallah geldiği zaman dilimlerindesindir artık.
Kayıp dünyanın, kayıp gemisinde sürüklenirsin ileriye… İlerinin sana ne getireceğini, hangi hikayeleri okutacağını, son sayfaları bilemezsin.
Yaşarsın öylece… Elektriğini toprağa verip devam edersin yoluna. Yolunun karşına çıkardığı tümseklere aldırış etmeksizin gidersin bir yerlere, bilinmezlere…
Küskünlüğün sadece zamana ve zamanın unutturduklarınadır. Yitirirsin yaşananları, yitirtirler arkadaş! Nankördür zaman, darmaduman eder anıları. Sadece fotoğraflarda yakalarsın yitik kareleri ve yitirilenleri…
Soluklanır ve devam edersin yoluna, olgunlaşırsın böylece… Büyümek budur işte… Yaşamak, yaşatmak, unutmak zorunda kalmak, unutmak, unutturmak, yeni yaşamlar yakalamak ve bandı sarmak yeniden…
*Uçuklaşmış Anılarım*
Bir gün kalemi alıp seni yazdım uçup giden nefretime,
Geçip biten gençliğime..
Ağladığım gecelere…
****
Kare kare sığdırdım fotoğrafsız çerçeveye,
Yitip giden anıları…
Küskün geçen yılları…
****
Ben kaldım geriye, rüyaya akan dereden,
O eski hikayeden…
Bir de derin hıçkırıklar,
Artık yerleşmiş yürekten.