Sıcak Para ve Öncü İşgaller Dönemi Kapanırken!
Bunu çok yazdım. Ancak bir kere daha tekrar etmek, moda deyimiyle finansal okuryazarlık için yararlıdır. Dünyada, dört ülke para(döviz basar) ve diğer ülkelere satar.Amerika, Avrupa(Almanya), İngiltere ve Japonya. Çin de, elinde biriken ABD dolarlarını, doğrudan yatırımlarda, dış ülkelerde kullanarak başka bir yol izler. Dolayısıyla piyasada gereğinden fazla dolar dolaşır. ABD bu dolarların bir gün aniden kendi ülkesine akması ve hiper enflasyon olmasın diye, faiz ile denetlemeye çalışır. Çok uluslu şirketler ve bankalar, basılan bu paraları bizim gibi ülkelere satarlar. Bizler de, kendi birikimlerimiz yeterli olmadığından, kredi kartlarıyla borçlanarak geleceğimizi ipotek altına almış oluruz. Böylece borca dayalı para yaratma sitemini, emperyalist ülkeler para satarak işletmiş olurlar. Amerikan ekonomisinin krize girmesiyle birlikte, Amerika ayda 85 milyar dolar basarak piyasaya sürdü. 2008 krizi ile başlayan bu uygulama işlemez hale gelince, faizleri yükselterek enflasyon belasından sıyrılmayı planlamaktadır. Öte yandan,Dolarla ilgili bir başka tehdit de, gerek Çin ve gerekse Rusya dolardan kaçış sistemlerini oluşturuyor oluşudur. Böyle olunca ucuz dolar dönemi de kapanmış olacaktır. Bunun anlamı şudur; gerek doğrudan gerekse portföy yatırımları için döviz kıtlaşacak demektir. Hem dışarıdan gelecek olan sıcak paranın hem de özelleştirme gelirlerinin sona gelmiş olması, tasarruflarımızın ise, gelirlerimiz az olduğundan sürekli azalması yeni tedbirler alınmasını gerekli kılmaktadır. Yani bundan sonra, yeniden parasal ve mali reformlardan söz edilecektir. Faiz stoku ve Bütçe açığının artığı dönemlerde, YAPISAL REFORMLAR sözcüğünü çok duymaya başlarız. Sermaye biriktiricileri ortam belirsizliğinden ötürü yatırım yapmazlar. Bizim gibi ülkelerde, yabancı sermaye kökenli şirketler ve bankalar karlarını kendi ülkelerine aktardığından, yeniden sermaye birikimi zorunluluğu ortaya çıkar. Yani yapısal reformlar adı altında, çalışanlardan alıp, sermaye biriktiricilerine kaynak aktarımı yapılacak demektir. Zaten kapitalizmin her kriz döneminde yaptığı da budur. Kapitalizmde reform denince; işçi çıkarma, çalışanların ücretlerini ve sosyal haklarını kısma anlamına gelir. Bütçe için bir defaya mahsus gelirler artık olmayacaktır. Olmayacaktır çünkü özelleştirilecek fazla bir şey kalmamıştır. Toprak ve mülk satışı yapmak ise zayıflayan siyasi iktidar sebebiyle artık çok zordur. Eskiden parasal diplin diyen IMF, şimdi hem parasal hem de, mali disiplin diyor. Anlamı ise, sen para basma biz(emperyalist ülkeler) basar sana satarız demektir. Mali disiplinden kastı ise; topladığın vergileri yeni yatırımda kullanma, borçların faizini öde anlamındadır. Osmanlıdan beri, ekonomik ve ticari yollardan “öncü işgaller” yaparak yol alan tekelci devletler, içerdeki mevziilerini muhafaza etmek ve yeni hamlelere hazır olmak için Yapısal Reformlar istiyorlar. Çözüm; üretim ekonomisi ve yatırımlar için kendi tasarruflarımız kadar büyümektir. El parasıyla gidebileceğimiz artık bir yer yoktur. Gümrüklerimizi açık kümes olmaktan kurtarmalı, doğrudan yatırım yapmayan sermayeyi denetlemek, hatta kesmek gerekmektedir. Çünkü bu tür paralar bizim küçük tasarruflarımızı da dışa aktarmaktadır.
Bülent Esinoğlu ulusalkanal.com.tr