Günümüzde toplu konutların hem sayısının artışı hem de içinde çeşitli hizmetleri barındırması sebebiyle, toplu konutlar önemli birer iş sahası haline geldi. Sitelerde çalışan binlerce vatandaşımız bulunmaktadır.
Bu çalışanlarımızın sigorta primlerinde;
teşvikler hariç ekstra bir muafiyet bulunmamakta olup; gelir vergisine ilişkin bazı istisnalar bulunmaktadır.
Gelir Vergisi Kanunu'na göre "Hizmetçilerin ücretleri gelir vergisinden istisna tutulmuştur" (Hizmetçiler özel fertler tarafından evlerde, bahçelerde, apartmanlarda ve ticaret mahalli olmayan sair yerlerde orta hizmetçiliği süt ninelik, dadılık, bahçıvanlık, kapıcılık gibi özel hizmetlerde çalıştırılanlardır).
Ücretleri vergiden istisna edilmesi öngörülen hizmetçiler; özel fertler tarafından evlerde, bahçelerde, apartmanlarda ve ticaret mahalli olmayan sair yerlerde çalıştırılan orta hizmetçisi, bahçıvan, kapıcı, kaloriferci gibi hizmet erbabıdır.
Ticaret mahalli olmayan sitede çalıştırılan bahçıvana yapılan ücret ödemelerinin Gelir Vergisi Kanununun 23'üncü maddesi kapsamında gelir vergisinden müstesna tutulması uygundur. Ayrıca, Damga Vergisi Kanununa göre de Gelir Vergisi Kanununun 23'üncü maddesinde belirtilen ücretlere ilişkin kâğıtlar damga vergisinden istisna tutulmuştur.
Ancak, temizlik elemanı, elektrikçi, sıhhi tesisatçı ve güvenlik görevlisi olarak çalıştırılanların ise hizmetçi kapsamında değerlendirilmesi mümkün bulunmadığından gelir vergisi istisnası da olmayacaktır.
SORULARA CEVAPLAR
Engelilere biyotmetrik doğrulama
Rehabilitasyon Merkezi'nde çalışan okuyucumuz Neşe E. "Hocam, rehabilitasyon merkezlerinde de otizmli çocuklara biyometrik kimlik doğrulama yapılmaktadır. Biyometrik doğrulama yapan makineler hem radyasyon yaymakta hem de bu çocuklara yaptırılmakta oldukça zorlanmaktayız. Lütfen sesimizi duyurun" diyor.
Biyometrik yöntemler, ölçülebilir fizyolojik ve bireysel özellikleri aracılığıyla gerçekleştirilen ve otomatik şekilde doğrulanabilen kimlik denetleme tekniklerini ifade etmektedir.
Özellikle engelli bireylerin doğrulaması için "Birinci dereceden akrabası (annesi, babası veya 18 yaşından büyük kardeş ya da çocukları) olan en fazla üç kişinin; belirtilen akrabaların özürlü bireye refakat etmemeleri durumunda özürlünün veli veya vasisi tarafından yazılı beyanatla önerilen her bir özürlü için (özürlü kardeşler hariç) 18 yaşından büyük bir kişinin avuç içi damar izi yöntemiyle kimlik doğrulama sistemine özürlü bireye refakat edebilmesi için kimlik tanıtılması yapılacaktır." İfadesinin yer alması çeşitli sıkıntılara yol açmaktadır. Yöntemlerin uygulanabilirliğinin arttırılması için gerekli düzenlemelerin yapılması gerekmektedir. Umarız burada herhangi bir mağduriyet yaşanmaması için gerekli önlemler ve tedbirler alınır.
Emeklilik ve yurtdışı borçlanması
Okurumuz Melih S. "Hocam iyi günler size bir konu hakkında soru soracaktım, benim babam 1992 yılında Bağ-Kur girişi var 8 yıl 45 gün yatırmış ve hiç SGK girişi yok ve iki yılda yurt dışında Fransa da çalışmış ne yapmamız gerekir bunları birleştirme şansımız var mı kaç yaşında emekli olur sizden ricam beni bilgilendir misiniz?" diye soruyor.
SSK (4/a) statüsünde en az 15 yıl 3.600 gün, Bağ-Kur da (4/b) ise en az 15 yıl 5.400 gün olması ve 58 yaş dolması halinde emeklilik söz konusu olacaktır. Babanızın şu anda 2.925 gün Bağ-Kur, borçlanması halinde ise 720 gün yurtdışı sigortalılığı olacak ve toplam 3.645 güne ulaşacaktır. SSK'lı olarak bir işe girip 540 çalışması ve devamında yurt dışı borçlanması halinde son 1.260 günü SSK statüsünde geçeceğinden 58 yaşı doldurduğunda SSK'dan emekliliği hak edecektir.
BAĞ-KUR' lu olarak çalışması olursa yada isteğe bağlı sigortalı olup 1.755 gün prim öderse (yaklaşık 5 yıl) 2 yılda yurt dışı borçlanması yaparak 58 yaşı doldurması halinde bu defa da Bağ-Kur'dan emekliliği hak edecektir.
Yeraltında çalışanların emekliliği
Okurumuz Ozan A. "Yazılarınızı ilgi ile takip ediyoruz. Söyledikleriniz bizler için çok değerli. Bu bilgiler için şimdiden çok teşekkür ediyorum. Aşağıdaki vermiş olduğum bilgiler ışığında beni bilgilendirirseniz çok sevinirim. Zira yanlış bilgiler almaktayım.
20.10.1979 doğumluyum. 27.01.1995 tarihli sigorta girişim var.(01.04.2004 - 31.12.2004) tarihinde ilk yeraltı girişim mevcut(4a). Daha sonra 14.12 2007 - 30.09.2008 tarihleri arası 5a, sonra 01.10.2008 - 01.01.2015 tarihine kadar 35 a olarak primlerim ödenmeye devam etmektedir. Emeklilik tarihi hakkında ayrıntılı bilgi verebilirseniz çok sevinirim.
Toplam prim günü.4016
Yeraltı prim toplam 4a=(01.04.2004 - 31.12.2004) 270 gün
Yeraltı prim toplamı 5a =(14.12 2007 - 30.09.2008) 286 gün
Yeraltı prim toplamı 35a=(01.10.2008 - 01.01.20152280) 2280 gün
Şimdiden çok teşekkür ederim iyi çalışmalar dilerim."
27.01.1995 tarihli işe girişi olan bir kişinin emekli olabilmesi için 25 yıl, 55 yaş ve 5.750 günün dolması gerekir.
01.04.2004 tarihinden sonra yeraltında geçen toplam 2.836 günün olduğu belirtilmiş olup, yeraltında geçen çalışma süresinin Dörtte Biri fiili hizmet zammı olarak değerlendirilerek yaş haddinden ve emeklilik için gerekli 25 yıllık hizmet süresinden indirilir.
Yer altında geçen toplam 2.886 günün Dörtte Biri olan 709 gün (yaklaşık 2 yıl) fiili hizmet zammı olarak değerlendirilip yaş haddinden ve hizmet süresinden indirileceğinden, Bu durumda da emeklilik koşulları, 23 yıl hizmet süresi, 53 yaş ve 5.750 gün dolduğunda emekli olunabilecektir.
Kıdem tazminatı istenmeden ödenebilir mi?
Okurumuz Sefa Oral "Çalışan işçiye kıdem tazminatı ödenebilir mi? başlıklı 10.08.2012 tarihli Star Gazetesindeki köşe yazınızı okudum ve kendi durumumu netleştirmek istiyorum. 1991 yılında girdiğim şirketimde çalışırken emeklilik şartlarımı doldurduğum için bu gelirden mahrum kalmamak adına 30 Nisan 2008 itibarıyla emeklilik başvurumu yapmak amacıyla işten çıkışım yapılırken, aynı zamanda 01 Mayıs itibarıyla SGDP olarak işe girişim yapıldı.
Benim işverenden kıdem tazminatı ödenmesi talebim olmadığı halde 36,000 TL kıdem tazminatı ödendi, 30 Nisan itibarıyla 26 günlük izin hak edişim ödenmedi, yeni bir iş sözleşmesi imzalanmadığı gibi aynı koşullarla ara vermeden 10 Şubat 2015 tarihine kadar çalışmaya devam ettim. Bu tarihte sözleşmem ikale anlaşmasıyla sona erdirildi. 2008 yılında kıdem tazminatım ödendiği için bu tarihten sonraki dönem için kıdem tazminatım ve ihbar tazminatı olarak 24,000 TL ödendi.
Kıdem tazminatım işe başlama tarihine göre hesaplanmış olsaydı 85,500 TL alacaktım, 2008 yılındaki 36,000 TL ve 2015 yılında aldığım 24,000 TL düştüğümde 25,500 TL eksik ödeme almış gibi oldum. Bu konuyu mahkemeye taşıyıp hak iddia edebilir miyim?" diye soruyor.
Emeklilik işverenin kıdem tazminatı ödeme zorunluluğu doğuran bir olaydır. Kıdem tazminatına ilişkin mevzuatta da bu durum açıkça belirtilmiştir. İşveren, kıdem tazminatını faiz ile ödememek için emekliliğin şartlarının tamamlanması sırasında bu ödemeyi gerçekleştirmiştir. Bu yasal anlamda sakıncalı bir uygulama değildir.
Aşağıda belirttiğiniz eksik hesaplama ile ilgili olarak 2008 yılında ödenen kıdem tutarı ile 2015 yılında o günkü tutar üzerinden hesaplama yapılması uygun olmayacaktır. Zira işveren emeklilik halinde kıdem tazminatı ödemek zorundadır, burada işçinin talep etmemiş olması bu ödemenin yapılmasına engel teşkil etmemektedir.