content

yazarportal-com-bilgiagi-net-tasviriefkar-com

07 Kas

Siyaseti Yargı mı Biçimlendiriyor?

Türkiye’de “güçler ayrılığı” ilkesi bir türlü rayına oturtulamamış; kimi dönem yürütme öne çıkarken kimi dönem yargı öne çıkmıştır. Son dönemde de yargı gücüyle desteklenen ama hukuksal meşruiyeti zedelenmiş güdümlü yasama[1] öne çıkmıştır.

Bu alta düşmeler üste çıkmalar da gösteriyor ki güçler ayrılığı meselesi kendine has bir mücadele alanı.

Son dönemlerde en çok tartışılan kurum yargı. Yargı, anayasal garantör olarak kabul ettiği için ulusalcı CHP’nin mecburen sahiplenmesine karşın tartışılmayı hak eden bir kurum. Yargının içine girdiği yeni siyasallaşma süreci ise ayrı bir konu. Artık ülkemizde “senin yargın benim yargım” ayrımı var. Dediğimiz gibi yargıdaki bölünme, farklı tarafların, partilerin temsilcisi gibi hareket etme ve silahşörlüğünü yapma konusu başka konu. Konumuz “statükonun kalesi” olarak tarif edilen “eski” yargı.

Geçmişten beri yargı müessesesi kendi doğal sınırlarının dışındaki alanlardan imtiyazlar devşirmiş, bir şekilde yönetme ayrıcalığının bir parçası olmuştur. Özellikle 1960–1980 arası dönem, yargı erkinin diğerlerinin önüne geçtiği bir dönemdir.

1982 Anayasası ise kendinden önceki anayasanın zafiyetinden hareketle yürütmeyi güçlendirirken devam eden yıllarda yargıyı da yürütmenin bir parçası gibi dizayn etmiş, güçlenen yargı, kurumlar açısından statükonun korunması için sık sık başvurulan bir makam olmuştur. Bunu özellikle çeşitli yasama ve yürütme faaliyetleri karşısında yargının, ihsas-ı rey sayılabilecek kararlarında görebilmekteyiz[2]. Aynı zamanda yargının siyasi mesajlar içeren kararlar verdiği de görülmektedir[3].

Yazının bundan sonraki kısmında yargı ifadesinden kasıt; Genel yargı teşkilatının dışındaki Anayasa Mahkemesi ve onun savcılığı görevini yerine getiren Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’dır.

Son 7-8 yıldır Türkiye bu iki makam arasında top gibi gidip geliyor. Onların yetersiz kaldığı yerde hemen devreye TSK girmektedir. Yakın geçmiş bu kurumların numunelik davranışlarıyla doludur.

Bu haftaki CHP’nin tüzük meselesini bir kenarda tutarsak son dönemin kısa vukuat kronolojisi şu şekildedir;

  • 28 Şubat Süreci’nde TSK içindeki darbecilerin isteği doğrultusunda Türban Yasağı Kararı’nın alınması ardından da Refah ve Fazilet Partilerinin arka arkaya kapatılması,
  • AKP’nin düşüşe geçtiği bir dönemde sonuç elde edilemeyeceği herkesçe bilinen uyduruk bir iddianame ile Kapatma Davası açılması,
  • TBMM’nin ittifakla çıkardığı Türban Yasası’nın iptal edilmesi,
  • DTP hakkında açılmış Kapatma Davası’nın iki yıl tozlu raflarda bekletilerek, başbakanımızın Obama ile görüştüğü hafta içinde raftan indirilerek iki gün içinde karara bağlanması ve AYM Başkanı Haşim Kılıç’ın bir siyasi parti liderini andıran açıklamaları[4],
  • Yargıya destek kabilinden seçim sürecinde TSK’nın uyduruk e-muhtırası ilk akla gelen akla ziyan vukuatlardır.

Bunların içeriği ve haklılığı elbette ki tartışılabilir ancak hemen hepsi yeterli hukuki temelden ve toplumsal inandırıcılıktan yoksundur ve sonuç olarak yargı müessesesine, onunla birlikte devletin kurumlarına olan güveni zedelemiştir.

Deyim yerindeyse yargı kurumu hep bir suçüstü hali içinde hareket etmiştir.

Yargının bu anlamsız pozisyonu yargıya karşı birçok kişi ve kurumun kendini sütten çıkma ak kaşık göstererek toplumun gözünü boyamasına yol açmıştır. En kötüsü ise yargının bu durumu bazılarına, hak etmedikleri bir güce kavuşma imkanı vermiştir.

Sonuç olarak yargı davranışları, yargının iyi polis kötü polis tezgahıyla öcü olarak gösterdiği AKP’nin iktidarını kökleştirmesini sağlamaktan başka bir işlev görmemiştir.

Şimdi ise yargının başka bir iktidarın kapısını araladığını, Türk siyasetinde yeni bir dizayn sürecinin aktif aktörü olduğunu görmekteyiz.

Yargının zorlaması ile yönetim değişikliğine giden CHP’de önemli roller tamamen Kılıçdaroğlu’nun kontrolüne girerken CHP, var oluş gayesini oluşturan zihniyetten hızla uzaklaşmaktadır. Ulus devletçi CHP giderken özellikle Alman etkisinin ağırlığını hissettir(ece)diği AB/D’ci bir CHP doğmaktadır. Bu değişim elbette ki CHP’lilerin bileceği ve takdir edeceği bir iştir. Ancak görünen o ki İslamcıları 7-8 yıldır iktidarda tutan yargı, CHP’ye el attığına göre CHP’ye de iktidar yakındır.

Bize de hayırlı olsun demek düşer elbette ki…

[1] Özellikle yeni anayasa taslağının mecliste oylandığı günlerde iktidar partisinin milletvekillerini tasarıya “evet oyu” vermeye zorladığı, bu konuda bağımsız temsil hakkını zedeleyici uygulamalar yaptığı görülmüştür. Muhalefet partilerinin de benzer davranışları milletvekillerinin ve top yekün TBMM’nin birkaç parti liderinin denetiminde ve güdümünde olduğunu göstermektedir.

[2] Mesela kanunda yeri olmamasına karşın askeri vesayetin doruğa çıktığı 28 Şubat Süreci’nde Türban Yasağı’nı yargı getirmiştir.

[3] Haşim Kılıç’ın DTP’nin kapatılması kararını açıklarken yaptığı açıklama önemli bir örnektir.

[4] Bu konudaki tartışma ve Başkan Haşim Kılıç’ın konuşmasının ayrıntıları için http://birincikuvvet.com/Halil_Dag/532/DTP%E2%80%99nin_Kapatma_Davasi%E2%80%99nin_Dusundurdukleri.html adresindeki yazıya bakılabilir.

Etiketler : , , , , , , , , , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

2 Kere Cevaplanmış to “Siyaseti Yargı mı Biçimlendiriyor?”

  1. 1
    Aysun GÜL Says:

    Türkiye'nin gerçekleriyle yüz yüze yazılmış yazılarınızı takip ediyorum. Bu ülkede bu konularda ciddi ve sağlam ve farklı yazacak, farkı ortaya koyacak, kalemlere ihtiyaç olmuştur. Ellerinize sağlık ki, bunu sizin kaleminizde gördüm.

  2. 2
    Halil DAĞ Says:

    Teşekkür ederim, selamlarla



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank