content

10 May

Sivil Direniş Çadırları

BDP’liler “Sivil Direniş Çadırlarını” kurmadan kısa bir süre önce ve PKK’lilerin de çatışmasızlık ortamını sona erdiriyoruz dedikleri dönemde, basındaki liberal özgürlükçü yazarlar başta olmak üzere birçok yazar, Kürtlerin hep şiddet kullandıklarını, sivil direniş gibi barışçıl yollarla mücadele etmediklerini yazmışlardı.

Şiddet kullanarak bir yere varılamayacağını, PKK’nin de bu gerçeği bilmesine rağmen Kürtler üzerindeki etkisini devam ettirmek için şiddete başvurduğunu, Kürtlerin artık sivil itaatsizlik yollarını kullanarak hem devletten haklarını talep etmelerini, hem de PKK’nin elinden mücadeledeki tekelcilik kozunu da almaları gerektiği doğrultusundaki yazıları okuduğumda umutlanmıştım.

Rastlantı bu ya; sivil direniş çadırları böylesi yazılardan kısa bir süre sonra kuruldu.
Peki, sonra ne oldu?
Sivil Direniş Çadırlarının başına neler geldi?
Polislerin gayretli çalışmalarını gördük! Günlerce sokaklarda çatışmalar oldu; panzerler, gazlar, taşlar, Molotoflar vs.
Bir süre önce çadırların hepsi de devlet tarafından kaldırıldı.

Bekledim bugüne dek; sivil mücadele yöntemlerini öneren yazarlardan itirazlar gelir diye.
Bekledim bugüne dek; Kürtlerin şiddetten başka bir yol bilmediklerini, hâlbuki sivil direniş yoluyla da mücadele etmeleri gerektiğini önerenlerden, devlet güçlerine karşı bir eleştiri gelir diye.

Biliyorum, benim bekleyip beklememin esamisi olamaz.
Benim böyle bir yazıyı yazıp yazmamın da o yazarlar karşısında bir anlamı yok.
Ama vicdanım buna itiraz ediyor: Varsın itirazın anlamsız, etkisiz olsun; sen yeter ki sesini çıkar. O ses belki bir gün, bir yerde bulur yankısını diyor.

Sivil direniş yollarını önerenler, çadırlar kaldırılınca neden yüksek sesle itiraz etmediler biliyor musunuz? Çünkü onların büyük çoğunluğu AKP’yi destekliyorlar da ondan!
İşte benim itirazım da bu ikiyüzlülüğe.

AKP dışındaki siyasi partileri destekleyen veya onlara eğilim duyan medya mensuplarını konu etmiyorum çünkü onların, Kürtlerin hakları diye bir konuları yok! Onlar için neredeyse Kürtlerin varlığı, potansiyel suç. Kardeşlik edebiyatı altında inceden yürütülen bir ırkçılık. Veya genellikle CHP ve çevresi tarafından, Kürt sorunu bir ekonomik geri bırakılmışlıktır şeklinde dile getirilen şu bayat görüş. Seçimlere girerken CHP Başkanı Kılıçdaroğlu, daha yeni Kürt sözünü telaffuz etti. Ülkenin temel bir sorununu neredeyse herkes doğru adıyla Kürt sorunu diye nitelendirirken, bu ülkenin ana muhalefet partisinin bunu söylemeye dili varmadı. Peki, şimdi seçim döneminde sizlerin Kürt ismini telaffuz ederek bir sorundan söz etmenize ve soruna dair çözüm üreteceğinize kim inanır, kim güvenir?

AKP ve özellikle Başbakan Erdoğan, eleştirilere ve muhalif gösterilere dayanamıyor! Kürtlerinkine ise, hiç dayanamıyor!

Ancak asıl sorun yine devletin zihniyetinde yatıyor.
Sivillikten çok söz edilen şu günlerde neden sivil direniş eylemleri olamıyor?
Çünkü bu devletin bırakalım bilincini, refleksi dahi bu eylemlere izin vermiyor ve çok acımasız oluyor.

Sivil Direniş Çadırlarının kapatılması konusuna dönecek olursak, bu durumu en iyi şekilde şu meseli anlatarak açıklayabiliriz.
Derenin yukarısında kurt, aşağısında kuzu su içiyorlarmış.
Kurt kuzuya: Seni yiyeceğim demiş.
Kuzu da kurda: Neden, ben ne yaptım sana demiş.
Kurt: Suyumu bulandırıyorsun demiş.
Kuzu: Ama nasıl olur, ben derenin aşağısındayım. Su senin tarafına akmıyor ki, ben senin suyunu bulandırayım.
Kurt kuzuya hiddetle bakarak: Olsun demiş, ben seni yine de yiyeceğim.

Etiketler : , , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank