Şiir Evini Okura Kapamak…
İmge, şiirde derinliği sağlayan unsurların başında gelir. Fakat imgede de aşırılığa kaçılmamalıdır. Günümüzde bu işin de suyunu çıkaranlar az değildir. Günümüz şairleri öyle imgeler kuruyorlar ki bu durum şahsen o imgelerin şairin zihninde de bir karşılığı olmadıkları kanaatine götürüyor beni. “Ben söyledim, sen nasıl anlamlandırırsan anlamlandır” demek gibi bir şey bu… Fakat bu imgelerin ayakları havada kalıyor; bir süre sonra da baş aşağı düşüyorlar. İmgeler, şairle okur arasında köprüler kuracakken uçurumlar oluşturuyor.
İmgeler özgün, benzersiz olmalıdır da deli saçması da olmamalıdır. Uçuk kaçık imgelerle kelimeleri istifleyip sonra da ‘Beni anlamıyorlar’ demek nerden baksan çelişkidir. Bu sorumsuzluk ve aşırılık Türk şiirinde imge sorununu doğurmuştur. İmgelerin iyice şahsileştirilip hayattan kopuk bir hal alması şiirin gül dökülmesi gereken yollarına mayınlar döşemiştir. Bu mayınlar şiirimizin elinin ayağının kopmasına, kötürüm bir hâl almasına sebep olabilir. İmgelerin güçlü çağrışım kudreti olursa şiire zenginlik ve mana derinliği katarlar.
İmge; bozmak değil, yeniden ifadelendirmektir. İmgeler okurun zihninde farklı çağrışımlar uyandırabilir, uyandırmalıdır da… Bu durum şiiri zenginleştirir, alabildiğine derinleştirir. Fakat özü kaybetmemek gerekir; özü kaybedince şiire geri dönmek iyice zorlaşır.
İmge, şiiri özünden koparmadan alabildiğine kişiselleştirmektir. Onun içindir ki daha evvel defalarca kullanılmış imgeleri kullanmamalı şair… Şair, kendini bir imge avcısı sayıp kelimelerin engin göklerinde kartallar gibi özgürce dolaşmalıdır. Başkası tarafından bir kez kullanılan imge eskimiş, orta malı olmuş demektir. Bu; çiğnenmiş bir lokmayı ağza alıp yeniden çiğnemek, hatta mideye indirmekten farksız, mide bulandırıcı bir şeydir.
Şiirin nereye kadar kapalı, nereye kadar açık olması gerektiği hususu hep tartışıla gelmiştir bugüne kadar… Aslında bunun belli bir ölçüsü de yoktur. Bunu ayarlayacak olan şairin kendisidir. Fakat bilinmelidir ki girift bir imge dünyası oluşturanlar, şiirinin kapısını paslı kilitlerle kilitleyenlerdir. Böyle bir kapının ardındakinin kime ne faydası olabilir ki?... Bilinmelidir ki şiirde imge amaç değil, araçtır. Onu amaç olarak gören şairler yanıldıklarının farkına varamayacak kadar gaflet içindedirler. Bu, bir çeşit bakar körlüktür doğrusu...
‘Şiir bir fikrin savunucusu olmalı mıdır, olmamalı mıdır?’ sorusu da çok kurcalamıştır zihinleri… Aslında şiiri şiir yapan, ele alıp işlediği düşünce değildir. Şiirsellik çok farklı bir şeydir. Siz şiirinize bir düşünceyi yerleştirirsiniz ama o şiire baktığınızda önce düşünce görünmez, düşünce şiirselliğin gölgesinde kalır. Şayet şiirde ille de bir düşünce olacaksa bu düşünce ‘çaydaki şeker’ gibi eriyik olmalıdır. Yani çaya dışarıdan bakan değil, onu yudumlayan şekerin farkına varmalıdır. Fikir, şiirselliğin önüne geçmemelidir hiçbir zaman…
Fransız şair Mallarme ‘Şiir fikirlerle değil, sözcüklerle yazılır’ düşüncesini savunur. O, düşünceyi sözcüklerin gölgesinde bırakarak sözcüklerin uyumuna vurgu yapar.
Didaktik şiirlerde şiirsellik çok zayıftır. Çünkü düşünce duyguların önüne geçerek onları perdelemiştir. Fakat bu da bir tarzdır; belki de bir ihtiyaçtır. Buna ‘şiirden şuura varmak’ da diyebiliriz. Zira tek tip şiir ve tek tip şair oluşturma gayreti, şiiri kalıplara sokmaktır. Kalıplara soktuğumuz her şey gün gelir kalıbını zorlayarak özgürlüğe kanatlanır. Öte yandan şiirlerinde ‘İslam’ düşüncesini bayraklaştıran millî şairimiz Mehmet Akif’in yazdıklarına hangimiz kötü manzumeler diyebiliriz? Onlar da Türk şiirinin ana renklerindendir. Demek ki şiirde esas olan güzeli yakalamaktır, mutlak güzeli…
Şiirin anlamının kolaylaştırılması da, iyice zorlaştırılması da ifrat ve tefrite kaçmanın bir örneğidir. Zira şiiri kolaylaştırmak basitliği ve sıradanlığı da beraberinde getirir; oysa şiir sıradanlıkla bağdaşmaz. Şiir sözün en üst perdesidir. Öte yandan şiirin kapılarını okura iyice kapamak da şiiri kişiselleştirir. Şiirin mana anahtarı şairde kalmamalı; şair şiir anahtarının bir ucunu okura tutturmalıdır. Böyle davranmazsa; okur, şiirdeki mana sandığını açamaz. Bu durum, gerçek şiirin maksadının hâsıl olmasının önünde koca bir engel olarak durur.