Siyaset mi Siyasetmesek mi?
Yönetim sanatı veya siyaset insanın ortaya çıkışı ile birlikte binlerce yıl öncesinden günümüze yöneten ve yönetilen arasındaki ilişkileri ve bu gücün elde tutulması kavramları ile gelmiştir. Tanım itibariyle siyaset için 'yönetme sanatı' denir. Bir devletin veya her hangi bir oluşumun yönetimini ele almak ve ilerleyen zaman içerisinde de onu elde tutabilme sanatına denir. Eski çağlardan günümüze değin bir çok düşünür kendi zamanlarında nasıl daha iyi bir toplum oluşturulabilir sorusuna cevap aramışlardır.
Genel anlamda siyaset bir toplumun problemlerine çözümler bulmaya çalışan faaliyetlerin tümü olduğu, bu yüzden bu tanıma siyasi idare denmekte olduğunu ifade edebilirz. Bunu gerçekleştirebilmek için bir grup insan teşkilatlı olarak kolektif hayata uygun yöntemler geliştirmelidirler. Bu bir grup insan bu amaca ilerlerlerken ideallerini uygulamada adalet ve eşitlik temelini toplumun sosyal, ekonomik, kültür ve eğitim..vs, düzeylerini göze alarak ilerletmelidirler.
Ancak bu şekilde devleti idare etmek ilmi olarak nitelendirilebilir. Her ne kadar günümüzde siyaset denilince akla iktidar, seçimler, devlet ve hükümet kavramları gelse de, amacı toplumu oluşturan bireylerin seslerini duyurabilmesine aracı olmaktır. Siyaset nefret, hırs, kin ve intikam üzerine kurulmamalıdır. Aynı şekilde siyaset hükümete gelmek için bir yol, demokrasi ise bir araç olarak görülmediği takdirde toplumun huzurunun ve refahının sağlanmasında yol alınabilir.
Siyaset kelimesi Arapça bir kelimedir ve anlamı 'seyislik' veya 'at terbiyeciliği'dir. Yine dilimize geçmiş olan politika kelimesi ise Yunanca bir kelimedir ve anlamı kent yaşamı içindeki halk ve çokluk kavramının üzerine kurulmuştur.
Buradan da gördüğümüz kadarıyla ortadoğu kültüründe insanları sürüye, onları yönetenleri ise çobanlar benzetmesinde bulunmuşlardır. Bu tanımlamanın yer etmesinde ki en önemli etken tarım ve hayvancılıkla uğraşan bölge halkıdır. Tarım ve din toplumlarında devlet ve oluşumları modern anlamda yoktur, onun yerine egemenlik hükümdar-dini lider veya kral'ın tek elindedir. Seyis kelimesinden türeyen siyaset kelimesi aslında bize, atı yöneten kişi olduğu kadar, halkları yöneten kişileri düşündürtür. Seyisin görevini iyi bir şekilde yerine getirmesi için atına değer vermesi ve zulmetmemesi gerekmektedir. Siyasette ki asıl kişi yönetendir. Yönetenin uyguladığı idare sürünün memnuniyetini belirler. Siyasette, lider ve iktidar önceliğini ve yerini insan değerine getirmelidir.
Iktidara yönelik eğer ilişki var ise iktidar vardır diyebiliriz. Gördüğümüz üzere at ile seyis arasında bir ilişki oluşmuştur, bu ilişki hiyerarşik bağlamda yöneten ve bu idareye uyan - yönetilen- şeklindedir. Her ilişki içerisinde bir iktidar ilişkisi barındırır. İlişkinin durumu ister iktisadi, ailesel, cinsel olsun ister kişiler arası değil kurumlar arası olsun, doğal bir sistem ile iktidar ilişkisi oluşabilir. Şöyle düşünelim, 'ağa-ırgat' veya 'kral-köle', karşımıza bir iktidar ilişkisi olarak çıkarlar. Foucault'un söylediği gibi iktidar her yerdedir. Bu genelleme sadece patron, başkan veya baba..vs gibi egemen karakterlerde değil; işçiler, vatandaşlar hatta çocukların ilişkilerinde dahi bir iktidar sistemi görebiliriz.
Ortadoğuda siyaset ideolojisi her ne kadar çoban-sürü şeklinde başlamış ve hatta tanımlanmış olsa da, iktidarın veya iktidarda ki kimse ve kimselerin değişen dünya şartlarına uymaları gerekir. Bir toplumu 'yığın ve sürü' olarak ele alan bir siyaset gelişemez. Çünkü siyaset toplumsal bir oluşumdur. Temelinde insan - birey vardır. 'İnsan politik bir hayvandır' der Aristotales. Burada demek istediği, insanların düşünebilme yetileri ile kendilerini toplumsal olarak örgütleyip, diğer varlıklardan farklarını ortaya koyabilmektedirler. Fakat burada eğitim düzeyinin önemi yadsınamaz bir gerçektir. Eğitim düzeyi ve demokrasi kavramının ilişkisini başka bir yazımda değerlendirmeye çalışacağım.
Sonuç olarak, ortadoğu ülkelerinde yeşertmeye çalışılan düzen, ki bu demokrasi adı verilen bir gelişmedir; hükümetlerin genel itibariyle demokrasiyi bir araç olarak kullanıp, hükümetin başına gelip 'demokratik' ve 'sandıkla gelindi' ifadeleriyle yumuşatılıp kendi diktalarını uygulamak için bir ortam oluşturmasından öteye geçememektedir. Dolayısıyla siyaset kelimesinin kökenine bakarak ortadoğu ülkelerinin genelinde demokrasiyi oturtamamalarının en büyük sebebinin siyasetin tanımının yüzyıllar öncesinden günümüze sürü-çoban ilişkisinden halen çıkaramamalarında yatmakta olduğunu düşünebiliriz..
Peki çözüm nedir?
Saygılarımla,
Filiz DAĞ
twitter: @filizloji