Siyasette ve Barışta Doğru Yön Aarayışları…
Görünen düşmanlardan ve bu düşmanlarca kurulmuş ve kurulacak olan tuzaklardan korunmak kolaydır. Fakat dost görünen veya tanıyamadığımız düşmanlardan ve onların kuracağı tuzak ve oyunlardan korunmak zordur. Hintli bir Şairin dediği gibi: “ Ev, içindeki kandille yakılıyor.”
Evet, evin içindeki kandiller evin aydınlanmasına yaradığı gibi şayet dikkat edilmez ise; çoğu kez evi yakan da o kandiller olabilmektedir.
Bölgemizin inançsal yapısı, konjonktürel önemi ve coğrafik yapısı yıllar yılı birçok fikir ve ideoloji çatışmasına ev sahipliği yapmasına zemin hazırladı. Bu olgulardan ötürü de homojen bir yapıya sahip olamadı. Bununla beraber bu coğrafyanın insanında birçok travma, çelişki ve şüphe oluştu.
Yeraltı ve yerüstü kaynaklarından ötürü herkesin iştahını kabartan bir bölge olması hasebiyle de; bölge halkı arasında tarih boyunca sürekli bir kargaşa, düşmanlık, ayrıştırma ve zihin bulanıklığı üretilmektedir. Bu kargaşa ve huzursuzlukların sebebi de genellikle yapay nedenlerdir. Ayrıca bu kargaşalar; bölge halkından kendi tarih ve dinini tam olarak bilmeyenler arasında da, ırki, mezhebi ve ekonomik ayrıştırmalar üzerinden çıkartılmaktadır.
Yanlış bildiklerimiz bizi yanlış hareket etmeye ve yanlış yaşamaya sevk eder.
Bu bağlamda iki konuya değinmek isterim:
a) Günümüzde Cihad nasıl anlaşılmalı?
Kısaca da olsa bu konuda şunları söyleyebilirim: Öncelikle cihad ve muharebenin/savaşın aynı şeyler olmadığını bilmemiz gerekir. Bunu anladığımızda cihadın nasıl anlaşılması gerektiğini de öğrenmiş olacağız… Anladığım kadarıyla günümüzde harp, cihad, irşat ve tebliğ kavramları birbiri(ne)yle karıştırılmakta.
b) Siyasetimize yön veren prensipler neler olmalı?
Öncelikle Hz. Yusuf’un Müslüman olmayan bir oluşumda/hükümette görev almasının “niyet, neden ve niçinini ” iyi analiz etmek ve anlamak gerekir. Daha sonra da siyasetimize ve yaşam tarzımıza yön vermesi gereken prensipleri şu şekilde sıralayabiliriz:
1- “Rabbin, sadece kendisine kulluk etmenizi, ana-babanıza da iyi davranmanızı kesin bir şekilde emretti. 17/23”
2- “Bir de akrabaya, yoksula, yolcuya hakkını ver. Gereksiz yere de saçıp savurma.17/26-27”
3- “Eğer Rabbinden umduğun bir rahmet için onların yüzlerine bakamıyorsan, hiç olmazsa kendilerine gönül alıcı bir söz söyle. 17/28-30”
4- “Geçim endişesi ile çocuklarınızın canına kıymayın… Onları öldürmek gerçekten büyük bir suçtur. 17/31”
5- “Zinaya yaklaşmayın. Zira o, bir hayâsızlıktır ve çok kötü bir yoldur. 17/32”
6- “Haklı bir sebep olmadıkça Allah'ın muhterem kıldığı cana kıymayın. 17/33”
7- “Yetimin malına, rüşdüne erinceye kadar, ancak en güzel bir niyetle yaklaşın. Verdiğiniz sözü de yerine getirin… 17/34”
8 “Ölçtüğünüz zaman tastamam ölçün ve doğru terazi ile tartın. 17/35”
9- “Hakkında bilgin bulunmayan şeyin ardına düşme. 17/36”
10- “Şayet bir fasık size bir haber getirirse, bilmeyerek bir topluluğa zarar verip yaptığınıza pişman olmamak için o haberin doğruluğunu araştırın. 49/6”
11- “Yeryüzünde böbürlenerek dolaşma. 17/37-39”
12- “ De ki; ‘Rabbim dengeyi emretti’ 7/29”
13- “Af yolunu tut (kolaylığı seç), iyi olanı emret ve cahillere aldırma… 7/199 ”
Bu âyet geldiğinde Resûlullah (s.a.s.)'ın sorusu üzerine Cebrail’in, "Rabbin sana kötülük edene senin iyilik etmeni, sana vermeyene senin vermeni ve senden uzak kalıp ilgileri koparanlarla senin dostluk ve akrabalık ilişkini sürdürmeni emrediyor." diyerek âyete örnekleme yoluyla açıklama yaptığı da rivayetler arasındadır.
Bunlar bizim siyasi anlayışımıza yön veren esasların olmazsa olmazları olmalıdır. İnanın özgürlüğün yolu da bu anlayıştan geçer… Müslümanın her meseleye bakış açısı; ‘Hayat’ imtihanını Allah’ın rızasına uygun olarak kazanmasına vesile olacak şekilde olmalıdır. Müslüman için; temel hak ve hürriyetlerden kaynaklı sorunların, islamın hukukuna göre halledilmesi öncelikli çözüm şekli olmalıdır. Şayet bu çözüm aleyhimizde görünse bile kabul edilmelidir.
Ve bölgemizin içinde bulunduğu ahval ve şeraite dönersek: Helalleşmeye ve bağışlamaya bu denli susamış ve muhtaç olduğumuz bu süreçte; Hz. Hamzayı şehid eden Vahşiyi dahi affeden ve ona müsamaha gösteren bir peygamberin yaşam felsefesini kabul ettiğini söyleyenlerin tavrı ne olmalı? Sorusunu kendimize sormakla beraber, peygamberin (s.a.s), “Mümin, aynı delikte (bir yılan tarafından) iki defa sokulmaz” hadisini de çok iyi ve doğru okumamız gerekir… Detayına girmeyeceğim ama ‘Medine vesikasını’ hatırlayın demeden de edemeyeceğim!
Malcolm X derdi ki: “Özgürlüğümüz için tek yol vardır: Kendi aramızdaki tüm fikrî ayrılıkları bir kenara bırakıp, düşmana karşı birleşmek.”
Peki, düşmanımız kim? Düşmanımız cehalet! “Cahillere aldırma” ayetinde geçen cehaletin ne olduğunu biliyor muyuz? Buradaki cahillik; bilgisizlikten ziyade içinde saldırganlık, barbarlık, zulüm, haksızlık, küstahlık gibi huyları barındıran ahlaki bozukluğu ifade etmektedir. Cahile aldırma ondan yüz çevirden kasıt onu kendi haline bırak değildir. Zira bu islamın ruhuna aykırıdır. Peki kasıt nedir? İnsanları hak, hukuk ve hakikat yoluna davet ederken kendini bilmezlerin ‘Halim insan ahlakıyla’ bağdaşmayan çirkin davranışlarına, küstahça tavırlarına ve haksız davranışlarına misliyle karşılık vermemek, bu tür davranışlar karşısında öfkeye kapılarak kine sarılıp, affedici olmaktan vazgeçmemektir. Ne dinimizi biliyoruz ne de tarihimizi. Ve bilmediğimiz bu iki olgu için çok iyi bildiğimiz birşeyi yapıyoruz: Bir birimizi kırıyor hatta öldürüyoruz.
Sakın ha, kendi dengenizi kurmak için ne Allah’ı, ne peygamberi, ne de O’nun dinini kullanmaya kalkışmayın!
Denge kurmak için dengesizleşenlerin şerrinden Allah’a sığınırım…