Şeytanın Günahı Neydi?
Geri alınamayacak haksızlıklar vardır, hiçbir özrün telafi edemeyeceği...
Adem ölüm, yokluk; âdem insan demek lügatte. Aradaki şapka kadar ince bir hale tepemizde beklemekte. O bizi terk ettiği an, çatımız başımızdan uçup
gittiği an ölüm gelip çatmış demektir. Çatımız başımızdan gittiğinde ortada öylece kalakalmışız demektir.
Şeytanın günahı neydi?
Şeytanın af olunmaz günahı neydi? Zina mı, içki mi, kumar mı, cana kıymak mı? Hiçbiri. Kendini üstün görmesi onu ebedi azaba iten. Onun günahı kibri... Belki o bile değil, daha da basiti: Yanlış yaptım demek zoruna gitti. Özür dilemeyi gururuna yediremedi. Hatasında ısrar etti. Haklı olduğunu ispatlama gibi yersiz ve gereksiz bir yolu seçti. Dünyada kan dökecek bir nesli yaratmasını sorguladı. Kanı dökülen mazlumların “Ahsen-i takvim” kimliğini hiç düşünmedi. “Esfele Safiliyn” olana kilitlendi.
“Cehennem ateşine yalnız gitmeyeceğim. Düştüğüm bu duruma beni düşüren insanları da yanımda götüreceğim” dedi, bu yanlış yolu seçti.
Şeytan ile Âdem (a.s) Farkı Ne?
Âdem şeytan gibi hatasında ısrar etmedi. O an “Ne yaptım ben!” diyip tövbe etmeyi bildi. Rabbi tövbesini kabul etti, Rahman sıfatı her zaman tecelli ederdi. Âdem istemeyi bildi, kibrine yenilmedi. Rahman sonsuz mağfiretini gösterdi, affedici, kâmil ve kuluna karşı çok merhametliydi.
Bir Y(a-ı)lana Sarılmak…
Şeytan kadar zayıf mıyız? Âdem gibi güçlü olmayı başaramaz mıyız? Aciz yapımızdan mütevellit zaaflarımızı görmemek için, bıraktığımızda canımızın yanmasından korkup anamıza sarılır gibi sarılıyoruz şeytana. Âdem gibi tövbe edebildiğimiz zaman kurtuluşa ermişiz demektir. Her hatamıza kılıf uydurup, dini bir takım insanlara mal edip, onların yaptıklarını taklit edersek, onların hataları da bizi dinden koparır.
O zaman din bir takım insanların toplamından ibaret demektir. Biz inanıyoruz sanırken şirk koşuyoruz demektir.
Rabbim bizi en fazla kendi sözlerimizle sınıyor. Biz en fazla bize uzak gördüğümüz günahlar hakkında atıp tutuyoruz. Ama o bizi bizle, insanlar eliyle, sözlerimiz ve fiillerimizle sınıyor. Zayıf anımızda ettiğimiz hataların dönüşü var elbette. Hatadan dönmeyi bilene.
Tövbe Nedir?
Yaratan’dan özür dilemek, affını istemek... Gönülden edilen bir tövbenin, farkına varılmadan yapılan ibadetten evla olduğunu iddia etmek cüretkârca bir yaklaşım mı olur? Ahkâm kesmede aslan kesilenler, kedi gibi suspus olabilmeli zaaflarına yenildiği vakit.
Farkımız ne olmalı? Hatamıza yeni kılıklara sokmaya gerek yok, bırakalım hata olarak kalsın. Masum bir melek gibi ortalarda salınmasın. En çok da kendimizden uzak tutalım onu, canımızı yaksın ki bir daha ona yanaşmayalım. Bırakalım canımızı yaksın, bir daha ona yaklaşmayalım.
İtirafımdır, Kayda Girin Lütfen…
Müslümansanız ve hele ki Müslüman bir bayansanız işiniz çok zor. Temsil ettiğiniz misyonun ağırlığı hep omuzlarınızda. Kendi adıma, hatalarımın üzerini örtüp manevra yapmaya yeltenecek kadar enaniyet sahibi değilim, Allah’a sığınırım. Hatalarım da oldu yaşam sürem zarfında. İsterseniz bilahare sayarım. Benim hatalarım başkalarının hatalarının üzerine sünger çekecekse sayfalarca yazarım.
Tövbe Etmek Sevap İşlemek Kadar Güzel
Kendimle değil kavgam… Müslümanların veya genel olarak insanlığın birbirinin hatası üzerine kendi öz nefislerine teneffüs verdirdikleri “insan insanın kurdudur” yaklaşımdan bıktım usandım. “Mümin müminin kusurunu örterse, Allah da onun kıyamet günü hatalarını örter” Başka bir ayet birbirine hakkı ve sabrı tavsiye etmeyi emreder. Biz kimin ayıbını örtüyoruz. Kime hak yolu gösteriyoruz. Birbirimizin kusurunu aramaktan başka nedir yaptığımız?
Allah’a Dönebilmek, Her Seferinde…
Seni umursamıyorum; yargılayan, hatalarla beslenen, kusur avcısı. İnsanız ve zayıfız neticede, birbirimizden yok farkımız. Rabbim tövbe edenleri seviyor. Tek tek peygamberleri sayıp döküyor. İbrahim ne güzel kuldu, o hep Allah’a dönerdi. Yakup ne güzel kuldu, o hep Allah’a dönerdi... Hatasızım demek gibi bir müstekbirlikten Allah’a sığınalım.
Ya Da…
Herkes herkesin ayıbının ardından koşsun. Tövbe kapısı aralık öylece dura dursun. Yargıladığınız insanlar, kendini o çukura düşmemek için hatalarına kılıf uydursun. Tövbe kapısı kapanmak üzere… Tövbe etmeye cesaret edemeyen yığınlardan sen sorumlusun.