Sivil Toplum Kazandı, Halkların Duyarlılığı Kazandı
Tam tarihini anımsamıyorum, sanırım 15 -belki de 20- yıl kadar önceydi. Frankfurt'ta, Ragıp Zarakolu, Doğan Akhanlı ve benim de bulunduğum , Ermeni Soykırımı üzerine, bir toplantı yapmıştık. Türkler, Kürtler, Aleviler, solun çeşitli kesimleri oradaydı. Biz söyleyeceklerimizi söyledikten sonra katılımcılar söz almaya başlamıştı. Her söz alan, "bir Ermeni katliamı" olduğunu, ama bunda kendilerinin sorumluluğu olmadığını anlatıyordu. Bir ara ortam öyle bir gerilmişti ki, ben, "o zaman bir buçuk milyon insan toplu intihar etti" demiş, ardından birçok katılımcıyla sert bir polemiğe girmek zorunda kalmıştık. Kalmıştık, ama sonuç değişmemiş, kimse üstüne bir sorumluluk almamıştı.
O yıllar, Ermeni soykırımı üzerine dünyada 35.000, Türkçe de ise sadece 35 kitabın yazıldığı, "medeni dünyada" bu tartışmanın çoktan bittiği, bizde ise "yeni" başladığı yıllardı. Türkçe yazılan 35 kitaptan 28 ya da 29'u Türkkaya Ataöv'ün resmi tezleri savunduğu kitaplardı. (Şimdi 78 tane yazmış aynı zat) İnsanların, yabancı dil bilen ve özel ilgisi olanlarının dışında, ulaşacakları kaynak bu kadardı. Toplumun içten içe öğrenip, resmi ideolojiden uzaklaşmaya başladığını görmek için, daha yıllarca beklememiz gerekecekti. Hrant'ı kurban verecektik ve artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı.
Geldiğimiz momentte, başta bizim devlet yöneticilerimiz olmak üzere, hangi devletin bu soykırıma hangi adı koymaya çalıştığının önemi kalmadı. İnsanlık tarihinin karanlık bir sayfası halklar nezdinde mahkum edildi. Tüm Dünya'ya savrulmuş Ermenilerin acısı, dedelerinin yaşadığı topraklardaki insanlar tarafından paylaşıldı.
Sivil toplum, devletin, devletlerin inkarcı pragmatizmini yendi.
Bence yüz yıl sonrasının özeti budur.