Solculuk Dediğin Böyle Olur!
TÜSİAD, kısa bir süre önce bir anayasa taslağı açıkladı. (TÜSİAD’ın, taslağın kimi maddeleri üzerinde çark edişi ayrı konu.)
Taslak üzerinde tartışılarak yeni gelişmeler sağlanabilir. Zaten taslaklar, tartışmak içindir. Anayasa hukuk üzerinde değerli profesörlerin çalışması olarak ortaya çıkan bu taslağın ruhuna katılıyorum!
TÜSİAD’ın konu anayasa taslağı üzerine Türkiye solunun bir kesimi, kazan kaldırdı. Olabilir ama bu karşı çıkışını, taslağın üzerinden yapmadı. Yani şu, şu maddeler kötüdür; şundan dolayı bu anayasa özgürlükçü ve demokratik değildir demiyor. Zaten dese, taslak üzerinde bir tartışma yaratsa, iyi olacak. Hiç değilse ne dediklerini bileceğiz!
Taslak kimin?
TÜSİAD’ın.
TÜSİAD kim?
Burjuvazi.
Bu taslağı kim övüyor?
Burjuva medyası.
Burjuvazi ve onun medyası hiç halkın haklarını, özgürlüğü, demokrasiyi savunur mu?
Savunmaz.
O halde?
TÜSİAD’ın anayasa taslağına karşı çıkılmalıdır.
İşte solculuk dediğin böyle olur!
Böylesi akıl yürütmeye sahip solcuların o dâhiyane görüşleri, daha baştan şöyle bir mantığı da içermekte: TÜSİAD’ın taslağına MHP’de karşı çıkıyor.
A, B’ye eşittir. B’de, C’ye eşittir. O halde A, C’ye eşittir!
Gördün mü şimdi formel mantığın içindeki debelenmeyi!
Düştün mü MHP ile yan yana?
Ne olacak şimdi?
Böylesi akıl yürütmeler, hayra alamet değil ve tarih, siyaset, toplum yaşamı böylesine çiğ, basit, ak ve kara renklerle açıklanamaz.
Marksizm, bizatihi diyalektik yönteminden ve yaşanılır olandan koparılarak ahkâm kesildiğinde, dinozorlaşılır! İşçi sınıfı, burjuvazi, emperyalizm gibi kavramlar hala 20. yüzyıl paradigmalarıyla düşünülünce, toplumun entelektüel ve siyasi hayatına katılacak yeni hiçbir şey olmaz. Değişen dünya, bunu kavrayan yeni okumalar gerektiriyor.
Bu devlet, bir burjuva devleti değil; burjuvazi sınıfı tarafından kurulmadı (zaten burjuvazi yoktu bile) ve devlet, o sınıfın kimliğini de kazanmadı. Eğer öyle olsaydı, çok sayıda darbe olmazdı. 12 Eylül faşizminin zorba ruhu, bugün devam edemezdi. Ülkede bir liberal sistem olurdu ki, bu sistem de belli bir özgürleşmeyi getirmiş olurdu. Kürt sorunu, aynı mecrasında bulunmazdı. En azından şu yakın dönem için bu denli kanlı ve zalim bir tarihimiz olmazdı. Eğer öyle olsaydı, TÜSİAD bir anayasa taslağı hazırlatmazdı.
Elbette Türkiye devletinin burjuvaziden ayrı, ondan kopuk bir yapısı yok. Türkiye burjuvazisi, oligarşik devletle uzlaşarak, kamu kaynaklarından nemalanarak büyüdü. Ancak burjuvazi, egemen siyasette belirleyici etkileri olmakla birlikte, devletin egemeni olan bir sınıf düzeyinde değil. Devletin egemeni, asker-sivil bürokrasi ve bunun çeperinde yer alan siyasiler!
Küreselleşme ile birlikte, burjuvazideki büyüme ihtiyacı, devletin mevcut yapısıyla çelişmeye başladı. Diğer yandan da, Anadolu kökenli yeni bir sermaye grubunun büyümesi, TÜSİAD’ı telaşlandırmakta. İşte TÜSİAD’daki yalpalamalar, ara sıra Kürt ve demokratikleşme sorununda yaptığı çıkışlar, Türkiye burjuvazisinin sınıf kimliğini kazanmasına işarettir.
Bunlar epeyi uzun tahliller gerektiren konular.
Sonuç olarak TÜSİAD’ın veya diyelim ki MÜSİAD’ın demokratikleşmeye katkı sağlayacak önerileri varsa, neden desteklenmesin?
Peki, böyle solculuk yapanlara sormak gerekiyor: Sizin bir anayasa taslağınız var mı, onu da görelim?