Siyasetçi Yalancı Olmamalıdır!..
Gönen DSP İlçe Başkanı Ayla Umay’ı şahsen tanımam... Fakat, yaptığı konuşmalarla, siyasi mücadelesi ile önümüze haber olarak geldiğinden beri gıyaben tanıyorum.
Gördüğüm kadarı ile bir hayli aktif bir bayan. Neredeyse her taşın altından çıkıyor.
Bugüne kadar gerek kendi ilçesi ile ilgili olsun, gerekse Türkiye gündemi ile ilgili olsun yaptığı değerlendirmeler, bana aklı başında bir siyasetçi profili edinmem yönünde fikir verdi.
Taa ki, son açıklamasına kadar.
Ve, işin kötüsü yanıldığımı gördüm. Üzüldüm.
Bir siyasetçinin, siyasi rant uğruna bu kadar olayları saptırmasına, yalanları birbiri ardına sıralamasına bir anlam veremedim.
Hep diyoruz ya, ülkemizde dürüst siyasetçi yetişmiyor diye... Yetişenler de, ne yazık ki, kendinden öncekileri örnek alınca, dürüstlük kavramının herhangi bir değeri kalmıyor... Kalmayınca da, siyasetçi=yalancı ile eşdeğer bir anlam kazanıyor.
Oysa ki, Bandırma Belediyesi eski Başkanı ve yine DSP eski İlçe Başkanı Halil Ünlü, her seferinde, partisinin lideri rahmetli Bülent Ecevit’in dürüst kimliğini ortaya koyar ve “Bizler, Türkiye’nin en dürüst siyasetçisi Bülent Ecevit’in partisinin mensuplarıyız” diyerek, bir anlamda kendilerine övünülecek bir pay çıkarırlardı.
Anlaşılan, DSP Gönen İlçe Başkanı Ayla Umay’ın bu konuda bir algılama güçlü var ki, dürüstlük ve doğruluk kavramlarını çok farklı bir anlamda sergiliyor. Hem de, birilerine karalamada bulunarak...
Yazık ki, ne yazık...
Hanımefendi, dün bir mail göndermiş... Mailinin içerisinde Bandırma Sahil Yenice köyüne yaptığı bir ziyaret ile ilgili basın bülteni ve birkaç resim var.
Maşallah, hani atı alan Üsküdar’a geçti, ama sanırım Umay Hanım yeni öğrendi Sahil Yenice’deki olayları...
Üç aylık bir gecikme ile köye ziyarette bulunmuş ve Sahil Yenice köylülerinin yanında olduğunu belirtip, sözde destek vermiş...
Kendisini alkışlıyoruz... Demek ki, üç ay geç olmasına karşın, aklı yeni başına gelmiş, ama yine de desteğini esirgememiş... Sağolsun...
Basın bültenini okuyunca, şoke oldum. Umay Hanım, Bandırmalıları, Bandırma yerel basınını, siyasetçisini ve sivil toplum örgütlerini baştan sona suçluyor ve Sahil Yenice köylülerine sahip çıkmamakla itham ediyor...
Okuyunca “Yuh beee” demekten kendimi alamadım doğrusu.
Gönderdiği basın bülteninden bir paragraf koyuyorum, sizde okuyun ve aynı tepkiyi verin... Çünkü, farklı bir tepki gösterileceğini hiç mi hiç sanmıyorum.
“Yenice Sahil köylülerinin bütün bu gelişmeler karşısında ağızlarını bıçak açmazken Güney Marmara'nın etkili sesi Ayla Umay tesislerin hayata geçmesiyle birlikte köyde yaşayanlar başta olmak üzere tüm canlıların fiziksel bozukluklara karşı karşıya kalacaklarını belirterek, ‘Tesislerin olumsuzluğundan sadece biz değil bize çok yakın mesafedeki Bandırma'da etkilenecek. Bu sorun sadece bizim değil bu bölgenin genel bir sorunudur ama görüldüğü üzere bu olaya bizden başka tepki gösteren yok’ diye konuştu”
Görün... Bölgenin bu genel sorununa büyük siyasetçi, yüce insan, DSP Gönen İlçe Başkanı Ayla Umay’dan başka tepki gösteren yokmuş...
Sevsinler senin gibi siyasetçiyi...
Gerçi, size siyasetçi demeye dilim varmıyor ya...
Haa bir de, Sahil Yenice Köyü Muhtarı Yaşar Panç’ın ağzından bir değerlendirme yapılmış ki, tam bir rezalet.
Dayanamadım, muhtara telefon açtım. “Sen bunları söyledin mi?” diye...
Hepimiz tanıyoruz Muhtar Panç’ı. Bu sözleri söylemesi için aptal olması lazım. Ama yine de doğrulatmak için açtım. “Abi olur mu öyle şey. Ben aptal mıyım böyle bir söz söyleyeyim!.. Sizlerin desteğini inkar etmem mümkün mü?” dedi.
Evet, Bandırma’daki yerel basını da, siyasi partileri de, sivil toplum örgütleri de gereken her türlü desteği verdi.
Yaptıkları eylemler, hem yerel basında hem de genel basında geniş geniş yer aldı. Tüm bunları tamamen Bandırma yerel basını ülke kamuoyuna yansıttı.
Ancak, insan kör ve cahil olup, okuma özürlü de olursa, işte böylesine yalan yanlış sözlerle, kamuoyunu aldatmaya, söylediği yalanlarla kendine siyasi rant elde etmeye çalışır.
Aynen, Ayla Umay’ın yaptığı gibi...
Bizim Yaşar Hoca’nın bir sözü var, “Yalanın daniskasını” söylüyor Umay... Hem de utanmadan.
Hanım hanım... İlçe başkanı olmuşsun ama ne yazık ki, ne siyasetçi olabilmişsin ne de adam...
Lütfen, önce sen kendi Gönen’in sorunlarına sahip çıkıp, ilgili yerlere iletmeye çalış da, ondan sonra bizim buralara sarkmaya kalk.
Adama “dur” derler.
Medyatik olmak için medyayı böylesine kullanıp, böylesine de töhmet altına almak senin harcın değil.
...........................
DSP Gönen İlçe Başkanı Ayla Umay’a telefon açıyorum; “Bunları siz mi söylediniz?” diye...
Verdiği cevaba bakın lütfen; “Ay ben bir basın bültenini okuyayım da, sonra size dönerim...”
Tam bir saat sonra arıyor... Anlaşılan telefonu fazla yazmasın diye bir de çağrı bırakıyor. Ben arıyorum kendisini... Demek ki, siyasetçi hanımın cep telefonunu kullanma şekli böyle!.. Çağrı bırakmak.
Düşünebiliyor musunuz, imzası ile yayınlanan bir basın bülteni geliyor önünüze, açıp soruyorsunuz “bunları siz mi söylediniz?” diye... Ne yazıldığını dahi bilmiyor bültende... İşte böylesine bir ilçe başkanı.
Bunu da Gönenli DSP’liler kendilerine ilçe başkanı olarak seçmiş... Yazık.
Aslında, gerek kamu yönetiminde gerek siyasi parti ve sivil toplum örgütleri yönetiminde, bu konuma gelecek kişilere, en başta bir zeka testi uygulanmalı... Acaba oturacağa koltuğa layık mı değil mi diye...
Eminim ki, büyük bir çoğunluğu o koltuklardan hemen kaldırılacaktır. Umay da bunların içinde olur.
Neyse 1 saat sonra tekrar görüşüyoruz, eminim ki ne yazdığını bilmiyor, ama yazılanı da anlamıyor. Tutturmuş iddia ediyor, ben “Bandırmalıları ve Bandırma yerel basınını suçlamadım” diye...
Dedim ya, algılama özürlü. Okuduğunu anlamıyor.
Muhtarın basın bülteninde yer alan sözleri söylemediğini belirtiyorum, söyledi diye iddia ediyor ve konuşmanın banta alındığını söylüyor.
“O zaman o bant ko-nuşmasını bana yollayın” diyorum, “Bakayım gaze-teci arkadaşlar silmediyse, alır size yollarım.”
Eğer ki, Bandırma basınını takip etmiş olsaydı, bu hatalara düşmeyeceğini söylüyorum ve bana çok yakından takip ettiğini söylüyor...
Ve çok daha ilginci, hanımefendi koskoca Bandırma basınını bir tek dergiye indirgiyor. Bir dergi adını veriyor ve onu okuyormuş... Yani hanımefendinin gözünde, Bandırma yerel basını sadece o dergi ile ölçülüyor.
Ne diyeyim, zavallılığın bir başka boyutunu sergiliyor.
Her söylediği ile çok daha beter batıyor, ama ne yazık ki bu battığının bile farkında değil.
........................
Ve işin daha acısı, ilçe başkanı olduğu partisinin adında “demokratik” kelimesi olan biri, ne bu kelimenin anlamını biliyor, ne de demokrasinin ne olduğunu!..
Bakın, basın bülteninin en sonunda ne demiş;
“Genelkurmay'ın bu insanlara ve bu doğa harikası köye sahip çıkmasını bekliyorum. Değişen hükümet ve rejim nedeniyle hepimizin sığınabileceği yegane kapı Türk Silahlı Kuvvetler kapısıdır. Komutanlarımızın köye ve köylüye sahip çıkmasını istiyorum”
Vah Türkiyem vah... Demokrasiden ümidini kesenlerin kolaycılığa kaçıp, herşeyde askeri görev başına çağırdığı bir döneme girmişiz demek ki...
Demokrasi mücadelesi vereceğine, halkı demokratikleşme konusunda bilinçlendireceğine (gerçi kendisi de bilmiyor ya, bilse böyle bir söz söyler mi?), askeri görev başına çağırıp, “Aman gelin bizi de, köylüyü de kurtarın!” diye salya sümük ağlıyor.
Eee normaldir, senin gibi halkı kandırmayı siyaset yapıyoruz diye algılayanlar, sonra tutunacak bir dal aramak zorunda kalırlar.
Fakat unutulmamalıdır ki, artık o tutunacak dal da kalmamış olacaktır.
.......................
Ayla Umay’ı, Gönen’deki arkadaşlara soruyorum.
Hepsinin birleştiği ortak özelliği, medyatik olması...
Yani hanımefendi medyada yer alabilmek için neredeyse amuda bile kalkacak karakterde...
Şöyle birkaç gün çıkamadığı zaman ise karalar bağlıyor anlaşılan, olmadık işlere kalkışıp, çamur atmayı siyasetçilik sanıyor.
Medyayı takip etmiyor, ama sürekli de medyada yer almak istiyor. Ne büyük tezat değil mi?
Sen medyanın gücüyle buralara kadar gelmişsin ve şimdi medyayı kendine hedef seçiyorsun.
Üstelik okumadan, araştırmadan, soruşturmadan Bandırma basınını suçluyorsun.
Bir de suçladığının da farkına varmıyorsun.
Ben sana daha ne diyeyim ki?
Allah akıl fikir versin...