Skandal
Biz ülke olarak skandalları gayet kolay atlatabilen bir milletiz sanırım. Bu Ergenekon davası, her gün çıkan sürpriz zanlılar,öyle pek de kimseyi hayrete falan düşürdüğü yok. Artık her akşam haberler de yeni bağlantılar, ilişki ağları, halkımızda makara etkisi yapıyor hepsi bu.
Ama şu son isim, beni heyecanlandırdı doğrusu. Osman Paksüt’ün eşi Ferda Paksüt’den bahsediyorum. Sizin zannettiğiniz gibi, yargının bağımsız olmadığı, AYM’nin Ergenekon’un içerisinde ve bizzat yönlendiricisi konumunda olduğu değil beni heyecanlandıran. Ya, sonunda aktif olarak bir bayan ismi geçti, ben ona seviniyorum. Gerçi, birkaç isim daha geçmişti ama bu kadar yaygara koparmadı hiçbiri. Şu msn’de yazışan adli tıpçı profesör mesela, hiç onlarca kamera tarafından kovalanmadı. Her hangi bir chat-çi muamelesi gördü kadıncağız. Akşam Gazetesi Yazarı Gülay Kömürcü Ergenekonculuktan içeri girdi ama orada başka bir Ergenekoncuyla evlenerek ‘ne ayak’ dedirtti herkese.
Savaş olur, hep erkekler başrolde, kadınların esamesi okunmaz. Hep gereksiz işlerde adımız anılır, tarihe geçen olaylarda bizden çıt yok. Zaten kadın-erkek karşılaştırmalarında bu hep çıkar karşımıza. “efendim hangi tarihi olayda kadın adı geçiyor, hangi buluş, hangi keşif bir kadına ait? Siz anca lak lak yapın…” savunma yapacak değilim, haklılar… Kadınları aktif başarılarda görmek istiyoruz artık. Bu anlamda Ferda hanımı görmek sevindirici… Koskoca çete, hep erkekler, olmuyor ama.
Lakin sevincimiz kursağımızda kaldı abilerim, ablalarım. Meğer kadın, şu erkeklerle aşık atabilmek için, futbol, araba, siyaset muhabbeti yapanlardanmış. Özgüven, donanım, kendini ortaya koyuş yok. Sıradan bir laikmiş anlayacağınız. Onca gazeteciyi görünce önce bir afalladı. (İnsan her gün brifing veriyormuş rolüne bürünür) Açıklama yaparken; “bakalım ne diyecek?”dedim. Sen durdu, durdu da; “avukatım konuşma yasağı koydu bana, konuşamıyorum.”dedi. Bu mudur yani? Adam gibi çık(Bak yine doğruluk adamlıkta gibi oldu, eee ne de olsa aforizmaları üretenler de erkekler) “Konuşamam, konu yargıya intikal etti.” de. Ne o, bir erkek bana emir verdi! “İzin alabilseydim, döktürürdüm.” demek istiyor herhalde. Anlayacağınız o da boş çıktı, tıs yani. Zaten biz kadınlar ancak bize söyleneni, bizden isteneni yaparız. Kendi aklıyla karar verebilen, belli bir donanıma sahip olup da, eşine ya da çevresinde ki erkeklere danışmaya gerek duymayacak kadar kendine güvenen kaç kadın var şu dünyada? Cihan Aktaş, Sibel Eraslan, Hülya Şekerci gibi… (Yüzdeye bile vuramayız, o derece yani!)
Tekrar gelelim, “yaşlı-militarist erkekler kulübü” Ergenekon’a… Siz geçin o demokrasi adına bir devrim, gizli örgütlerin, çetelerin, derin devletin ipinin pazara çıkarıldığı ayaklarını. Yok yeterli değil, hükmet korkmaz, geri adım atmazsa asıl o zaman devrim sayılabilir nidalarına da katılmıyorum. Bana göre Ergenekon’dan çıkan en vahim isim zikredilmese, göz ardı edilse de topyekûn bir halkın tamamıdır. Ezilmiş, söz hakkı tanınmamış, özgüvenden yoksun, etiket düşkünü, sonradan görmeliye yatkın, dik duramayan, yarım ağızla konuşan, idare edici, amancı, sakıncı, şucu-bucu olmaya zorlanan, takımcı, grupçu, birilerine bağımlı, kendini ifade etmekten aciz, okumayan, düşünmeyen, yazmayan, seyreden-seyirci, geriye dönük yaşayan, ilerisini göremeyen, hep korkan, hep sinen, endişeli, kaygılı, tarafgir, mustazaf… Emeğe değil, ekmeğe önem veren, nasıl kazanırsan kazan, para nerden gelirse gelsin yeter ki gelsin diyen bir milletten ne beklenir ki zahir.
Hakan Albayrak’ın Yeni Şafak’ta ki yazısın da: "Kurtlar Vadisi olmasaydı, belki Ergenekon Soruşturması için gereken ufuk da olmayacaktı.” diyor. Bu soruşturmayı başlatıp yürütecek polisler, savcılar da olmayacakmış. Toplum uyanmış, üzerinde oynanan aşağılık oyunu fark etmiş. Ba ba ba bak ; “Ergenekon Davası'nı yadırgamayacak kadar bilinçlendi. Fakat "Kurtlar Vadisi" toplumu ikna etti. En inanılmaz gerçekleri bile kabul ettirdi topluma. 'Girift' düşünmeyi ve olayların ardındaki gerçeği görmeyi öğretti.” Böyle alengirli anlatınca inanası geliyor insanın. Bu sözler, biz hanımların daha sıklıkla kullandığı (eleştiriye tahammülsüzlüğümüzden olacak) zaaflarımıza kılıf uydurma taktiği gibi geldi bana. Biz de “Yaprak Dökümü” nü izleriz misalen. Ama bir sorun niye? Keyfimizden değil herhal. Bir kere Reşat Nuri’nin eserlerine büyük saygımız var, hepsini okumuşuzdur (yani!). Sonra Türk aile yapısı, şehre gelişle oluşan psiko-sosyal değişimler, entegre olamamanın yol açtığı maddi-manevi uçurumlar. Bunların hepiciği sosyolojik vakalar. Seyretmeyelim de ne yapalım kardeşim? Bu mudur yani olay!
Bir kere öncelikle (Müslümanlar olarak en azından) hatalarımızın üzerini örtmekten, birtakım kılıflar uydurmaktan vazgeçeceğiz. Furkan-ı Kerim’de sıklıkla ‘tövbe’ tekrarlanmıyor mu? Demek ki neymiş? Biz insanoğlu, sürekli hata yapabilen-yapan, akabinde ve detayında da tövbe edebilen, yani hatasını anlayıp, özür dileyebilen bir mahlûkatmışız. Ama abicim, sen her hatanı böyle örtbas edersen nassıl tövbe edeceksin Rabb’ine? Yanlış yapacağız, farkına varıp af da dileyeceğiz, biz melek değiliz, budur melekten farkımız ve Allah tüm melekleri secde ettirdi bizlere. Ama biz onlara, hatasız olmaya bu kadar özeneceksek, vah ‘şeytan’ a ki boş yere kıskanmış bizi. Bunu beceremezsek balataları sıyırana kadar yerimizde saymaya devam ederiz.
Hani ne işe yaradı “Kurtlar Vadisi”, halkın bilinçlenmesine mi yaradı, bilakis durumu kanıksamasına mı? Bence durum ikinci şıkkı gösteriyor. Olayın neresinden bakarsan bak, kardeşim halk dizinin yeni bölümlerini merak ettiği kadar koskoca bir vakayı, cumhuriyet tarihinin tümünü içine alan, oturmayan taşları her gün yeni bilgilerle yerlerine oturtan, derin devleti su yüzeyine yaklaştıran bu tarihi fenomeni merak etmiyor.
Ben olaya tam aksi yerden bakıyorum, bence “Kurtlar Vadisi” halkı bu skandallar silsilesine hazırlamak için üretilmiş bir projeydi ve amacına da matuf oldu. Ergenekon halk tarafından büyük bir metanetle karşılandı, sanki asıl kurgu olan, senaristlerin yazdığı(Buradaki senaristler de haberciler oluyor)dizi bu. Hatta okumaktan da, izlemekten de çok sıkıldılar. Anlayacağınız tutmadı bu dizi kardeşim. Tamam, on üç bölüm için anlaşmış olabilirsiniz ama yenilgiyi kabullenmekte bir erdemdir sonuçta. Reytingi yok, kaldırın yayından.