content

yazarportal-com-bilgiagi-net-tasviriefkar-com

23 Ara

Soğuk Bir Kış Günüydü… Ve Tarlasını Sürüyordu!

Tetiğe doğru gitti eli… Bekledi.. Hayatını düşündü… Nasıl buraya gelmişti?
Doğumuna kendisi karar vermemişti…
Sanki başkaları doğumuna karar veriyormuş gibi…
****
Aylardan Kasım idi…
Büyüklerinin anlattığına göre dışarıda dondurucu bir soğuk olduğu gün doğmuştu.
Dondurucu soğuk günlerinde hayatında köklü değişiklikler oluyordu.
Doğumunu, babasına tarlada buğday ekimi yapılırken haber vermişlerdi.
Baba kızgındı, buğdayın ekim zamanı 15 Ekim ile 15 Kasım arasında yapılmasına rağmen geç kalmış sayılmazdı.
Karısı hamileydi, ha doğurdu ha doğuracaktı.
İki oğlu, Ahmet ve Mehmet sağlıklı olmayan koşullardan dolayı ölmüştü.
İçinde dinmiyen bir sızıydı.
İkinci çocuğu olacağı için sevinçliydi. Ancak tarlayı sürerken de küfür ediyordu bir taraftan…
Sabana koştuğu öküzler çelimsizdi. Çok zorlanıyordu. Bir karış topraktan aldığı ürünle ne ailesine bakabilirdi ne de çocuklarını okutabilirdi.
Çok uzun zamandır düşündüğü gurbete yani İstanbul’a gitme fikri gittikçe ağır basıyordu.
Yoksuldu ve yokluk içerisindeydi.
Karısını, beşikteki oğlunu alıp bir valizle babasının evinden ayrılmıştı.
Dayanılır gibi değildi, babası…
Evlenmiş ve kendisine hala bir çocuk gibi davranıyordu. Kendisini ve ailesini ezmesine katlanamazdı.
Annesini, kardeşini dövmesine de ifrit oluyordu.
Küçük kardeşi babasının dayağından dolayı sorunluydu.
Kalırsa ya baba katili olacaktı ya da başka bir şey..
****
Annesinin köyüne, iki odalı bir eve göçmüştü.
Annesinin köyüne geldiğinde, yerleştiği evde hiç eşyaları yoktu.
Ev denilsede aslında ev değildi, dam denilen yerin bir odasına çocuklarıyla yerleşmiş diğer odayı da aldığı bir inek ve iki öküzü yerleştirmişti.
Bir tarafından hayvanlar diğer tarafında da kaldıkları bir odası olan dam, kendileri oturmaya başladıkları günden itibaren ev…
Yararı da vardı. En azından kışın daha az soğuk oluyordu.
****
Çocuklarını büyütmek, okutmak, iki karış toprağında buğday ekerek mümkün olmadığını da biliyordu. Kendisi okuyamamıştı ama çocukları kendisi gibi olmayacaktı.
Bunun için ne gerekliyse onu yapacaktı.
****
Askerde öğrendiği berberlik mesleğini devam ettirecekti.
İstanbul’a gitmeden önce acaba kasabada mı bir dükkan açsaydı.
Neyse dedi, karar vereceğiz.
****
Küçük kardeşi Melek bağırarak yukarıdan yanına doğru koşturuyordu.
Abi abi müjde…
Çocukların oldu…
Ne…
Çocukların mı…
Bir tane beklerken…
Melek, bağırıyordu.
Abi ikizlerin oldu…Biri kız bir erkek…
Birden daha da korktu…
Üç boğazken beş boğaz olmuşlardı.
Kendine geldi ve tarla sürmeyi bırakarak Melek’e doğru koşturmaya başladı.
****
Ne kadar çabuk eve geldiğini hatırlamıyordu bile…
Yokuşu nasıl çıkmıştı, nasıl eve gelmişti?
Eve girdiğinde karısının hemen yanında duran ikizlere baktı.
Gözlerinden iki damla yaş aktı.
Göstermedi kimseye, gözyaşlarını…
Kucağına aldı ikizlerini…
Kulaklarına dua okuyarak, birinin adını Ahmet, diğerinin adını Mehmet koydu…
15-20 m2’lik odada artık beş kişiydiler…
Karısına baktı.. Gülümsedi…
Çeşme başında vurulmuştu karısına…
Ve mutlaka evleneceğim bu kızla demişti.
Ve öyle yapmıştı.
Sevmişti karısını…
Ve sevdiği kadın üç çocuk birden vermişti kendisine…
Gözleriyle teşekkür etti…
Konuşamadı, sadece sustu…
İkizlerini yavaşça annelerinin yanına bıraktı…
****
Ve kararını vermişti.
Başka türlü çocuklarının geleceği, kendisinden farklı olamazdı.
Kasabaya gidecek ve berber dükkanı açacaktı.

Etiketler :

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank