“Sisdağı Satılıyor” Haberini Hafife Almayın!!
Derelerin çoğu HES adı altında çoktan satıldı, ormanlar, yaylalar haraç mezat satılmaya hazırlanıyor. Yaylamız Sisdağı’da bunlardan biri…
Yaylaların nasıl talan edileceğini henüz somut olarak görmedik, kapalı kapılar ardında hummalı bir çalışma olduğu, çeşitli sermaye gruplarının Ankara’nın etkili ve yetkili bürokratları, yöneticileri ile yoğun görüşmeler sürdürdükleri artık “sır” olmaktan çıkmaya başladı. O görüşmeler artık sonuca ulaşmaya başlamış olmalı ki satış haberleri sızmaya başladı. Ama konuya devam etmeden önce size bu talanın nasıl insafsız bir tarzda sürdürüldüğünü Artvin’de yapılan bir HES örneği ile anlatmak isterim.
HES kurulma yasalarına “Ekolojik ihtiyaç debisinin araştırma çalışmasında belirlenerek su yatağındaki biyolojik çeşitliliğin devamını sağlayacak şekilde teminat altına alınması” diye bir madde koymuşlar. Geçtiğimiz günlerde Artvin ilinde yapımı gerçekleşmiş Erenler HES olarak bilinen HES’in, Erenler Köyü’nde yarattığı sorun üzerinden bakınca suyun kimlere “ait” ve cansuyunun bir aldatmacadan ibaret olduğunu açıkça görülüyor.
Yakın geçmişte Erenler Köyü’nün içinden geçen dere yatağına verilen “cansuyu” ancak bir bataklık oluşturmuş. Bu bataklık nedeniyle çok yoğun bir sivrisinek üremesi yaşanmış ve insanlar bu durumu valilik ile paylaştıktan sonra dere yatağına hiç olmazsa 1 saatliğine su bırakılıp bu bataklığın temizlenmesini istemişler. Valinin ve HES şirketinin verdiği cevap ‘hay hay 100.000 TL yatırın 1 saat suyu salalım, her saat için yüz bin lira yatırırsanız istediğiniz süre suyu dere yatağına bırakabiliriz’ olmuş.
(Kaynak 19.08.14 Yusuf Gürsucu Gündem Gazetesi) Yani, dereler, yaylalar, meralar, ormanlar kısacası düne kadar Kamu alanı olarak kullanılan tüm doğal alanlar artık sermayedarların ve onların koruyucusu devletin eline ve insafına terkedilecek. Bu örneği verme nedenim, şimdi yaylalarımızı satmaya hazırlanırken bizlere söylenecek yalanlara hazır olmamız gerektiği içindir.
Dikkat edin, yıllardır yaylaların talan edilmesine devlet seyirci kalmıştır. Binlerce evin yapıldığı Sisdağı’nın çöpleri bile vatandaşlar tarafından toplanmakta ve imha edilmeye çalışılmaktadır. Binlerce evin var olduğu koca yaylada suların daha doğmadan kirlenmesini önlemek için bir kanalizasyon yapmak bile devletin aklına gelmemiştir.
Gelmemiştir, çünkü bu yapılacak kanalizasyonlar, toplanan çöpler sermaye sınıfına hizmet etmeyecektir. Haaa “oranın 500 yıllık sahipleri olan sıradan vatandaşlar mı dediniz” onlar yaylamızın yeni sahiplerinin yeni köleleri olma “özgürlüğüne” sahiptir ancak. Satış iyice netleşmeye başlasın, o yollar nasıl da hızlı yapılacaktır, bakın görün.
Kanalizasyonlar, teleferikler, aklınıza gelmeyen başka alt yapılar hızla devreye girecektir. Çünkü sermayenin buna ihtiyacı olacaktır. Elbette bize dönüp, “valla kusura bakmayın burası sizin ata, dede topraklarınız, ineklerinizin otlakları, çocukluk anılarınızın bir parçası olabilir, ama bizim için tek kutsal şey paradır ve biz de buraları parası olanlara satıyoruz” demeyeceklerdir.
Şimdiye kadar göz yumdukları için ortaya çıkan çirkin yapılaşmaları gösterecekler, “turizmin gelişmesiyle herkesin nasıl zengin olacağını, suların, ormanların özelleştirilmesinin zorunlu olduğunu, buna ancak vatan ve devlet düşmanlarının karşı çıktığını, vatandaşlık görevinin, iktidarın bu uygulamalarını desteklemek olduğunu” anlatacaklar, insanların bir kısmını “ikna” da edeceklerdir. Ama ben şimdiden işlerinin asla onların düşündüğü kadar kolay olmayacağını söylemek istiyorum.
Neo-Liberalizm denen kapitalist aç gözlülük 50 yıl önce aklımızdan bile geçmeyen her şeyi meta, yani pazar malı haline getirdi. Önce eğitimi özelleştirdiler, ardından sağlık sistemini. Parası olanlar iyi okullarda okuyup, özel hastanelerde tedavi oldular.
Toplu taşıma araçları, haberleşme –Telefon şirketlerinin vurgunlarını düşünün- satıldı. Rahmetli dedeme “bu sular bu yaylalar günün birinde birilerine satılacak” deseydim, herhalde beni bastonuyla kovalardı. Ve şimdi tüm canlıların en temel ihtiyaç maddesi sularımızı satıyorlar. Buna kılıfları da hazır, “böylece kalkınıyoruz” Yalanlarınız batsın. Yani arkadaşlar, “Sisdağı Satılıyor” haberini hafife almayın. Ama bu sadece bizim sorunumuz değil, Türkiye’nin dört bir yanında bizim gibi insanlar böylesi doğa gaspından şikayetçi.
Onlara kalsaydı, dünyanın en nadide alanlarından biri olan Fırtına Vadisi çoktan HES’lerle doldurulmuş, para babalarının eline geçmişti, ama yapamadılar. Biz kabullenmedikçe kimse “bizim topraklarımızı” (*) satamaz. (*) “Bizim topraklarımız” derken kişisel bir mülkümüzden değil, tüm kamuya ait topraklardan bahsediyorum Selami GÜREL - www.eynesilajans.com