Sokak Yazarı, Hasta İnsanlar Ve Aileleri
Sokak Yazarı:
İki yılı aşkın bir süredir gazete alıp okumayı unuttum. Önceleri böyle bir alışkanlığım vardı. Beğendiğim haberleri ve beğendiğim köşe yazarlarının yazılarını kesip biriktiriyordum. Fakat yanlı dediğimiz haberler, özgürlükten uzak korkakça yazılmış yazılar canımı sıkmaya başladı. Bu yüzden onlara para vermek istemedim. Beğendiğim köşe yazarlarını da internetten takibe başladım. Ağustos ayında; Hürriyet gazetesinde Eyüp Can isimli yazarın, "Kadına Kadın Diyemeyen Zihniyet" isimli yazısı dikkatimi çekti. Ve ardından elimden geldiğince takip etmeye başladım. Birkaç yazısını da facebook da paylaştım. Bundan bir iki hafta önce de TV'de kanallar arasında dolaşırken yazar Eyüp Can beyi gördüm. Radikal'in yeni yayın yönetmeni olmuş ve gazeteyi değiştirmiş. " Sokak Yazarı" sözü ile dikkatimi çekti. Çünkü sokağa inmeyen, halkın arasına karışmayan, halkın duygu ve düşüncelerine hitap etmeyen gazeteler yakılmaktan öteye gitmiyorlardı. Özelliklede yanlı olmaları çok can sıkıcıydı. Gazeteyi alıp incelemeye karar verdim. Fakat bu kararı ancak geçen cumartesi uygulaya bildim.
Gerçekten çok farklı bir gazete: öncelikle ebatı küçük. Bir dergi misali. Yani: yolculuk anında, bekleme salonlarında kollarınızı kocaman açıp yanınızdaki kişileri rahatsız etmeden, ya da rahatsız etme korkusunu yaşamadan okuya bileceğiniz boyda. Tam sayfa reklamlar yok denecek kadar az. Her sayfada ahkam kesen yazarlar yok. Alışık olduğumuz üçüncü sayfa haberleri yok. ciddi ama bir o kadar pozitif. Yazarlar gerçekten sokaklara inmişler. Haberleri de yine aynı şekilde. Her sayfası dolu dolu. Boş geçeceğiniz bir yeri yok. tek kötü yanı bol zamanınızı alması. Elinize aldığınız da öyle iki dakikada okunup bitecek bir gazete değil. Taraf olduğunu da söyleyemem. Öyle olsa bile ben henüz fark etmedim. Alıp atmak ya da soba yakmak içinde uygun değil. İşin özü dostlar ben şimdilik okuyabildiğim ve tavsiye edebildiğim bir gazete buldum. Eğer sizlerde benim gibi düşünüyorsanız ve Radikalin yeni yüzüyle tanışmadıysanız mutlaka bir kere alıp okuyun.
Hasta İnsanlar Ve Aileleri:
Alzheimer...
Bu hastalığı bilmeyen sanırım yok. Amacım hastalığı anlatmak, hastalar üzerinde ki etkisinden bahsetmek, tedavisini söylemek değil. Bu rahatsızlığa yakalanan kişilerin ailelerinden bahsetmek...
Fatma Teyze; mahallemizin en tatlı kadını.Emekli öğretmen ve bu hastalığa çok genç yaşta yakalandı. Ve hastalık hızla ilerledi. Şuan hisleri yok, açlık gibi duyguları da yok. Yürüme kabiliyetini kaybetmek üzere. Çocukları ve eşi ona bir bebek gibi bakıyorlar. Bir an yalnız bırakmıyor, her şeyi ile birebir ilgileniyorlar. Eşinden bugüne bugün en ufak bir şikayet duymadık. Üç çocuğu da evli... Fakat çocukları işlerinden çıkar çıkmaz soluğu annelerinin yanında alıyorlar.
Evlerine ise yatacak zaman gidiyorlar.
Abdullah Amca: Belediye'den emekli mahallenin en saygı değer insanlarından biri. O da geçen yıl yakalandı bu hastalığa. Fatma Teyze'den daha kötü durumda. Bir oğlu hariç bütün çocukları evli ve farklı şehirdeler. Bekar oğlu öğretmen. Tayinini babasının sağlık sorunu nedeniyle bu yıl memleketimize istedi. Sabah erkenden okula gidiyor, öğlen gelip yemeğini yiyor ve geçe geç vakitlerde eve tekrar geliyor. Kahvehane'ye gidip zaman öldürüyor.
Arkadaşları ile geziyor. Abdullah Amca'nın eşi de çok yaşlı ve hasta. Belki şuan Abdullah Amcadan bile daha kötü durumda. Fakat herkes Abdullah Amca'ya odaklandığından mıdır nedir, Münevver Teyzenin rahatsızlığı dikkat çekmiyor. Ve Abdullah Amca'nın tüm sorumluluğu onun üzerinde...
İşte size iki hasta insan ve aileleri. Sanırım fazla yorum yapmaya gerek yok.