Sivas Davasına Bir de Bu Açıdan Baksak ( III )
SİVAS’TA NE OLDUĞU, HEPİMİZİN SORUNUDUR!
Sünni ve Alevi kardeşlerim ve bu ülkenin yurttaşları; Sivas’ta ne oldu sorusu bizim ortak sorumuz değil mi? Bu ortak sorunun peşine birlikte düşmezsek, neyi çözebiliriz?Asıl failler ortaya çıkarılmadı!
Hiçbir devlet görevlisi soruşturulmadı!
Alevi ve Sünni kardeşlerim, burada yapılması gereken kimlikler üzerinden tartışma yapmak mıdır, yoksa bir araya gelerek asıl faillerin ortaya çıkarılması doğrultusunda baskı gücü yaratmak ve hükümeti, bu olayların ciddiyetle araştırılmasına sevk etmek midir?
Kimliklerimiz farklı, ama hepimiz insanız ve bu ülkenin eşit yurttaşları olmamız gerekir.
Farklı kimlikler üzerinden siyaset üretilmesinin, çatışma yaratılmasının en derin acılarını yaşadık, yaşıyoruz.
Sünni kardeşlerim, burada büyük görev size düşüyor. Çünkü dayak yiyen, evinden cenaze çıkan, yüreği yanan, horlanan, aşağılanan kesim Aleviler.
Başsağlığı dilemeli ve cenaze evine taziye ziyaretine gitmelisiniz.
Madımak’ın bir anma yılında en azından, Alevilerin acısını paylaşan bir jest yapmalısınız.
Hiçbir şey için geç değil.
Alevi kardeşlerim, aklınızı korkularınıza teslim etmeyin ve Sünni Müslümanları hemen önyargıyla reddetmeyin.
Sünni kardeşlerim, vicdanınızı harekete geçirin, onun sesine kulak verin ve Alevileri eşit birer yurttaş olarak görün.
Bir araya gelin ve sizleri kullananların oyununu bozun.
Başka türlü özgürlük mümkün değil!
Mesele kimliklerimizde değil, mesele kimliklerimizle birlikte eşit birer insan olarak nasıl bir arada yaşayacağımızın hukukunu oluşturmaktır. İşte tam bu noktada karşımıza devlet çıkar. Demek ki bizim sorunumuz kimliklerimizden dolayı birbirimizle değil, bizlerin üzerinden kimlikçilik siyaseti yapanlarladır! Türk’ün, Kürt’ün, Sünni’nin, Alevi’nin, Ermeni’nin, Hıristiyan’ın, Laz’ın, Çerkez’in ve toplumda bulunan daha birçok başka etnik, dini, siyasi kimliklerin eşit, özgür ve güvenceli bir şekilde yaşamasını engelleyen kimliklerimiz değildir! Bunun sebebi devlettir!
Bulunduğumuz sütrelerden birbirimize kimlik salvoları atacağımıza, bir araya gelerek devleti ve siyaseti demokratikleşmeye zorlamalıyız. Bunu başardıkça kendimizi de demokrat olma yolunda dönüştüreceğiz. Elbette toplumun tümü buna katılmayacak. Ancak toplumda genel bir eğilim yaratmadan da bir adım atmak mümkün değildir. Adımın ilk yolu da, diyalogdur.
Diyalog kurmadan kimlik kompartımanlarından çıkmamız mümkün değil.
Konuşacağız; vicdanımızın sesini dinleyerek, empati kurarak, tartışarak konuşacağız.
ÖNERİYORUM: Başta Sivaslı Sünni ve Alevi kardeşlerim, Madımak’ta işlenen cinayeti kınayan ortak bir bildiri yayınlayarak, bu insanlık suçu karşısında insanca bir adım atılmalıdır. Bu öyle büyük bir adım olur ki, kimlikler üzerinden oyun oynayanların, nemalananların hesapları da bozulmuş olur. Bu bildiri, Türkiye’nin demokrasi mücadelesine çok büyük bir katkı sunar, kapı aralar. Böyle bir bildirinin yanlanması halinde partilerin siyaseti, kendine çekidüzen vermek zorunda kalır.
Ayrı kompartımanlarda seyahat etmekle ne bu oyunlar bozulur, ne de demokrasi talep edilebilir. Kendimiz için istediğimizi başkası için de istersek, işte o zaman umutlu ve mutlu oluruz. İşte o zaman gerçek demokrat oluruz.
Öbür türlü, şimdiye kadar olduğu gibi bizleri birbirimize dövdürüp dururlar.
Kardeşlerim, demokrasiyi örmek için ilmekler gerekiyor bize. Başlangıcı olmayan yol yoktur! Demokratikleşmemiz, insanlaşmamız için onlarca çeşit yol katetmek zorundayız. Sivas yangınını kınayan ortak bir bildiri, demokrasi mücadelesi için müthiş bir ilmek oluşturur. Bu ilmeği atalım, örmesi kolaydır!
NOT: 1) Bu yazımı naif bulanlar olabilir. Hatta benim Polyanna’cılık yaptığımı, Türkiye gerçeklerinden, tarihten bihaber olduğumu söyleyebilirler. Yazımdaki bir kısım naiflikleri biliyorum. Ancak Türkiye’de demokratik bir devlet ve toplum yapısı kurulmadan kimlikler sorunu da çözülemez. Çünkü kimlik gerçekliğini sorun haline getiren bu ceberut devlettir! Öteki türlü, Sünni Alevi sorunun çözümü için taraflardan birini yok edersiniz, o kimlik yok edildiği için de sorun çözülmüş olur. Bunun için yeni Hitler’e ihtiyaç var!
2) “Aleviler” ve Sünniler” derken, konuyu izah için zorunlu olarak bu yapıları kategorize ettim. Yoksa bu kesimlerin tek tip yapılar olmadığı, her birinin kendi içinde son derece çeşitli görüşler, ilişkiler, tercihler barındırdığı çok açıktır. Bu kesimlerin içerisinde demokrasiye en yakın duranların başlatacağı bir girişimin geleceğimiz için umut verici, yol açıcı olacağını, bu girişimin giderek de büyüyüp kök salacağını düşünüyorum.