content

yazarportal-com-bilgiagi-net-tasviriefkar-com

08 Kas

Siyasette Normalleşme ve Yeni CHP

Türk siyaseti, çığırından çıktığı 28 Şubat’tan beri bir türlü normalleşip olağan seyrine giremedi. Siyaset normal sürecinde ele alındığı zaman toplumun öne çıkan çıkarlarının hukuksal alana taşınması ona kamusal otorite desteğinin sağlanması çabasıdır. Yani siyasette aslolan bireylerin ve toplumun gözle görülür somut ihtiyaçlarıdır. Siyaset bu ihtiyaçları elde etmeyi sağlayan imkanların paylaşımı için verilen mücadelenin adıdır.

Ekmek, su, para, … şeklinde liste uzar gider. Seçmen bunlara en iyi kimin sayesinde ulaşacağını düşünüyorsa onu öne çıkarır.

Ne yazık ki bizim ülkemizde siyaset geçmişten beri bu somut ihtiyaçları geri plana atan zihinsel ve ideolojik çekişmeler üzerinden yürütülmektedir.

1950’ye kadar olan dönem Tek Partili (CHP) bir dönem olmanın yanında Kurucu Kadro’ya özgü “creative” bir dönemdir. Bu dönem çok kere şartların gereği bu ihtiyaçları geri plana attığı için, 1950’de iktidara gelen Menderes’in “Halka somut bir şeyler vermek gerek, toplumumuz köylüdür, çiftçidir. Çiftçi ne ister? Para ister, tohum ister, gübre ister.” şeklindeki sözleri toplumu DP lehine harekete geçirmiştir. O dönemki DP iktidarının arkasındaki en büyük güçlerden birisi bu tespit ve bu tespitin halkta yarattığı umuttur.

Arkasından gelen on yıllık dönemde ideolojik çekişme pek yaşanmamışsa da özellikle 1970’ler toplumun beklentilerinin ideolojik kamplaşmaya kurban edildiği bir dönem olarak Türkiye’nin kayıp yıllarıdır.

1980 İhtilali ile gelen depolitizasyon döneminde Özal’ın “ekmek, su, para” gibi kavramları önemli başarılar elde etmiş, Özal aldığı uluslar arası destekle ülkemizdeki başat ideolojileri “Dört Eğilim” adı altında ANAP bünyesinde bir arada tutmuştur. Siyasette somut talepleri öne çıkaran anlayış 1991 Seçimleri’nde zirveye çıkmış, ev ve araba anlamına gelen iki anahtar gibi uçuk bir vaad, 1990’ların ilk yarısındaki siyasetin nerdeyse sembolü olmuştur.

1990’larda tekrar siyaset sahnesine güçlü bir dönüş yapan Milli Selamet ile siyasetteki ekmek kavgası tabandan tavana geçiş yapmıştır. Yukarıdaki güç paylaşımına ilişkin gerilimler yeniden baş göstermeye; siyaset, “ekmeğin kendisinden ekmeğin felsefesini yapmaya” doğru kayma göstermiştir.

28 Şubat müptezelliği bu çekişmenin doruk noktasıdır. Bu zemini hazırlayan Milli Görüş anlayışı ve sıbyanları tankla terbiye etmeye kalkan “zinde ve çevik postallar” aynı derecede suçludurlar. Çünkü onların güç gösterisi yaptığı bu gölge oyununda kaybeden Türkiye olmuştur. Devamında gelen yıllar ise bugün de dahil olmak üzere 28 Şubat’ı malzeme yapan tartışmalara kurban edilmiştir.

Bir taraf (özellikle CHP) haksızlığını bile bile ideolojik kaygılarla 28 Şubat’a sahip çıkmıştır. Öteki taraf ise 28 Şubat’a olmadık lafı söylemekten geri durmamıştır. Maalesef ki iki taraf da dürüst değildir. Birinci taraf içinde olmadığı bir haksızlığı başka kaygılarla sahiplenip onu haklı göstermeye çalışırken öbür taraf ise elindeki imkanlara rağmen 28 Şubat’ın mimarlarına toz kondurmamaktadırlar.[1]

Ne acıdır ki 2000 sonrasındaki yıllarda tüm partilerimiz 28 Şubat ve onu yapan zihniyet üzerinden yürütülen tartışmaların ateşli bir taraftarı olarak hareket etmekte, insanoğlunun olmazsa olmazı olan “ekmek, su” gibi ihtiyaçların nasıl karşılanacağı henüz siyasetimizin gündeminin dışındaki bir mesele olarak kenarda beklemektedir.

Bu konuda özellikle sosyal demokrasi kavramını tekeline almış olan CHP’nin önemli sorumluluklarının olduğunu düşünmekteyim. Çünkü sosyal demokrasi niteliği itibarıyla somut ihtiyaçları daha fazla öne çıkaran bir yönetim felsefesidir.

Bu yönüyle CHP’deki yönetim değişimi ideolojik çekişmenin cazibesine kapılmadan sosyal demokrat bir parti olduğunu hatırlarsa siyasette yeni bir dönemin başlaması muhtemeldir.

Her ne kadar dağıttığı kömür, makarna gibi fiziki menfaatlerle mevcut hükümetin partisi sosyal niteliği öne çıkan bir parti olduğunu iddia etse de bunda yanlışlık vardır. Çünkü sosyal demokrasi açların karnını doyurma değil karın doyurmayı öğretme sanatının siyasetteki adıdır. Bugün hükümetin politikaları Türk toplumunu aşırı derecede politize ederek fanatikleştirirken iş yapma ve çalışma konusunda olağanüstü derecede tembelleştirmektedir.

CHP, hükümet partisinin yarattığı bu tahribatın etkilerini iyi analiz ederek “Yeni CHP” lansmanına yakışır bir şekilde ideolojik kavga için yapılan davetleri görmezden gelirse Türk siyasetinin normalleşmesine imkan verir.

Hiç kuşkusuz ki yaşamsal kaygısı geçmiştekinden daha fazla olan Türk seçmeni de yaşamsal ve fiziksel ihtiyaçlarını öne çıkaran, ideolojiden arınmış bu sosyal politika önermesine duyarsız kalmayacaktır. Ancak ideolojik çekişmeye meyyal duruşunu koruduğu sürece de CHP’nin hiçbir şansının olmadığı artık tecrübelerle sabittir.


[1] Bugün siyasetin yönlendirmesiyle onlarca kişi darbe planlamakla cezaevinde tutuklu iken ne ilginçtir ki gerçekleşmiş bir darbeye imza atmış olan Çevik Bir’e henüz “Nasılsın arkadaş” diyen bir babayiğit savcı çıkmamıştır. Çevik Bir’in çeşitli şekillerde hükümet tarafından taltif edildiğine dair iddialar ise konumuz dışındadır.

Etiketler : , , , , , , , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

1 Kere Cevaplanmış to “Siyasette Normalleşme ve Yeni CHP”

  1. 1
    Uğur ÖZALTIN Says:

    Hükümeti çelik postalla tankla ıslah etmeye kalkan 28 şubatçıların aradıkları belayı bulmalarına üzülmemek lazım aslında. Şimdi ahmaklıklarına yansınlar.
    Seçimle gelen seçimle gitsin olay bu aslında.
    Ama 28 şubatçılar gerçekten bu halkı tanımayan çok ahmak adamlar.
    CHP de de bu ahmaklığa kürek çekti, bu ahmaklığa geçit verdi ve son 10 yılda kendi ipini kendi çekti.
    Deniz baykal ve önder sav gerçekten chp ye en büyük ihaneti yapan adamlar.
    CHP kendini artık toparlayamaz.
    Köprünün altından çok sular geçti chp ye geçmiş olsun.
    Vizyonsuz ve çapsız adamların elinde kurudu parti.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank