Şiirsiz Dünyamız
Şiire kapalı bir dünyada yaşadığımız malum. İncelikler, zerafet ve duygu arka kapı nöbetçisi gibi günümüzde.Herkes kapkaçcı bir duygu ve düşünce dünyasının içinde günü gözlüyor. Herşey televizyon dizisine dönüşünce gerçekliklik kazanıp alışılıyor.
Televizyonda sürekli görülenlerin bunu bir çok şeye tahvil edebilmesi ve insanların hemen kabullenmesinin bir anlamı olmalı. İnsanlar yaşadıklarını gerçek olarak algılamaktan vazgeçerek kendilerini rahatlatıyorlar. Televizyon dünyasının sanal ortamı gerçek kisvesine bürünüyor. Kendi dünyalarından kaçmak isteyen milyonlarca insan bu küçük kutuya sığınıyor.
Televizyonla her gün evimize konuk olan, bizimle konuşan bir çok davetsiz konuk bir süre sonra evin içinden biri haline dönüşüyor. Bu tanışıklık onun giyimi, parası puluyla da akrabalık duygusu veriyor. O nedenle televizyonda her düğmeye basışımızda gözümüze giren bu hayaller insanlar tarafından bir akraba sevgisiyle karşılanmaya başlanıyor. Doğru da yapsalar yanlış da, onun dediğinin üstüne bir daha söz söylenmiyor. Toplumun kendi sağlıklı tercihleriyle “idol” üretmesine izin vermeyen televizyon yönetimleri sadece kendi tercihlerini empoze ediyorlar.
Yeniye ve denemeye kapalı olan bizim ellerin televizyonları hem para kazanmaktan aciz hem yeni olanı kotarmaktan. Hiç bir televizyon kar etmiyor. Ama ekranda görünenler para ediyor! Böyle garip bir durumu sosyal ya da kültürel olarak açıklayamayız. Ama ekonomik olarak açıklanabilir. Medya patronlarının medyadan para kazanmadığını hepimiz biliyoruz. Onlar memleketin daha sağlam başka işlerinden para kazanmaktalar. Büyük sermayeyle akrabalık ilişkileri de kurarak zenginleşen bu para biriktirme eylemi asla çalışanlarla paylaşılmayan bir durum . O zaman da nasıl kötü para iyi parayı kovarsa kötü kalite de iyi kaliteyi kovuyor ve kalitesiz kopyacılar ortalıkta iş yapan olarak görülüyor. Televizyonlarımız sadece Batı’da yapılan programların kötü kopyalarından oluşmakta . Neredeyse hiç özgün üretim yapılmamakta. Televizyon yönetimleri bundan şikayetçi değil, teşvikçi üstelik. Bir çok insanla konuşurken artık televizyon seyretmediğini anlıyorum. Belli seviye ve üretimde olan insan söyleyecek sözü olmayanların bangır bangır tellalık ettiği bu küçük kutuları sokağa atmış durumda.
Tüm toplumsal alanlarda herkesin kendi çetesini kurduğu Türkiye’de farklı ve yeni olanın başına gelenleri görmüyor musunuz? Kendi çeteleriyle çalışan ve rand yiyen ekipler her ilginç, genç ve yeni olanın önünü tıkayarak milleti mahkum ettikleri seviye Türkiye’nin seviyesi değildir. Türkiye’nin gösterilmeyen yüzünde toplumun ihtiyacı olan idoller var. Onlar çalışıyor. Onlar sadece konuşamıyor. Çünkü söylenmesi istenenlerin listesi çok kısıtlı . O nedenle hep aynı şarkıyı dinliyoruz çıldırarak. İzzet Yaşar’ın dizesi sorar:”Ben acemiyim, soruyorum, toplum basit mi?”
Şiirin içindeki büyüklük bir mısrada tüm öyküleri sorgulamasında, ifade etmesindedir.
Toplumu sadece alkışlayan bir güruh olarak algılamak, onları böyle yönlendirmek için çaba harcamak insan olmanın aklına, varlığına hakarettir. Bunun kuyruğuna takılan politikacıların gayriciddiliğine ise söyleyecek söz bulamıyorum. İhale yasası, fikir özgürlüğüne engel yasalar bekliyor ve siyasiler gösteri sanatlarının yasalarıyla ilgileniyor.
Açılımlar için sanatçılarla buluşma ve onları aydınlatma toplumdan daha önemli oluyor.
Bu akla ziyan davranış ve zeka belirtirtilerini cayır cayır veren televizyon kanallarının bu işten ne çıkarı var acaba? Sadece işlerine geleni duyan bu kulaklar sağırdan beter.
Belki bu nedenle 1999’da eski Başbakan Mesut Yılmaz İsmet Berkan’a çeteleri yazacağına kültür mültür, sanat yazsana diye tavsiyede bulunmuştur. Böylesine gereksiz görülen kültür , sanat eğer gerçekten yaşamımızın içinde olsaydı soytarılıklara gerek kalmazdı. Herkes kendi işini yapardı.
Şiir insanın ruhunda gizlidir, yüreğinde, hayatının tam ortasında gizlidir. Duyguların diğer adıdır şiir. Şiirsiz hayat, bayat bir yaşam gibidir benim için. Şairane gönlümle başarılar diliyorum.
Haziran 26th, 2010 at 11:35"■Nasıl ki ressam ruhunu fırça ve renkler çiziyorsa, şiir de kelimelerin çizdiği şair ruhunun resmidir.Bu resim sevgisiz çizilmez.
Kasım 12th, 2010 at 01:09■Ancak bu resimler; seyredilmek ister, okunmak, anlaşılmak, paylaşılmak ister doğal olarak. Seyirci kitlesinin niteliği ve niceliği bu ruhun resmini amacına ulaştıracaktır." demiştim son yazımda. güzel bir konuya değinmişsiniz Nevval Hanım.Şiireseven yüreğinizi tebrik ediyor başarılar diliyorum.