Şiirler – Şarkılar-(ıı)
Siz değerli okurlarımızla “Şiirler Şarkılar- I “başlıklı yazım da, bestekar ve şairin (söz yazarının) ruh halinin örtüşmesi ile mutlak başarının ve kalıcılığın bütünleşmesini anlatmaya çalışmıştım.
Bu kez sizlerle şiir hikayelerini paylaşmak istiyorum.
Şiirlerin yüz de doksanı yaşanmışlıklardan doğar ve genelde yayımlanınca o şiirler şairinin eseri olmasına rağmen, artık herkesin olur . Burada bir konuya değinmeden geçemeyeceğim.
Şair kimliğini taşıyanların toplumsal görevleri olduğu kaçınılmazdır.
Günümüz de şiir yazan şairler yazdıkları dil, üslup, şeklini doğru kullanmalı ve şiirin zarafetini incitmeden yansıtmalı ki, yıllar sonra okunacak şiirlerin tadı damaklarda kalsın. Şiirin özü bozulmasın. Yani şair olmak sadece duyguyu dizelere sıralamak değildir gerçeği asla göz ardı edilemez. Şair aynı zaman da düşünür ve aydın olabilmelidir.
Gelelim bizleri duygu limanına demirleyen şarkılardan birine.
Rahmetle yad ettiğimiz şairlerimizden Ümit Yaşar Oğuzcan’ın “ Beni Kör Kuyularda Merdivensiz Bıraktın” şiirini bilmeyen yoktur. Bu ölümsüz şiir yine rahmetle yad ettiğimiz Minür Nurettin Selçuk tarafından şiirin içselliğine yakışır şekilde bestelenmiş ve günümüze kadar ulaşmış, san’at tarihimize ölümsüz olarak geçmiştir.
Beni kör kuyularda merdivensiz bıraktın,
Denizler ortasında bak yelkensiz bıraktın,
Öylesine yıktın ki bütün inançlarımı;
Beni bensiz bıraktın; beni sensiz bıraktın.ÜMİT YAŞAR OĞUZCAN
Bu hazin şiirin bir o kadar da hazin öyküsü vardır.
Bilindiği gibi yaşamı boyunca üç kez intiharı deneyen ünlü şair, tarihler 6 Haziran 1973 ü gösterdiğinde büyük oğlu Vedat’ın Galat Kulesinden atlayarak intihar etmesi ile alt üst olmuş, o tarihten sonra şiirlerin de ölüm temasını daha bir yoğun olarak işlemiştir.
Bir babanın evladının trajik gidişi ile kaleme aldığı bu dörtlük, muhteşem bestesiyle gönül hanemizi can evinden vurur. Gözlerimizi kapatıp dinlediğimiz de kör bir kuyuda merdivensiz kalmanın amansız çaresizliğini duyumsarız.
İşte şiirin gücü kendini yine sergiliyor.
Kim bilir belki de içimizden bir çoğumuz bu şarkıyı ayrıldığı sevgilisini, eşini düşünerek dinledi…Oysa bu dörtlük bir babanın feryadıdır. Yazımızın başında da demiştik ya ,şiir genele açılıp paylaşıldıktan sonra şairine değil, tüm topluma mal olur ve okuyucu, dinleyici anladığı şeklide yol açar duygu dünyasında.
Ümit yaşar Oğuzcan bu şiirinde gizemli olarak işlediği evlat acısını, GALATA KULESİ adlı şiirin de aleni olarak yazmıştır…
Galata Kulesi
6 Haziran 1973
Pırıl pırıl bir yaz günüydü
Aydınlıktı, güzeldi dünya
Bir adam düştü o gün Galata Kulesinden
Kendini bir anda bıraktı boşluğa
Ömrünün baharında
Bütün umutlarıyla birlikte
Paramparça oldu
Bir adam düştü Galata Kulesinden
Bu adam benim oğlumdu
Gencecikti Vedat
Işıl ışıldı gözleri
İçi
Bütün insanlar için sevgiyle doluydu
Çıktı apansız o dönülmez yolculuğa
Kendini bir anda bıraktı boşluğa
Söndü güneş, karardı yeryüzü bütün
Zaman durdu
Bir adam düştü Galata Kulesinden
Bu adam benim oğlumdu
"Açarken ufkunda güller alevden"
Çıktı, her günkü gibi gülerek evden
Kimseye belli etmedi içindeki yangını
Yürüdü, kendinden emin
Sonsuzluğa doğru
Galata Kulesinde bekliyordu ecel
Bir fincan kahve, bir kadeh konyak
Ölüm yolcusunun son arzusuydu bu
Bir adam düştü Galata Kulesinden
Bu adam benim oğlumdu
Küçücüktü bir zaman
Kucağıma alır ninniler söylerdim ona
Uyu oğlum, uyu oğlum, ninni
Bir daha uyanmamak üzere uyudu Vedat
6 Haziran 1973
Galata Kulesinden bir adam attı kendini
Bu nankör insanlara
Bu kalleş dünyaya inat
Şimdi yine bir ninni söylüyorum ona
Uyan oğlum, uyan oğlum, uyan Vedat.
Ü. Yaşar Oğuzcan
Bir başka şiir hikayesinde buluşmak dileğimle…
Gülümseyen, şiirce sevgilerle kalın.
Merhaba efendim
Yaprak yaprak anıları paylaşmaktır yazılar.Sazıyla,sözüyle,bestesiyle.
Ağustos 14th, 2010 at 10:27Yaz yazabildiğin kadar. Bir gün muhakkak okunacak ve hatırlanacaksın.Ssevgimle efendim.