Şiirli, Türkülü Basın Toplantısının Ardından
Galiba daha çok yazacağız.
Ne zaman bir basın toplantısına katılsam, tam bir skandal yaşıyoruz.
Sorular(!) havada uçuşuyor. Kendini övenler mi, basın toplantısıyla ilgili olmayan sorular mı, türkü söylemek mi, şiir okumak mı, basın toplantısı yapan kişiye abartılı yalakalıklar mı, şarlatanlıklar mı, gazeteciliğin yüz karaları mı dersiniz her boyda, her destede var.
Ne ararsan var. Yok yok...
Basın toplantısı yapılan yerde, araçların önlerinde sahte basın plakaları mı dersiniz hatta utanmadan İçişleri Bakanlığı logolu basın plakaları mı dersiniz, ne istersen var.
Ve inanıyorum ki, sahte araç basın plakaları olduğu gibi, sahte basın kartları taşıyanlar da gırla...
****
Önceki gün Beylikdüzü CHP İlçe Başkanlığında yaşadıklarımızı hazmedemeden bir ikincisi... Aradan bir gün geçmeden dün Kaya Ramada Otel'de Delta Şirketler Gurubu Yönetim Kurulu Başkanı Seyithan İzsiz'in düzenlediği basın toplantısında yaşadıklarımız.
Basın toplantısında herkes var. Türkü programı yapan mı dersiniz, şov programı yapan mı, organizatör mü herkes var...
Gazetesini ayda bir çıkaran da, ilan dönemi geldiğinde çıkaran da...
İzsiz, konuşmasını bitirdikten sonra basın mensuplarına dönerek “sorusu olan var mı?” diye soruyor?
Olmaz mı, türkülü, şiirli, manili sorular ardı ardına geliyor. Hele sanki radyo programında gece yarısı programı yapanlar gibi seslerini değiştirerek gizemli bir sesle sorusunu soranlar mı dersiniz. Her cins, her boy var...
****
Masanın bir tarafından tok sesli bir şiirle başlıyor büyük gazeteci... Ve sorusunu(!) soruyor.
Hay Allah bu soru değil ki... Yalakalık akıyor her yerden... 'Yürü be kim geçer seni.'
Ardından tam karşıdan biri mikrofonu alıyor. Başlıyor “Vanlıyam, şanlıyam kılıcı kanlıyam” türküsünü söylemeye... Ardından sorusu geliyor.
Olur mu, Delta Şirketler Gurubu Başkanı Seyithan İzsiz durur mu, “Türkünün ikinci kıtasını söylemedin” diyerek başlıyor güzel sesiyle ikinci kıtayı söylemeye... Ciddi ciddi güzel bir ses... İzsiz, bugünkü işini kurmasaydı, inanın türkücü olurdu. Hani işsiz de kalmazdı... Piyasada iş yapardı.
Sanki bir inşaat gurubunun basın toplantısında değil, kaset tanıtımı yapılıyor. Ve bizim gazeteciler de halkımızı hiç aratmıyor. Alkış gırla... Ne de olsa onlar da halkımızın bir parçası.
Ve aslında kimsenin bilmediği belki de bildiği, Seyithan İzsiz'in bir zamanlar ciddi ciddi türkü söylediğini sahne aldığını bilen ben, 'İzsiz hayat hikayesinde neden bu bölümü atladı' diye hayıflanıyorum.
****
Bir basın toplantısı ve sözde gazetecilerin alkışlarından geçilmiyor. Sanki konuşan bir siyasetçi, partililere söylev veriyor ve yandaşlar da beğendikleri sözün arkasından alkışı patlatıyor.
Her alkıştan sonra içimden, daha sonra artık içimden değil yanımdakilere dönerek 'yürüyün be' diyerek alkışçı gazetecileri destekliyorum.
****
Seyithan İzsiz'e, “13 yılda bu kadar büyümüşsünüz sosyal girişimleriniz, destekleriniz yok mu?” diye soruluyor. İzsiz, soruya gülerek yanıt veriyor: “Bir tiyatro gösterisi hazırladık. Çalışanlarımız oynadı. Ve sergiledik. Oyunu hazırlayan hocamız bize dönerek, ‘Bir daha tiyatro seyretmeyeceğim’ di-yerek oyunun sonunu bile beklemeden salonu terk etti.”
Seyithan arkadaşımıza duyduğumuz saygıdan dolayı basın toplantısını terk etmiyorum. Bir tiyatro izliyoruz. Basın toplantısını yapanlar gayet iyi niyetliler. Ancak tiyatro izleyicileri gazetecilerden ve tv programı yapanlardan oluşuyor.
Aslında tüm yalakalıklar, Seyithan İzsiz'in yılbaşından sonra medyaya ayırdığı reklam pastasından söz etmesinden sonra başlıyor. Ne de olsa ufukta reklam var. Reklam para demek. Para ise...
Tiyatroda rol çalanlar gazeteci kılığına girmiş ama, kim olduklarını bilemediğim(!) adamlar.
****
Ve ben bir kez daha gazeteci olduğumdan utanıyorum.
Allah’a, beni bu işten biran önce kurtarması için dua ediyorum.
****
Geçen yıl Anadolu Yakası'nda bir basın toplantısına katılmıştım. Toplantıyı düzenleyen konuşmasını bitirdikten sonra gazeteciler sorular sormaya başlamıştı. Bir gazeteci çıktı ve sorusunu sordu. “Neden ilan vermiyorsunuz?”
'Aman Allahım burası da bizim oraya benziyor' diyerek başımı iki elimin arısına alıyorum. Ve beni davet eden arkadaşıma dönerek 'bu ne' diyorum.
Ve bizim bölgemizde bulunan gazeteci duayenlerinden tutun da yıllardır gazetecilik yapan arkadaşlarımızın benzerlerini orada görmek şaşırtmıştı. Haksızlık yapmak istemem, tabi kaliteli arkadaşlarımızı görmekten de keyif almıştım.
****
Delta Şirketler Gurubu Yönetim Kurulu Başkanı Seyithan İzsiz, toplantının sonunda basın toplantısında konuştuklarının tamamının flaşbelleklere yüklediklerini ve gazeteci arkadaşlara kapıda verileceğini söylüyor. Gazeteye geliyorum, flaşbelleği açıyorum. Üst spot, manşet, alt spot atılmış. Hem de özelikle belirtilmiş. Olur ya 'üst spot, manşet ve alt spot birbirine karıştırılır' diye her ayrıntı düzenlenmiş. İyi de yapılmış. Haber yazmasını bilmeyen gazetecilerin olduğu bir yerde, basın bültenin haber gibi yazılarak verilmesi (hem de ayrıntılarının belirtilerek) bölgemizde yeni bir aşama. Basın toplantısını düzenleyenler de, toplantıya gelenlerin bir bölümünün gazeteci olmadığını mı tahmin mi ettiler, ne?..
Son söz: “Vanlıyam şanlıyam, kılıcı kanlıyam” türküsünü 'Bir şarkısın sen' yarışmasında Vanlı Küçük Mukaddes Bahçeci'nin sesinden dinleyerek yukarıdaki satırları yazıyorum. Türkü çok güzel… Sahi türküde neden Vanlıların kılıcı kanlı?
Bilen var mı?