Siz İstemediniz Ama
Sakarlı Ortaokuluna idareci olarak görevlendirileli daha bir hafta olmuştu. Yerime alışmaya çalışıyordum. Malum her işin bir acemiliği olmaktaydı. Her ne kadar on sekiz sene bu görevi yapmış olsam dahi dört senelik bir fasıla vardı ki dijital ortamın hüküm sürdüğü bu zamanda fazla bir zamandı.
Önümde yapılması gereken işler listesi vardı. İnsan bazen zamana karşı yarış eder, bazen de can sıkısından patlardı. Okulun başı olduğu için ne zaman oturup oturmayacağını “resmi yazılar” tayin ediyordu.
Okulun nöbetçi öğrencisine ait yer odamın karşısındaydı. Okul nöbetçiliği olular açısından önemliydi. Gelen veliler, idarenin işleri, öğrencilerin bazı halleri nöbetçi öğrenci denetimindeydi. Okulun resmi işlerine yardımcı olurdu. Kısaca eğitim ve öğretimin önemli bir parçasıydı.
Ben fırsat buldukça üst katta bulunan öğretmen odasına gider, oradan aldığım bir bardak çayı merdivenleri dikkatlice inerek bir alt kattaki odama giderdim. Nöbetçi öğrenci neden bu işleri kendine yaptırılmadığını düşüne dursun ben her fırsatta üst kattan alt kata çay taşıyordum.
Yaradılışım icabı ve kurallar gereği öğrencilerden “özel” bir iş istemezdim.
Gün boyu bir aşağı bir yukarı giderken nöbetçi öğrenci çaya müptela biri olduğum kanaatine varmış ki ömrüm boyunca unutamadığım bir şey yaptı.
Benim bir yukarı, bir aşağı çay taşıdığımı gören nöbetçi kızımız çayın dem kıvamına kadar dikkat etmiş olmalı ki elinde bir bardak çayla odama girdi. Bardağı itina ile masama bıraktı. Çay bardağının yanında ikiye katlanmış bir de kâğıt vardı. Kâğıdı bardağın yanına yerleştirdi. Kâğıdın her iki yüzünde de yazı vardı. Bir tarafında “Siz istemediniz ama olsun” yazıyordu. Hemen diğer tarafını okudum. Orada da “Afiyet olsun” yazıyordu.
Doğrusu ne diyeceğimi şaşırdım. Kuru bir teşekkürün ardından çayı yudumlamaya başladım. Bir yandan da gözüm yazılı kâğıda ilişiyordu. Meslek hayatımın 34 yılında buna benzer bir şey yaşamamıştım. Gerçekten bir istekte bulunmadığım halde ki bulunmam mümkün değil. Çünkü çay getirip götürmek nöbetçi öğrencinin görevi değildi. Ama o daha yedinci sınıf öğrencisi olduğu halde olup biteni gözleyip bana çay ikram etmesi nasıl bir his dünyasının olduğunun bir göstergesiydi.
Aslına bakılırsa istisnalar hariç tam bir kız öğrenci davranışıydı. Sosyal ve kültürel bir devamlılıktı belki. Hizmet etme, bir işe yarama ve buna benzer adı konulmamış birtakım özellikler ancak bir kız öğrenciye yakışırdı.
Belki de o “Siz istemediniz ama olsun” ifadesinin içindeydi. O cümle içinde neleri barındırıyordu? İkramın reddinden çekinmiyor muydu? Kendisine “Sırası mı şimdi kabalığı” ile cevap verilmeyeceğini nereden biliyordu?
Belki de her şeyi göze alarak yaptı. Çünkü yapılan davranışın kaynağı gönüldü ve muhatabı da gönüldü. “Niyet hayır olunca akıbet de hayır olur” bu gibi durumlarda kullanılmış besbelli.
Öğrencimiz aktif olarak okuduğundan isim zikredemiyoruz. Ancak bu hatırayı hiç unutmayacağımdan emin olabilirsiniz. Aslında kaybettiğimiz değerleri veya kazanmak istediğimiz değerleri hatırlattı bu durum bana. Hayat dersi verdi minicik yüreği ile.
Öğrenmenin yaşı yoktur. O daha 12 yaşlarında biz de yaklaşık olarak yaşının üç katı meslek hayatımızı devam ettiriyoruz. Ancak çok önemli bir nezaket ve dikkat dersi alıyoruz.