Şiirin Rolü
Zulmün, terörün, gaspın, hırsızlığın, zorbalığın, haksızlığın, adaletsizliğin ve güvensizliğin kol gezdiği dünyamızda, insanlık kurtuluş için çareler ararken, şiiri çare diye sunan bir ses duydunuz mu hiç? Eğer duymadıysanız bu sese kulak vermenizi isterim...
Çığlıklar atmaya başladığımız, çözümler üretmeye çalıştığımız, etkiyi tepkiyle karşıladığımız ve tüm olumsuzluklar karşısında, çoğu zaman çaresiz kaldığımız bir dünyada, bu duruma düşmemizde acaba “şiirsizlik” de bir etken olabilir mi? ...
Bu gün, akla gelmedik katliamları gerçekleştirenler, terörün bin bir türlüsünü insanlık üzerinde deneyenler; canilikleri, zâlimlikleri gözlerini dahi kırpmadan sergileyenler, şüphe yok ki insanî özelliklerini yitirmeye başlamış, kabalaşmış, betonlaşmış ruhlardır.
Körpe, saf, masum ve temiz yürekleriyle dünyanın çiçekleri olan çocukları dahi katletmekten, onlara işkence yapmaktan çekinmeyenlerde eksik olan yegâne şey, insanlık vasfından uzaklaşmaya başlamış bulunmalarıdır.
Bu; kaba, serkeş, kontrolsüz ruhları eğitmekte –bana göre- en önemli faktörlerden biri de şiirdir şüphesiz…
Şiirin insan ruhunu eğitmekteki rolü, etkisi yadsınamayacak kadar önemlidir. İnsanî olmayan kaba yanlarımız, şiirin gücüyle yumuşatılabilir. Çünkü şiir; şefkatli, munis dalgalarıyla en kaba hatları bile yontacak kudrete sahiptir.
Bu kanatların altından uzaklaşan bir nesil, bu yumuşak dalgalarla okşanmaktan mahrum yetişen insanlık, maalesef bu gün kabalıklarıyla, yontulamamış yanlarıyla zulüm saçıp, terör estiriyorlar sokaklarda…
Öyleyse, yeniden bir seyr-ü sefer eylemek gerek şiir kuşunun kanadında… Onun gözüyle bakmak evrene... Ve şiirce şeyler söylemek gerek biraz da şiir penceresinden…
Tüm hırçınlıklara karşı şiir, ruhsal bir denetimden geçmenin, olgunlaşmanın, belirli bir seviye edinmenin, aşamalar katedebilmenin biricik yoldur. İnsanı damıtırsanız geriye kalan sadece şiirdir. Bu damıtılma sonrası ortada hiçbir şeyi kalmayan, eriyen ruhlar, kaostadır, karanlıktadır. Onlardan olumlu davranışlar beklemek boşa kürek çekmektir. İşte, bu yanlışlıkları önlemek için, onların hayatına şiiri sokmak gerek. Öyleyse şiiri, vitrinler, kapaklar ardından seyretmeyi bırakmalı, onu ellerimize almalı, kalbimizle okumalı, gönlümüzle dinlemeliyiz.
Şiir, solunum yetersizliği çeker gibi sevgi yetersizliği çekenlere, en kuvvetli ilaçtır. Çünkü şiir, sevginin oluk oluk aktığı, sonsuzluk kaynağının pınarıdır. Bu pınardan içmeyen yürekler, sevgi yoksunudurlar. Bu yoksunluk, hayvanî yönümüzü kamçılayıp bizi vahşi bir yaratık görünümüne sokabilir. Sevgiden gıdalanmamış bedenler, bu boşluğu nefretle dolduracaklar ve netice itibariyle de nefretin mahsûllerini ortaya koyacaklardır. Günümüz insanı bu hâli yaşamaktadır. Her şeyi maddede arayanlar, maddenin veremediği sevginin, şefkatin, merhametin eksikliğiyle, yanlış davranışlar sergilemeye yönelmektedirler.
Ruhen hasta duruma düşmüş, bu yönüyle de insanî vasıflarını kaybetmiş olanlara yazılacak reçetelerin içerisine, mutlaka şiiri sokmamız gerekmektedir. Zira şiir, yukarıda da arz ettiğim gibi, kaba ruhları en güzel törpüleyen, yumuşatan, kuş tüyü kanatlarıyla kuşatan bir vasıtadır.
Tarihsel süreç içerisinde, şiiri hayatına en çok sokmuş bir milletin çocukları olan bizler, dönüp de ardımıza baktığımızda, şiirin zirve olduğu dönemlerde, insanlarımızın da birer sevgi yumağı olduğunu görürüz. Şiirden uzaklaştığımız zamanlarda ise olanları herkes tahmin edebiliyor.
Günümüz Türkiye’sinde ortalama üç bin basan bir şiir kitabının bile, takdirle karşılandığını bilirseniz, içine düştüğümüz durumu da sanırım keşfetmekte zorlanmazsınız. Şüphesiz ki şiir kitaplarının fazla okuyucu bulamamasında, değişik etkenler de var. Ancak, kötü şiirin bile, insan ruhu üzerinde iyimser etkiler bırakabileceğini düşündük mü hiç? ...
Şiirin geniş, yumuşak ve tüm insanlığı kuşatacak kanatlarına sığınmak gerek. Ona iltica edenler yanılmazlar. Şiir, insanın hücrelerini “sevgi, merhamet, vicdan, hoşgörü” telleriyle yüreğine bağlayan ve bunlar arasındaki iletişimi sağlayan en etken yapıştırıcı, harç ve iletkendir..
Şiir, güzellik dediğimiz idealle baş başa bırakır insanı. Biz de bu güzelliklerle iç içe kalmanın verdiği vecd hâlini yaşarız.. Bu durum, sevgi denizine akmaktır. Güzellikle ve güzellikte çoğalmak; çirkinlikleri bu suyla yıkayarak temizlemektir.
Her insanın bir şiir, her şiirin de bir insan olduğunu düşünüp şiire yönelmek gerek yeniden… Şiirin eteklerinden tutunmak gerek… Şiiri yüreğimizle okumak ve ona dokunmak gerek insanî vasıflarımızı geliştirmek ve olgunlaştırmak için…
"Tüm hırçınlıklara karşı şiir, ruhsal bir denetimden geçmenin, olgunlaşmanın, belirli bir seviye edinmenin, aşamalar katedebilmenin biricik yoldur. İnsanı damıtırsanız geriye kalan sadece şiirdir." Ne kadar güzel özetlemişsiniz olayı."Her insanın bir şiir, her şiirin de bir insan olduğunu düşünüp şiire yönelmek gerek yeniden… Şiirin eteklerinden tutunmak gerek… Şiiri yüreğimizle okumak ve ona dokunmak gerek insanî vasıflarımızı geliştirmek ve olgunlaştırmak için…" Bayıldım.Her satırının altına imzamı atabilirim.Çok doğru tesbitler bunlar ah bir de uygulanabilse!
Ağustos 12th, 2010 at 16:41Sizden sadece üç yazı okumak yetmedi. Haberiniz olsun.Yeni yazılarınızı bekliyorum hem de dört gözle...
SELAMLAR VE SAYGILAR SUNUYORUM.
"Şiirin insan ruhunu eğitmekteki rolü, etkisi yadsınamayacak kadar önemlidir. İnsanî olmayan kaba yanlarımız, şiirin gücüyle yumuşatılabilir. Çünkü şiir; şefkatli, munis dalgalarıyla en kaba hatları bile yontacak kudrete sahiptir."
Aralık 27th, 2010 at 18:01Her şairin bir poetikası vardır ve olmalıdır denir. Bu yazı da sizin poetikanızı oluşturmuş ama salt sizin değil eminim tüm şairlerin poetikası bu yöndedir...olmayan da işin farkında değildir...
Her cümlesiyle hoş ve doğru tesbitler gerçekten...tebrik ediyorum...selam ve saygılarımla