Sıfırdan Gelen Adam Risk Alır
Önce ben itiraf ettim ya da açık yüreklilikle dile getirdim.
“Crowne Plaza Oteli’nin İnciraltı’na yapılmasına karşı çıkanlar arasındaydım” dedim.
Sonra oteli kuran işadamı Hüseyin Özdilek, “İlk başlarda yanlış mı yapıyoruz, bu adamlar neden bu kadar karşı çıkıyorlar, diye ürktüm ama sonra doğru yaptığımızı anladım” dedi.
İzmirliler olarak Özdilek grubunu İnciraltı’ndaki alışveriş merkezi ve otel ile tanıyoruz. Türk işdünyasında ise Özdilek, dünya havlu üretiminde önemli payı olan işadamı olarak biliniyor.
Havludan başladı, alışveriş merkezleri kurdu, İzmir’de otelciliğe adım attı. Şimdi otelciliği Eskişehir ve İstanbul’da da sürdürmeye hazırlanıyor.
Özdilek; grubun 40., Crowne Plaza Oteli’nin 7. yılında; yılda 150 milyon dolar ciro, 45 milyon dolar da ihracat hacmine ulaştı. 5 bin kişilik istihdam yarattı. Önümüzdeki iki yılda yaklaşık 600 kişilik istihdam daha sağlayacağını söylüyor.
Hüseyin Özdilek’le herşeyi açık konuştuk, zaten karşınızdaki öyle birisi. İçi dışı bir.
‘Yanlış birşey mi söylerim veya grup artık bu kadar büyüdü büyük patron havası yaratmalıyım’ gibi bir derdi yok.
İçten, samimi...
Crowne Plaza Oteli’nin kuruluş sürecinde epey sıkıntı yaşadınız. O dönemde İnciraltı’nın yapılaşmasına yönelik baskı sertti. Ancak ben söyleyim, kentin yeşil bölgelerinde planlı bir yapılaşma talebimden vazgeçmedim.
Ben de vazgeçmedim. Hep aynı şeyi söyledim. Dikey ya da yatay ama bir yerin muhakkak planı olmalı. Önemli olan plan içinde yapılması. İnciraltı da bu plana kavuşmalı. Şehirler büyüyor, “istemiyorum” demekle olmaz, ne istediğini, nasıl olması gerektiğini de ortaya koymalısın.
Bak şimdi Crowne Plaza’ya yılda 250 bin kişi geliyor. Bölgeye canlılık hareket taşıyorsun üstelik de derme çatmalık değil, modernlik yaratıyorsun. Yeşile önem verilen büyük planlamalar yapmak lazım. Her zaman söylerim, kurallarına uyduğunuz, geniş yeşil alanlar bıraktığınız takdirde yüksek katlı yapılar yeşili korur. 35 milyon dolarlık yatırım
Yaşadığınız sıkıntılar nerede kaldı ?
Bürokrasiden pişman olduğumuz günler oldu. Sabırlı olmak zorundasınız. yaşadıklarımızı unuttum sonuç iyi oldu ama bu sonucu yine İzmirlilerle birlikte yarattık, burada 35 milyon dolarlık yatırım yaptık. İzmir uğurlu geldi, grubumuz İzmir’in ardından hızlı büyüdü.
Hep böyle risk alır mısınız ?
Projenin doğru olduğuna inanıyorsam alırım. Sıfırdan gelen adam risk alır. 12 yaşında babasız kaldım. Bir ağabeyim vardı, postanede çalışıyordu. bir yandan çalışıp bir yandan akşam ticaret lisesinde okuyordum. İlk yıllarda ancak yatmaya zamanım vardı. Anneciğimle uykusuz günler geçirerek karnımızı doyurabildik.Tabandan geliyorum, bedeni çalışmaya alışkın insanım. Ne olacak, dönersin en sonunda iki göz odana, oradan gelmedik mi? Marka olmanın yararı
Tekstil üretimi nasıl gidiyor?
Dünyada ilk 10 havlu fabrikası arasında yeralıyoruz. Yılda 30 - 35 milyon dolarlık ihracatımız var. Tekstilde geleceğimiz optimum noktaya geldik. Üretimi çeşitlendirmek önemliydi, öyle yaptık. Beş yılda toplam yatırımımız 240 milyon TL’yi buldu.Grup, krizden ne kadar etkilendi.
Tekstilde daralma yaşadık ama şimdi yeniden kriz öncesi rakamlara geldik. Alışverişte daralma küçük çaplı oldu ve toparladı. Marka olursanız müşteri alışverişi bıçak gibi kesmiyor, marka olmanın yararını gördük.
Sırada hangi yatırımlar var?
Antalya’da geçtiğimiz yıl 55 milyon dolarlık yatırımı tamamladık, 108 mağazalı Özdilek Alışveriş Merkezi’ni kurduk.
11. Alışveriş Merkezi’ni 2011 Haziran ayında Eskişehir’de açacağız. 2000 yılında yurtdışında da otel yatırımı düşünüyoruz. Ancak önce İstanbul’u tamamlayacağız. Eski Roche fabrikasının olduğu yere otel, alışveriş merkezi ve rezidans yapıyoruz. Hafriyat başladı.
Başka sektörlere girmeyi düşünmüyorum.
Havluda büyüdünüz ancak yıllar içinde birçok büyük havlu üreticisi havlu attı. Siz aradan sıyrıldınız, tek farkınız risk almak değil sanırım...
Formülüm; sağlam proje ve ihtiyacın ne olduğunu iyi tespit etmektir.
Ayrıca yaptığım her işi severek yaptım. Havluyla iletişim kuruyor, bazen reyonlardaki havluları gidip tek tek seviyorum. Tabii önemsediğim başka konular da var. Borç ciro dengesinin korunması önemli. Çalım atmamak, ekipten biri olduğunuzu hissetirmek de bence fark yaratıyor. Bir de, etrafımda dertli insan görmek istemem. Elimden geldiğince çözmeye çalışırım. İnsanı yoran gamdır, kafa yorgunluğudur. Huzurlu olduğunda ekip de sen de yorgunluğu unutursun.
Sanayi üretimi artmalı
“Türkiye’nin sanayi geleceğinden umutlu musunuz, yoksa hizmet sektörüne kayış mı yoğunlaşıyor?” sorusuna yılların işadamının dikkat çekici bir yanıtı var:
“Sanayide istihdamı artırmalıyız. Avrupa’da sanayi üretiminin istihdamdaki payı yüzde 40’. Türkiye’de yüzde 29’larda. Sanayide işgücü haritası ortaya çıkarılmalı. Nüfusun ne kadarı, hangi alanlarda çalışmalı, bunun mesleki lise, yüksekokul eğitim oranları ne olmalı sorularına cevap aranmalı. Geleceğin sektörleri nüfusa göre DPT tarafından planlanmalı. Sanayi üretiminiz yoğunlaşmalı ki, üzerine hizmet sektörüyle güçlenme şansınız olsun. Yoksa bu sağlıklı bir gidiş olmaz”
“Kral değil, sanatçı deyin”
1967’de memleketi Erbaa’daki 20 metrekarelik evini satıp Bursa’da bir havlu mağazası açarak ticaret hayatına adım atan Özdilek, uzun süre “Havlu kralı” olarak anıldı. Ancak o “Bana havlu kralı denmesini istemiyorum” diyor.
Ona göre illa bir unvan bulunacaksa “sanatçı” olmalı.
Özdilek duygularını yine içtenlikle anlatıyor:
“Cumhuriyetle yönetilen rejimlerde birine kral diyorsanız, küçümseme var demektir. Bana ‘İşdünyasının Sanatçısı’ desinler istiyorum, çünkü yüreğimle çalışıyorum.”
Özdilek’in çocukluk hayali ise bisiklet, sahibi olmakmış.
Bisiklet alacak paraları olmadığı içinkendine bisikletli bir iş bulan Özdilek, bir süre su dağıtıcısında çalışarak hem bisiklet kullanıp hem para kazanmış. Bisiklet hala en büyük zevki. Herkes otelde beni keyif yapıyor sanırken, ben bisikletle “Konak’a kadar gidip geliyorum” diye anlatıyor tutkusunu. Yorucu bir hayattan sonra bugün iş ve hayat temposunu bir formüle bağlamış Özdilek:
“8 saat çalış, 8 saat dinlen ve 8 saat uyu. Bunu plan içinde yap.”
Ankara temsilcisinden vazgeçildi
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nun oluşturduğu Ekonomik Koordinasyon Kurulu toplanmaya devam ediyor. Kentin işdünyası dinamikleri toplantılarda çeşitli konuları ele alıyor.
Kurul, işdünyasının dikkatini kentin gelişimine yönelik konulara odaklamak açısından yararlı.
Tabii kurul üyelerinin, “EXPO 2020” geyiğini bir çalışma sanmamaları koşuluyla...
Bu konuda bürokratik adımların ne olacağı belli, ortada net bir gelişme yokken, EXPO üzerinden İzmir’de çalışılıyormuş havası yaratmanın primi bitti bence.
Ancak son toplantıda, ortaya atılan liman meselesi çok önemli.
Yaptığımız liman uyarısının kurulda ele alındığını görmek mutlu etti.
Devletin daha önce belirttiği 450 milyon TL liman yatırımını inceden yeni bir özelleştirmeye doğru öteleme riskini artık İzmir işdünyası da hissetmeye başladı.
Ekonomik kurul, daha önce bir Ankara temsilcisi ya da danışmanı atama kararı almıştı. Ancak Başkan Kocaoğlu ‘gereksiz bürokrasi yaratılır’ endişesiyle tavır koydu. Kurul, şimdi bu talebinden vazgeçti.
Ekonomik Koordinasyon Kurulu Toplantı Başkanı Tufan Ünal, konu başlığına göre kurul üyelerini ikişer gruplar halinde görevlendirmeye karar verdiklerini anlattı.
Şimdi eller taşın altına girecek.
Kendi işlerinde yoğun olan işadamları İzmir’in beklentilerini bizzat Başkent’e giderek takip edebilirler mi, sözün ötesinde yol alabilirler mi zaman gösterecek...