Sinir Hali!!
Türk milleti olarak, insan olarak yapmayı bildiğimiz en iyi şey bir birimizi KULLANMAK. Birbirimizin sırtından geçinmek. Hak yemek ama arkasından haklardan bahsetmek. Öyle lafı uzatmaya niyetim yok. Hemen konuya gireceğim.
Çok sinirliyim bugün. Sözde hiç halim yoktu rahatsızdım yatıyordum. Bir nevi anneme nazlanıyordum. Ama öyle bir şey duydum ki ne rahatsızlık kaldı ne şımarıklık. Neymiş efendim KPSS ve TUS sınavları ertelenmiş. Zaten Haziran ayında KPSS sınavında yaşanılanları duyunca kabağın bizim başımıza patlayacağını biliyordum. Fakat erteleneceği aklıma gelmedi. Kesin sınav soruları zor gelir diyordum. Sıkı denetim altında sınav oluruz diyordum. Hiç biri olmadı.
Yaz boyunca tatil yapmak yerine evine oturmak, bir çok şeyden fedakarlık yapmak, yazın sıcağında yana kavrula ders çalışmak ve üzerine tüm bunların stresini ve sıkıntısını yaşamak çok zor. Ve tüm bunların ne demek olduğunu ancak benimle birlikte yaşayan bilir. Ders çalışmak öyle bir sıkıntı haline geliyor ki çıldırmamak içten değil. Hadi dayan az kaldı derken. Bu sefer de: ne olacaksa olsun razıyım, yeter ki şu sınav bir an önce gelip bitsin diyorsun.
Hayallerin, isteklerin sınav süresi uzadıkça yok oluyor. Zamana bırakıyorsun. Sonra bir duyuyorsun ki birkaç şerefsizin yüzünden sınavın daha da ertelenmiş. Şimdi bir kaç çok bilmiş çıkacak: ‘Ay ne iyi oldu işte çalışamayanlar daha çok çalışma imkanı bulacak, eksiği olan eksiğini giderecek’. Desinler haklı da olabilirler. Benim de konular hakkında eksiğim çok bunu da bol bol soru çözerek gidermeye çalışıyorum. Unutulan ise sınav süresi uzadıkça stresin arttığı, kafaların daha çok karıştığı…
Bir de memurları sevmeyen bir hükümete memur olmaya çalışıyoruz ya orası da ayrı bir konu… Özel sektöre de baş vuruların aynen devam ediyor ama onlarda da hayır yok…
Memur olsan ayrı dert, özel sektörde çalışsan ayrı dert… Memur olsan da kullanıyorlar seni, özel sektörde çalışsan da… Fakat sen illaki kendi ayaklarının üzerinde durmak istiyorsan, evine ekmek getirmek istiyorsan kendini kullandırtmak zorundasın...
Bir çok sınava girmek zorundasın, bir çok elemeden geçmek zorundasın. Yaşadığın stres, sıkıntı ise en büyük karın…
Okul bitireceksin, dil bileceksin bunlar yetmiyor gibi deneyim sahibi olacaksın. Okul bitirmek için bir ton kursa gidecek bir ton sınava gireceksin. Okul bitti ve okurken dil öğrenemedin mi üzülme yine kursa git yine sınavlara git.
Bunlarda yetmez bir çok sertifika almak zorundasın ve bunun içinde kurslara, seminerlere ve sınavlara girmek zorundasın. Bunca yoğunluğun arasında da deneyim sahibi olmak zorundasın. Aman okul bitsin bir işe girer deneyim sahibi olurum diyorsan avucunu yalarsın. Hiçbir yer deneyimsiz eleman almıyor. Deneyim kazanmak içinde ilgili olduğun bölümle ilgili staj yapacaksın. Bunun içinde ayrıca sınava girenlerde yok değil. Hepsini yaptın bitti mi? Rahat bir nefes mi alacaksın? Hadi oradan, onu ancak rüyanda görürsün… İdealistsen özel sektör tercih edeceksin. Gerçi idealist de olmana pek gerek yok. Özel sektörse tercihin eh bunlarında bir çok kursuna gidip bir çok sınavından geçmek zorundasın. Geçtin bitti ve işe alındın mı? Dur yahu rahat bir nefes alma. İşin zor. Sabahın köründe gelip gecenin bir vaktinde gitmek zorundasın. Öyle kafanın her istediğinde de izne ayrılamazsın. Hasta olsan da ölsen de işe gelmek zorundasın. İki üç ay sigortasız çalışacaksın. Bu süre daha da uzaya bilir. Hatta tüm çalışma yaşamını alabilir.
Öyle sigorta yok diye maaşının da çok olmasını bekleme. Kırk kanat geçineceğin kadar kazanıyorsun işte sende ne çok şey bekliyor, ne çok şey istiyorsun öyle… Kullanıldığının farkında değilsin…
Baktın özel sektör senden çok şey istiyor, ömrünü bitiyor değil mi? En iyisi devlet diyorsun. Yine kurslar, yine sınavlar silip tekrar baştan başlıyorsun. Memur oldun rahatladın mı?? Ayy yazık sana…. Tamam çalışma saatleri uygun, maaş da özel sektöre göre iyi, sigortanda yatıyor. Ama bu kadar mutluluğu hoş görürler mi sana illaki canını çıkartacaklar. Yüksek makamdan birinin işi düştüğünde anında yapmak zorundasın. Kukla gibi ellerinde olmak zorundasın. Mitinglerine katılım az ise zorlada olsa gitmek zorundasın. Yapılan haksızlıklara, yolsuzluklara karşı mı çıktın? Ya da yüksek makamdan kişilerin tekerlerine taş mı koydun? Yahu ne yatın sen öyle bittiğin an işte. Ya sürülürsün bilmediğin yerlere ya da siciline en kötü biçimde işler yaptıkların. Ve hiçbir şekilde kullanılmaktan kurtulamazsın…
Öyle bir hale geldik ki; küçücük yaşlardan itibaren atlar gibi yarışa tabi tutuluyor bir çok sınava girmek zorunda kalıyoruz. Sınavlar bitiyor ama işkencelerimiz bitmiyor. Maddi manevi yıpranıyoruz. Sürekli birilerine kul köle olmak zorunda kalıyoruz. İnsanlıktan dem vurup, insana yakışmayan, şeyler yaşıyoruz. Sonra da koltuklarımızın altını kabarta kabarta İNSANIZ diyoruz. Bir çok hak yiyor, yaşanılanlara sessiz, tepkisiz kalıyoruz.
Ama tüm bu yaşadıklarımıza rağmen bir umut kapısıdır, diğerlerinin yaşadıklarını bizler yaşamayız belkiler’le yaşamak zorunda kalıyoruz. Acımasız bir hayata karşı hayallerle yaşamak zorunda kalıyoruz. Ve yaşadığımız her an boyunca kullandığımızı görmezden gelmeye çalışıyoruz.
Stresle, sıkıtıyla, üzüntüyle ömrümüz geçip gidiyor. Her geçen gün sağlığımızdan bir çok şey kaybediyoruz.
Bir sınav ertelendi sinirlendim, iki üç cümlede olsa bir şeyler yazayım az da olsa kendime geleyim dedim ama nerelere geldim…
Hadi bakim sınavda ertelendi. Rahatlamak, rahat bir nefes almak yok. Tıpkı hayaller ve insan gibi yaşamanın olmadığı gibi…
Diyecek başka söz yok, sinirlensen ne olur ki???
Sayın Asuman Orhan
Eylül 7th, 2010 at 02:43Bu yazınızı da ilgi ile okudum.
Şimdinin gençleri sistemler ilgili neler düşünür merakımdır. Gençler hayalleri ile biz ihitiyarlar da anıları ile yaşarlar.
Devlet; her vatandaşına iş alanı sağlaması anayasal haktır. Bu hak maalesef gençlerimize verilmememektedir. Böyle bir hakkın varlığından da gençlerimiz habersizdirler!
İmtihanı kazanamayan gençlerimiz başaramadıkları kader olarak görmektedirler. İşsizlik kader haline getirilmiştir.
Dünya’ nın 20. Büyük ekonomisine sahiplikle övünülmekte iken ülkede 3 milyon açık, 3 milyon da gizli işsizlik hüküm sürdüğü göz ardı edilmektedir.
Aileler bir iş imkanına kavuşabilmeleri kendi ayakları üzerine durabilmeleri için çocuklarına yüksek tahsil yaptırmakta ama oluşmuş bu işsizlikte tüm çabalar boşa gitmektedir. İş alanı olmayan mesleklerde üniversite açmanın ne alemi var?
70 li yıllarda liseyi bitirenler yüksek mekteplere gitmeseler de geçimlerini rahatlıkla sağlayabilecekleri bir işi bulabilmekte idiler! Bu sebepten üniverisite önünde bu kadar yığılmalarda yoktu. Yıllar geçer iken artık lise mezunları özel sektörde geçimlerini sağlayamayacakları düzeyde asgari ücretle çalışılabilineceği doğru düşüncesiyle haklı olarak üniversite tahsiline yoğun olarak yöneldiler.
Üniversite önlerinde, kpss kapılarında yığılmaları sona erdirmenin tek yolu işsizliğe çare bulunacak politikaların benimsenmesidir.
Bu bakımdan devletin kredi, teşvik düzenlerinin toplumsal projelere ayrılmasıdır. Siz gençlerin de politikacıları bu yönde sorgular olamaları gerektiğidir
Size kolay gelsin derim
Çapar Kanat
Çiftçi-Çiğ Süt Üreticisi
Toplumca sosyo ekonomik durumumuzu çok güzel özetlemişsiniz.
Ben sağlık sorunlarına ve engelliliğe 17-18 yaşlarımda başladığımdan pek çalışma hayatım olmadı.
Ama izmir radyo evine girecektim 1985 yılında fakat hastalığım başlayınca tüm hayellerim yıkıldı.
Şu anda sağlığıma kavuşsam ne yapardım diye düşünüyorum sanırım sanat sanat sanat derim
Benden işçi memur olmaz zaten
Eylül 15th, 2010 at 16:24Usta başının kahrınıda çekemem
memur olsam müdürün zırvalıklarına da katlanamam
Benden ya köfte ekmekçi olur ya da sanatçı :>
Seyyar köfteciliğe de bayılırım ben :>
🙂 çok teşekkür ederim değerli görüşleriniz için.
Saygıyla
Eylül 15th, 2010 at 21:48