Sırlı Gün
Daneler nazlı bir sükûtla konuyor çıplak ağaç dallarına. Beyaz yüklü bu dala konmuş bir küçük seçe. Tüyleri arasından uzatıyor başını, sanki aranıyor “Nerede bu kumrular.” diye. Sonra üzerlerindeki karları savura savura arabalar geçiyor şehrin geniş yollarından. Kaldırımlar beyaz, ayak izleri beyaz. Yine insanlarda bitmek bilmeyen telaş… Başlarda bereler, yüzler sarılı, iki arkadaş şakalaşıyor ellerinde kartopu. İş yerinin bahçesinde kar taarruzu altında kahkahalar ulaşıyor semaya. Sonra bereketten, hastalıktan bahsediyor en bilmişi.
Aklıma bizim oralar geliyor. Hasan Yücel’ in cümlesi tek, anlamı büyük sözü “Her kar bir hatıraya yağar.” Çınlıyor kulaklarımda. Yazı olmayan memlekette biz hep böyle havalarda koştuk, oynadık. Saçaklardan sarkan buzların ne zaman düşeceğini bilirdik. Tipinin uğultusuna güfteler ekler türküler söylerdik okul yollarında. Sevdalar yaşanırdı en utangaç kalplerde. Beyaz kar arasında yanaklar pembe pembe, gözler ise üşüyen güneşe inat sımsıcak.
Hele de camlarda ki kristalleşmiş desenler. Hangi ressam çizebilir ki öylesini? Dile gelmeyenler, ele gelmeyenler soğuk camın üzerinde sere serpe. Ve her biri bir mevsimlik, sonra kayboluverir bir gün ışığında. Zaman akar, tarih akar, anılar akar, saklı kalır maveranın bağrında.
Bu gün güneş gelmesin, dokunmasın bu şehre. Beyazlara uyandık ya bu sabah, beyazla varalım akşama. Gizli bir güzellik var şimdi her yerde, marifet ise o gizi gören gözde.
Tennure giymiş salkım söğüt altında güvercinler sefada. Karısına âşık olan adam elinden tutmuş yürüyor kar altında. Kenarları kırışmış gözleriyle bakıyor ikide bir onun yüzüne. Ve biliyorum ki karısına âşık olan adam ölümsüz olur. Havada ise temizlik kokusu… İki genç, biri kız iri oğlan duvar dibinde muhabbette, belki derslerden konuşuyorlar belki de yarınlardan. Siyah mantolarının omuzlarında beyaz apolet, başlarından aşağı yağan beyaz konfeti…
Gökyüzü yere inmiş sanki. Büyük kentin yalnızlığı sarmalıyor ruhumu. Gözümün önünden kim bilir kaç gönlü buruk geçiyor. Asık suratlı bir adam görüyorum, avurtlar çökük. Sanki yitirdiği hikâyesini arıyor şehrin meydanında.
Bu gün şehir bir başka… Sanki gerçeklerin önüne hayaller geçivermiş. Şıngır şıngır mıngır sokaklar göç etmiş, yerine aşkın hüznüyle yüklü bir şehir gelmiş. Sırlı bir gün sanki…
21.01.2016