Sivas’ta Yanan Ateş
Sivas Davası diye bilinen olay, 2 temmuz 1993’te Sivas’ta Madımak otelinin yakılması sonunda, otelde bulunan 37 kişinin yanarak veya dumandan zehirlenerek ölmesidir.
Her yıl Sivas ili Yıldızeli ilçesinde Banaz Köyünde Pir Sultan Abdal’ı Anma toplantıları yapılırken, 1993’te dönemin SHP kontenjanından Sivas Valisi olan Ahmet Karabilgin, anma toplantılarını, törenlerini Sivas il merkezine almıştır. Her yıl Yıldızeli’nde yapılan töreni Sivas Valisi hangi akla hizmet ederek Sivas il merkezine taşımıştır? Ahmet Karabilgin geçen 20 yıllık süreye rağmen hala bu sorunun cevabını vermemiştir. Üstelik Pir Sultan Abdal’ı anma toplantılarına, İslam’a açıkça düşmanlık eden Aziz Nesin gibi Komünist kimliği ile bilinen şahıslar Sivas’a davet edilmiştir. Hatırlanmalıdır ki, bütün dünyada Müslümanların büyük tepkisine yol açan Salman Rüşti’nin Şeytan Ayetleri adlı kitabını iftihar ederek, Haziran 2012’de Türkçeye çevirip yayınlatmaya başlayan, Aziz Nesin hangi sıfatla hangi niyetle Vali tarafından Sivas’a davet edilmiştir? Aziz Nesin Alevi değildir. Sünni bir aileye mensuptur. Bütün Müslümanların tepkisine yol açan, oldukça çirkin ve hakaret içeren yazıların sahibinin Sivas’ta Pir Sultan Abdal’ı anma toplantısında bulunması hangi ihtiyacın sonunda olmuştur?
Güner Ümit, Mehmet Ali Erbil gibi tv sunucuları Alevilerin inançları ve Alevi toplumu hakkında son derece çirkin sözler edince, Alevilerin de çok haklı tepkileri oluyor. Dikkat edilirse kimse, adı geçen şahıslara tepki için gösteri yapan Alevileri suçlamamaktadır. Hatta sadece Alevilerin tepkisi yetmez belki Sünnilerin de bu tepkinin içinde olması gerekirdi. Çünkü hiç kimse toplumun bir kesimine yönelik aşağılayıcı çirkin sözler söyleme hakkına sahip değildir.
Aleviler kendileri hakkında ortaya konulan bu çirkin davranışlar/sözler için tepki gösterme hakkına sahip iken aynı hakka Sünniler niçin sahip olmasın? Aziz Nesin gibi birisinin bilerek ve istenerek Sivas’a getirilmiş olmasına Sünni kesiminde bir tepki de bulunması hem doğal bir haktır hem de Aziz Nesin’in yapıp ettiklerinin önlenemez bir sonucudur. Hatırlanmalıdır ki 2 Temmuz 1993 günü Cuma günüdür. Sivaslılar Cuma Namazı için camide iken, bazı camilerin etrafında davul zurna çalanlar kimlerdir? Sivas gibi bazı duyarlılıkların yüksek olduğu bir yerde SHP kontenjanlı bir vali bunu nasıl bilmez veya önleyici hiçbir tedbir almaz? Camiden çıkan kalabalık gruplar hatırlanmalıdır ki doğrudan Aziz Nesin’in kaldığı Madımak oteline yönelerek tepkilerini ortaya koymuştur. Tepki Aziz Nesin’in şahsınadır ve onun yaptığı çirkinlikleredir. Eğer bu tepki hangi görüş ve kime karşı yapılmıştır denilirse bunun cevabı açıktır: Aziz Nesin’in şahsına karşıdır ve eğer tepki duyulan bir görüş aranacaksa onun cevabı da Komünizm olmalıdır. Çünkü Aziz Nesin bir Komünisttir Alevi değildir. O halde onun şahsına, yaptıklarına ve görüşlerine karşı yönelen doğal bir halk tepkisini; Alevilere yönelen bir tepki, Alevilere yönelik bir tehdit olarak görmek, göstermeye çalışmak en hafif deyimle olayı çarpıtmadır. İslam’a karşı önyargılı yayınları ile bilinen Hürriyet Gazetesi bile 3 Temmuz 1993 tarihli manşetinde olayı; “Aziz Nesin’e Tepki 35 Can” diye vermiştir. O günlerin gazete başlıklarında; Madımak olayı Alevilere yönelik bir olay diye görülmemiştir.
Madımak olayı hakkında görüş bildirenlerin çoğu: “Madımak önünde tekbir getiren” kalabalık diye olayı değerlendirmektedir. Oysa Hz. Peygamber’in eşlerine, şahsına inanılmaz derecede bir seviyesizlikle hakaretler eden bir Aziz Nesin’e tepki gösteren Müslüman bir halkın tekbir getirmesinden daha doğal bir şey düşünülemez. O kalabalık “Yaşasın Sosyalizm, Yaşasın Aziz Nesin” deseydi asıl o zaman varlık nedenlerine aykırı bir sözü haykırmış olurdu. Sivaslılara; Peygamberinize kim ne derse desin, sakın tepki göstermeyin, diye akıl verenlerin arasına Müslüman olarak bilinenler de katılmıştır.
Halbuki madımak tv’lerde adeta canlı yayınla yakılmıştır. Film arşivlerinden oteli yakanlar, onlara fiilen yardım edenlerin görüntüleri bile bilinmektedir. O şahıslar pekala tespit edilebilirdi. 1993’te olan bu olayın ardından üç beş sene sonunda bu kişiler, Aziz Nesin bahanesiyle bir oteli içindekilerle yakmak nedeniyle idam edilebilirdi. İdam cezası kalkıncaya kadar bu dava sonuçlandırılabilirdi. Bu gün bile idam cezasının geri getirilmesi ve bu tür olayların doğrudan faili olanların idam edilmesi kaçınılmazdır.
Ancak Sivas Davasına bakıldığında, 79 kişi sanık olarak yargılandı. İlgili mahkeme 46 kişiye idam, 33 kişiye ise çeşitli ağır hapis cezaları verilmişken, idam cezası alanların 33’ü hakkındaki idam cezasını Yargıtay onaylamışken, diğerleri hakkındaki cezayı çeşitli usul eksiklikleri nedeniyle bozmuştur. 18 Mart 2012’de ise geçen 20 yıllık süre içinde yakalanamayan 4 kişi hakkında zaman aşımı kararı uygulanmıştır.
Yargıtay tarafından onaylanan bu kararın adaleti, isabeti bir yana, zaman aşımı bütün sanıklar için geçerli olmuş, hemen bütün sanıklar bu davadan kurtulmuş gibi yazıların yazıldığı bilinmektedir. Örnek olarak Oral Çalışlar’ın 14 Mart 2012 tarihli “gazını almak” başlıklı yazısı hatırlanabilir. Bu tür yazılar apaçık gerçeği gizlemektedir, tahrif etmektedir.
Herkes bilmektedir ki Türkiye’de Alevilerle Sünnilerin ilişkileri çok sıcak olmasa bile buna karşılık tarihin hiçbir devrinde düşmanca da olmamıştır. Her ne kadar 12 Eylül 1980 öncesinde Çorum ve Maraş’ta Alevilerin büyük acılarına, mağduriyetlerine yol açan kanlı olaylar olmuş ise de bunun da derin bir komplo olduğu hemen herkesçe teslim edilmektedir. O olayları da doğrudan bir Alevi-Sünni çatışması olarak isimlendirmek bu yönüyle doğru değildir gerçekçi değildir.
“Sivas Katliamında tezgaha alet olup, cinayetlere tetikçilik yapan ve kendini İslamcı veya dindar olarak tanımlayan bazı kişilerin ve kesimlerin de ‘biz kimin aletiydik’ sorusuna cesur bir cevap verebilmesi bu bağlamda büyük önem taşıyor” (O. Çalışlar. 14-3-2012)
“Alevi yakarsanız zaman aşımından, Ermeni öldürürseniz delil yetersizliğinden, Kürt öldürürseniz kahramanlıktan cezasız kurtulursunuz bu ülkede.” (C. Çandar. 14.3.2012)
Bu iki alıntıda da görüldüğü gibi 33 kişinin Sivas Davasından müebbet alması bazı çevreleri tatmin etmemiştir. Neredeyse bütün Sivas’ın karantinaya alınmasını, ya da topluca müebbete mahkum edilmesini bile isteyeceklerdir. Oysa suçların şahsi olması evrensel bir ilke olduğundan cezaların da şahsi olması bu ilkenin bir sonucudur. Bir kitlenin, bir kesimin ya da bir şehrin hatta buradan yola çıkarak bir halkın bütün tarihinin suçlanması, mahkum edilmeye çalışılması iyi niyetle açıklanabilecek bir husus değildir.
Sivas’ta yakılan ateşle İslami kesim bütünüyle itibarsız hale getirilmeye çalışmıştır. Can derdine düşürülmek istenilen Aleviler açıktır ki toplumun büyük çoğunluğuna karşı hatta İslam’a karşı mevzilendirilmeye çalışılmıştır. Bunun çok sinsi bir plan olduğu açıktır. Bu olay nedeniyle hem Sünnilerin hem de Alevilerin olup bitenlerin gerçekçi bir analizini yapmaları ona göre de tepkilerini ortaya koymaları gerekirdi. Sünni kesimin Hz. Peygamber’e yönelen hakaretlere, iftiralara tepki göstermeleri doğal iken Alevilerin de bu tepkiye katılması beklenirdi. Nihayet Hz. Peygamber her iki tarafında inandığı sahiplendiği bir şahsiyet idi. Üstelik bu işlerin sahibi olan Aziz Nesin ise zaten Alevi değildi. Buna rağmen Alevileri sahiplenir görünerek İslam’a karşı bir meydan savaşına girişmesine Alevi kesimden hiçbir tepki gelmemiştir.
Sivas’taki olay doğrudan Alevilere yönelik bir olay olmasa bile Madımak’ta hayatını kaybedenlerin büyük çoğunluğu Alevilerdi. Sünnilerin de Alevilerin bu acılarını sahiplendiği söylenemez. Her iki kesimin biri birinin acısını sorununu paylaşması, sorunların çözümünü kolaylaştıracak bir yol iken bu yolu kimse sahiplenmemiştir. Aksine Alevilerin korkutularak Sünnilere karşı mevzilendirilmelerinde Sivas Davası giderek bir istismar aracı olarak kullanılmaktadır.
S E Ç İ L M İ Ş K A Y N A K Ç A
1-Ayhan Yalçınkaya, Hafıza Savaşlarından Sahiplenilmiş Şehitliğe: Madımak Katliamı Örnek Olay, A.Ü. SBF Dergisi, C.66, Ankara Mart 2011, s.333-394.
2-Fikret Ünsal, Figüran Aziz Nesin, 1995.
3-Sivas Olayları Davası / Toplu Savunma, Hukukçular Derneği Yayınları, İstanbul 1996.
4-Soner Doğan, Sivas 2 Temmuz 1993, Ekim Yayınları, İstanbul 2007.