Şimdilerde “Yalama”yım Arkadaş!
Köroğlu, bir zamanlar, "Tüfek İcad oldu, mertlik bozuldu" demişti.
1848'de Schoenbein'ir bir yanlışlık sonucu plastiği icad etmesiyle de, karakterler bozuldu. Plastik hayatımıza girdikçe, karakterlerimizde aynı hızla bozulma sürecini sürdürdü. Şimdilerde durum nedir?
Durum vahim!
Birey ve toplum olarak her şey yalama yapmış durumda.
Nasıl ki, yiğit, mert, kahraman biri olan (sözde kanun kaçağı olan aslında kanunsuzluğa karşı hakça yaşam için kendince sivil itaatsizlik yapan babasının gözlerine mil çektiren zalim Bolu Beyi'nin ordularını bozan, dağıtan Köroğlu sorgusuz sualsiz hesapsız kitapsız sinsice ya da aniden insanların öldürülmesine adeta isyan ederek başta belirttiğimiz sözü söylemiştir herkesçe malum olan koçaklamasında.
Eee, tüfek mertliği bozduysa, plastik insanları bozduysa, ben de bu plastik dünyanın dominant etkisi altında yalama yapmış durumdayım. Ve bütün yapaylıklara isyan edercesine aşağıdaki dizeler döküldü yüreğimden. Bunları paylaşmak istiyorum sizlere bu pazar.
* * * * *
Şimdilerde Yalamayım Arkadaş
Şimdilerde yalamayım arkadaş,
Plastik dünyanın sahteliklerinde kaybolmaktayım.
En çıkılmayası yokuşlarda patinajlardayım,
En dönülmez virajların yürek atışlarındayım.
İnançsızım hem,
Her şeyini yitirmiş arsızlıklardayım artık.
* * *
Parçalanmışlıkların limeleri arasında kaybolmaktayım
Örselenmiş dokunulmazlıklarımın yaslarındayım
Kırkını devirmiş hazana yelken açmış yaşlardayım.
* * *
Sensizlikle yaşadığım sessizliklerin yangısının
Avuçlanamayan dumanının kıvrımlarındayım.
Örümcek tutmuş rafların namütenahi sorgularındayım,
* * *
Deli divaneyim hem,
Gergefin ilmiklerinin düğümlerinden fırlamış
Oksijen cenderesinin sarhoşluğundayım artık.
* * *
Şimdilerde sana veda hazırlıyorum,
Usul usul toplanıyorum hayattan,
Yaşadıklarımla, yaşamak istemediklerimin,
Kararsızlıklarının yalamasındayım artık.
* * *
Kalabalıkların uğultusu içinde
Bir fısıldama gönderiyorum sana,
Duyabilene bin desibel, duymayana mavra!
Dop dopu sözcüklerimden dökülmüş iç burkan harflerle
Taarruza kalkıyorum sonsuzlukların izdüşümlerine.
* * *
Sızlayan; Ahmed Emin Fidan,
Yer; Yağmur Ülkesi,
Zaman; Gül Dökümü mevsimi, Aylardan Hazan, Yıllardan Bilmem Kaçıncı Sene Ömrümden Kaybolan.
Ve virgül Ve Noktalı Virgül, Ve Üç Nokta ve Nokta(.)
___________________________________________________
Kalbin durma çizgisini çizdim çizmesine tabi. Buradaki çizgi, kalbimin neş’vesinin çizgisi. Artık ne zaman güler bilinmez. Yaşar belki bitkisel
hayatında, ama yalama yapmış vaziyeten çıkarmak için yürek gerek. Efendim bundan kelliii))), pazar yazılarımdan unu, yağı, şekeri kestim. Artık yazılarım diyet olacak. Yaşam için gerekli ama zevk vermeyen. Daha da pazar yazılarımı okumazsınız artık. Eh, siz bilirsiniz. Şimdilik alışkanlık yaptığımı söyleyip te giderayak ukalalık yapmış olmayayım. Sizlere mutlu pazarlar derken, beni acı kahveyle uğurlayın derim. Bu hafta kahvenizi sade/şekersiz için.
Nye mi?, Kırk yıllık hatırlara o kadar ihtiyacımız var ki.
Sevgilerimle…
Not:
Bu yazı, https://www.bilgiagi.net, http://www.bilgievreni.com, http://www.siyasalforum.org , http://www.ahmetfidan.com da yayınlanmaktadır. Yazarın izni olmaksızın başka hiçbir yayın organında kaynak veya dipnot göstermeksizin kısmen veya tamamen alınamaz, çoğaltılamaz.
her yalnızlık hak edilir... vardır bi sebebi mutlaka. gecmişe bakmak gerek
Eylül 22nd, 2011 at 22:41