Sokakta Beygir, Yatakta Aygır!
Ekranın tam orta yerinden, bıçak kesiği gibi aşağıya doğru inen, kalın, pembe şeritle, ekran ikiye bölünmüş…
Sağ tarafında, tesettürümsü kıyafeti aracılığıyla,fiziki kamuflajını tam yaptığını düşünen bir hanım teyze…
Sol tarafta ise, bıyıkları iki yandan simetrik halde kırpılmış,orta yaş krizinin eşiğinde bir adam…
İkisi de tedirgin,
İkisi de huzursuz ve patlamaya hazır bir bomba gibi…
İkisi de karşılıklı alınacak-verilecek ufacık bir elektriğin peşinde…
Bedenlerindeki tüm tüyler, rahatsız uzuvlarının marifetiyle, oynaşıp duruyorlar…
İkisinin de ağzını bıçak açmıyor…
Bir yandan reyting kaygısı, diğer yandan ise, ekran karşısında tanıştırılan çiftin arasındaki elektriği, tam yakalamalarını sağlamak amacıyla, girişilen abuk subuk davranışlarla, bir anda programın sunucusu herkesin dikkatini çelmeyi başarıyor…
‘’Evett! Tahsin Bey Amca! İnşaallah, bugün burada seni evlendireceğiz! Nasıl? Heyecan var mı? Beğendin mi hanımefendiyi?
Kızarık, yanakları ile gözlerini kameradan kaçırarak, bir solukta cevap verir Tahsin Amca…
‘’Nasipse gızım! İnşaallah olur! Ne diyem?’’
Bayan sunucunun, insan yüreğini kısa vadeli kopartışlara yönelterek, coşturan tonlaması yüksek sunumu eşliğinde, kısmetini arayan iki ihtiyarda birbirlerini dikkatli bir şekilde gözlemlemeye koyulur.
Utangaç tavırları kaçmaz seyircinin gözünden…
Ama ortada bir izdivacın değil, iş anlaşmasının temeli atılmaktadır sanki.
Eline mikrofonu alan, Tahsin Amca’nın talibi kadın, başlar ,kendi isteklerini peşi sıra sıralamaya…
‘’Haa ne istiyom? Baa bahhsıınn! Çocuhhlarııımaa bahhsınn! Beni gezdürsünnn! Ben artıhh calışmammm! Evi olacahh! Arabasııı neyim olacahhh! Bi de bana bi daire alacahh!’’
Esnaf diyaloğundan farksız evlendirme programının havası bir anda gerilivermişti…
İşçi emeklisi ve ikinci baharının peşinde koşan Tahsin Amcamız, nasıl olurda bu istekleri karşılayabilirdi ki?
Stüdyonun diğer köşelerinde oturan, kadrolu seyirci takımı ise, piyasayı kızıştırmak adına, adeta birbirleri ile yarışıyordu…
‘’Alacahhh tabii! Evsizzz olurmuu heççç! Bakacakkk tabee!’’ gibisinden uğultuların yükselmesi ile, program bir anda reyting atağına geçmişti sanki…
Ve sonunda, gerilen ortamı bir anda kaosa sürükleyen bir söz duyuldu, Tahsin Amca’dan…
‘’Yahuu! Ben yaşlı başlı bir adamım… Kaç yıldırda yalnızım… Buraya kendimi evermeye gelmiş idim amma velakin bana talip deyü sunduğunuz kadın, benden yapameyceğim şeyler isteyo. Ne arabam var, ne yatım, katım! Anlaşılan bu hanım, sokakta beygir, yatakta da aygır aramaya gelmiş buraya!’’
Karşısında duran kadın talipli ise boş durur mu hiç? Yapıştırıyor hemen cevabı…
‘’Asıl sen bu yaşta buraya gelerek, utanmadan uçkur kovalıyon! Arsız! Heçç duymadın galiba! Dere yatağından ev alma SEL götürür!, ihtiyar iken, genç avrat alma, EL götürür! Diye laf varrr! Ben ne edeyim senin gibi gocamışş herifi!’’
Ve böyle sürüp gider işte!
Sadece onlar mı? Bizlerde seyre dalarız, bu rezalete…
Sonuç olarak ise, şuurumuzu yitirmeye başlarız yavaşça…
Aptallaşırız nedense…
Kendimizi bir anda, böyle programların karşısında, haklı-haksız ayrımı yaparken buluruz…
Ve sonunda bizim ruhumuz bile duymadan, birileri atı da alır, Üsküdar’ı da geçer…
Stalin bir zamanlar, ‘’Din bir milletin afyonudur!’’ demiştir ya, bence bu sözün artık güncellenmesi lazım biraz…
Damarlarımızda gezinen artık AFYON değil, EROİN!
O eroini şırıngalayan el ise artık DİN değil MEDYA’dır!
Hayırlı ALTIN VURUŞLAR GÜZEL ÜLKEM!