Şiddet Timi Kurulmalı…
İzmir Baro’suna bağlı ‘Kadın Hakları Danışma ve Hukuk Merkezi’nde görev alan avukat bir arkadaşımla konuşuyoruz. Şiddet mağduru kadınların sayısındaki artıştan yakınıyor, ‘yardımlarına yetişmekte zorlanıyoruz’ diyor.
‘Kamuoyunun algısı yükseldi, yeni yasal müeyyidelerden söz ediliyor ve hala rakamlar artıyor öyle mi?’
Evet öyleymiş.
İzmir’de 2014 yılında 20 bin 500 kadının koruma altına alındığını söyleyen arkadaşımın 2016 için tahmini 25 bini bulacağı yönünde.
Bu rakama kaç sığınma evi yeter
Ne yapacak bu kadınlar, bu insanlar ?
Şöyle yapıyorlarmış; Mağdur her 10 kadından biri sığınma evine yerleştirilirken, diğer dokuz kadın şiddet gördüğü insana sığınmak! zorunda kalıyor.
Hiç mi aldığımız yol yok?
Uygulamaya yansıyamayan birkaç hukuki gelişmenin dışında hemen hemen hiç...
HER ŞEY GÖRÜNTÜ
Karamsarlığı yüzünden okunan arkadaşıma göre sığınma evine yerleşen de sonunda evine dönüyor ve sonrası malum,
Adı bile sorunlu olan sığınma evlerinin içi de sorunlarla dolu.
Kadınlar korunma altına alınmasına alınıyor ancak bu süreçte adeta kimliksizleşiyorlar.
SGK dahil birçok haktan yararlandırılmıyor. Öyle ki sığınma evindeki kadın otobüs kartı dahi çıkaramaz hale geliyor.
Kadına verilen psikolojik destek ise şiddetle sınırlı.
Gelecek güvencesi, bu sorunu nasıl aşacağına dair endişeler, çocukların eğitimi vs. sıkıntıların çözüm noktasında kadın yine yalnız.
12 yaşından büyük erkek çocukların annelerin yanına alınmaması, işsizlik ve daha çokça neden kadınları yine şiddet gördükleri eşlerine sığındırıyor.
Görünen şu ki; her türlü şiddet başını almış gitmişken, çözümler konusunda Türkiye yerinde sayıyor.
ÇOK YÖNLÜ MÜDAHALE
Tecrübelere dayanarak dile getirilen çözümlerin başında yaşanan şiddet olayların üzerine, bürokratik anlayışla değil, ‘ekip’ yaklaşımıyla gidilmesi geliyor.
Alo 183 Şiddet hattına başvuran kadınlara acil destek sunacak bir Tim, kısa sürede yanında olmalı. Emniyet güçleri, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Baro ile deneyimli psikologlardan oluşacak bu ekipler çok yönlü bir araştırma ve destek içine girmeli.
Belki yollarda ‘Toplumsal Huzur Araçlarını’ görmeliyiz. O aile detaylı incelemeye alınmalı. Kadını sığınma evlerine göndermek yerine, işe yerleştirmek çocuklarıyla yeni hayat kurmasına yardımcı olmak mesele.
Ve bu olaylarda kadınlar değil, aslında erkekler devlet tarafından oluşturulacak merkezlerde yatılı olarak eğitime alınmalı. Birçok Avrupa ülkesinde benzer uygulamalar sürüyor. Kadınlar yerine erkekler rehabilitasyon merkezlerine gönderiliyor.
Baro görevlileri şiddet eğilimlerine göre 6 ay - 1 yıl rehabilitasyon gören erkeklerin olduğunu belirtiyor. Gerçi Türkiye’de herhalde milyonlarca erkeği Devletin özel koruma altına alması gerekiyor!
Çünkü asıl sorun zihinlerde.
‘Aile kutsaldır içlerine girilmez’, ‘erkektir sever de döver de’ diyen, kadını erkeğe bağımlı birey gören anlayış aslında tüm tedbirleri sınırlandırıyor.
Çiçeği burnunda ve sürekli gülümseyen Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya eğer sorunun üzerine gitmek niyeti olacaksa bu konuda tedbir değil devrim bekliyor.