Şimdiki Aklımız Olsa Nihat Hatipoğlu’nu Getirirdik…
MHP’nin bir Kasım seçimlerinde seksen milletvekilinden kırk milletvekiline düşmüş olması beni ziyadesi ile üzmedi… Ama sevinme de
sevinmedim.
Lakin…
Atalarımızın bir sözünü aklıma getirdiği için de…
Gülümsemeden edemedim… “Midyat’a pirince giderken evdeki
bulgurdan oldular.”
Bahçeli’nin yedi Haziran seçimi gecesi, daha ilk gayri resmi sonuçlar açıklandığında basına verdiği demeçteki efelenmesinden (ne yalan söyleyeyim) bayağı ürkmüş ve bir o kadar da meraklanmıştım.”Yahu herhalde var bir bildiği” demiştim.
Eminim tarihçiler bugünleri yazarken Bahçeli faslında epeyi zorlanacaklardır. Ve yine eminim ki yıllar sonra bile her şey ayan-beyan ortalığa saçıldığında dahi Bahçeli mevzusu bir kalıba sığdırılamayacaktır.
Muhterem yerini o kadar çok benimsemiş ki,
Grup toplantısında muhaliflerine demediğini bırakmadı. Hainlikten… Nankörlüğe kadar ne kadar bet sıfat varsa
yakıştırdı.
MHP’nin bir tapusunu göstermediği kaldı… Kim bilir? Bir gün gösterirse hiç şaşırmam.
Ama hakkını yemeyelim… Bir başarısı var ki… Takdire şayan.
Ülkücü gençliği efenin karşısında efelendirmedi… Her ata gibi evlatlarının önünde durup bu işi kendisi yapmaya kalktı.
O da yemedi… Eline ayağına bulaştırdı.
Neyse,
Biz Ünye’den uzaklaşmayalım bu hafta;
86’lı yıllardı… Ünye Kültür ve Turizm Derneği olarak bir kültür merkezi yapmak istedik. Ben o zamanlar dernek başkanı ve Ünye Belediye Meclis üyesiydim.
Önce Belediye Pazaryeri dükkânlarından birinin üstünde düşündük bu merkezi. Hatta bu dükkânlar yapılırken bloklardan birinde üst kata yapacağımız inşaatın kolan demir filizlerini de bıraktırmıştık.
Sonra şu anda yıkılan Belediye Kültür Merkezinin yerine düşündük. O sıralarda Belediye Başkanı İsmail Cerrahoğlu Amerika’ya bilgi ve görgüsünü artırmak için(!) bir aylığına gitmişti.
Taban alanı 150m2 civarında, o alanı tamamen beton yığını haline de getirmeyecek şekilde üç katlı bir kültür merkezi yapmak istedik.
Belediye Meclisinden de bu inşaatın dernek tarafından yapılıp amacı doğrultusunda kullanılması şartı ile arsanın derneğimize tahsisi onayını aldık.
Biz Cerrahoğlu’nun huyunu bildiğimiz için o gelene kadar bekledik. Zaten bir aylığına gitmişti. Tahmin ettiğimiz üzere Cerrahoğlu buna itiraz etti. Bana bu kararı yok sayacağını söyledi. İtiraz nedeni, (galiba) sırf kendisinden izin almadığımızdan dolayı olduğu için idi…
Belediye meclisinden böyle bir karar almamıza rağmen kendisini atlamamak için beklediğimizi ve bu konuda anlayış göstermesini talep ettik. Kendisi de; “oraya iki katlı bir proje çizin. Alt katı dükkân, üst katı da tamamen size ait olmak üzere kültür merkezi olsun. Karkasını ben yapayım. Geri kalanını da siz yaparsınız” dedi. Biz de dükkân işi içimize sinmemesine rağmen mecburen eyvallah dedik.
Ama hepsini belediye yaptı. Biz de (zaten dernek faaliyetini askıya aldığımız için de) kullanma talebinde bulunmadık.
İşte şu anda yıkılan Ünye’nin ilk kültür merkezinin hikâyesi böyle…
Şimdiki aklımız olsa idi böyle bir külfete girmezdik... Kültür Merkezi binası yap… Sonra da onlarca genci oyalayacağım(!) diye uğraş… Hiç olacak iş mi?
Ne mi yapardık?
Önce oraya iş hanı yapar… Oradan çok para kazanırdık. Sonra da o parayla işsiz–güçsüz ve de amaçsız gezen gençleri imana getirmek için arada bir Nihat Hatipoğlu’nu getirirdik.
Biraz değil… Epeyce avanaklık yaptık galiba…