content
19 Mar

Sinirliyiz, ama Neden?

Öfkeliyiz birilerine. Kızgınız. Anlık bakışlarımızın, hissedişlerimizin, yaptıklarımızın ve yapamadıklarımızın içerisinde kıvranırken, anlık gelen tepkilerin ruhumuzda çağrıştırdığı anlaşılamamak ya da yanlış anlaşılmak…

Bir taraftan öfke krizlerine neden olurken, bir taraftan da bir çare aramaya yöneltir bizleri.

Anlaşılamamamın öfkesini yaşarken, bir taraftan da sizi anlamadığı için karşınızdaki kişiye doğru bir nefret başlar. Yaptığınız her şey bir uçuruma sürükler hem sizi hem karşınızdakini. Doğru anlaşılabilmek için çaba sarf etseniz de, öfkenize neden olan ve sizi anlamadığını söyleyen kişiyle saygınızı yitirme aşamasına gelirsiniz. Saygı ortadan kalkınca, o kişiye verebilecek çok az şey kalır.

Sinirlenme durumu birdenbire ortaya çıkan  “olağan üstü bir durum değildir.”

Yaşadığınız yılların sayısı adedince birikmiş olan negatif duyguların patlamasıdır. Kimse durup dururken sinirlenmez. Ya karşı tarafın davranışlarından bir şeyler sezip bunu dışa vurmuştur, ya da öfkesi; anlaşılamadığı için kendisini savunma biçimine dönüşmüştür.

Anlaşılamamak kadar, insanı derinden yaralayan başka bir durum olmasa gerek.

Büyük tartışmaların en başlı nedenlerinden birisidir, anlaşılmamak. İkili ilişkilerin en müzmin sorunu bu olsa gerek. Her insanın dünyası, algılayış tarzı, konuşma biçimi birbirine benzemez, benzemesi de mümkün değildir. Her kesin birbirini değiştirmek için yarıştığı bu dünya da, kimse kendisini değiştirmek için uğraşmaz. Her televizyon başına oturup haber izlediğim de; yapılan haksızlıklara sinirlenirim ama gidip de bir sivil toplum kuruluşuyla, ya da tüketiciler birliğiyle beraber her hangi bir faaliyet göstermem. Sadece sinirlenirim –ki birçok insan da aynı şeyleri yapıyor. Ucu görünmez bir karanlığın, aklımızı sise çevirdiği kör nokta…

Hangi konu olursa olsun, önyargılarımızın, suizanlarımızın gösterisi sadece öfke patlaması olur.

Burada duralım; çünkü bizler neden sinirlendiğimizi bilmiyoruz. Sinirlenen insan ya tehdit altındadır, ya anlaşılmıyordur, ya haksızlığa uğramıştır veya kendisini ifade edemiyordur.

İkili ilişkiler de, dikkat edilmesi gereken tek unsur; önce neden sinirlendiğinizi bulmaktır. Elinize geçiremediğiniz bir şey mi sizi sinirlendiren yoksa ilgisizlik mi, haksızlığa uğramak mı?

Sinirli bir insan kalpten bir şey söylemez. O anda sadece dildedir hakaretler ve incitici cümleler. Bu yüzden sinirliyken tartışmak yerine, Peygamber Efendimiz (s.a.v.) dediği gibi, ayaktaysak oturmalıyız, oturuyorsak ayağa kalkmalıyız veya abdest almalıyız.

Bazı insanlar sinirliyken haklı olacaklarını düşünürler ama bilmezler ki, bu karşı tarafın ruhunda onulmaz soğumalar yaşatır ve haklı durum da dahi olsanız sizi haksız duruma düşürür. Karşınızdaki insanı kendinizden uzaklaştırmak istiyorsanız bu çok güzel bir yoldur ve iletişimi kapatmak, ya da karşınızdaki kişinin kalbini kapatmak için, anlaşılmamayı sağlayan harika dikenli bir yoldur. Her yürümeye çalıştığınızda ayaklarınıza batan; belki de dikenlerin üzerinde mecburen duracağınız, ayağınıza acının en güzelini yaşatacak harika bir seçimdir. Çoğu insan öfkesinin esiri olmuştur. Kurtulmaya çalışanlar; öfkeyi yenmek için birçok yol denerler ama başarılı bir yol tutturamazlar.

Bu yüzden sinirli anlarımızı nasıl yeneceğimizi İmam-ı Gazali çok güzel söyler.

Üstad der ki: “Kalbin öfkesini tamamen silmek onu iradesine alıp akli dengesi ile din yolunda kullanmaktır. Bu da ancak nefisle savaşarak yumuşak huylu olmayı alışkanlık haline getirmeye çalışmakla mümkün olur. Bu alışkanlığı gayreti ve hamiyeti sayesinde elde edilebilir. Kalpteki öfkeyi tamamen silmek insanın yaratılışına aykırıdır.

Günlük geçimini sağlayan koyunu olan bir kimsenin bu koyunu ölse buna çok üzülür, fakat kimseye kızmaz. Kendine acır, fakat bu acısını da içine atar. İnsanın hoşlanmadığı şeylerin hepsine kızması mecburi değildir.

Ameliyat olmak acı verir. Fakat ameliyat olan şahıs bundan ötürü operatöre kızmaz. Allah’ın birliğine tam inanan kimse, her şeyin Allah’tan olduğunu, Allah’ın kudretinin her şeye kadir olduğunu bilir. Yaratıkların O’nun kudretli elinde birer alet olduğunu bilerek O’na kızmaz. Geçimini sağlayan koyunu kesene de kızmaz. Çünkü doğmayı da ölmeyi de, kesmeyi de takdir eden Allah’tır. Allah’ın birliğine olan inancı onun öfkelenmesine engel olur.”

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyuruyor ki: “Allah’ım ben de insanım, herkes gibi ben de kızarım. Ben herhangi bir Müslüman’a (kızarak) kötü konuşur, lanetler veya onu dövecek olursam, bu hareketimi o kula bir dua, bir yüceltme ve kıyamet günü sana yaklaştırmaya vesile eyle” diyor. (İhya-ı ulum’id-din)

Etiketler : , , , , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank