Şeytanî Dil ve Yansımaları!
Kişi kalbindeki kötülüğü ya ıslah etmeli veya öyle davranmalıdır. Tabi ki sonuçlarına da katlanmayı göze almalıdır. Aksi takdirde hayatı yalandan ve aldatmadan öteye geçmez.
Devrim de devrim diyen insanlar tanırım. Fakat devrim nedir diye sorsanız, “devrim yapmamız gerekirken bunu öğrenmeye zaman harcayamayız” derler.
Şimdi soruyorum devrim nedir bilir misiniz? Cevabını da ben, kendimce vereyim; en büyük devrim aslına dönebilmektir. Evet, en büyük devrim, hedeflerine ulaşmak ve karşı tarafı yenmek için; şeytanın dili olan yalan ve aldatmadan uzak kalabilmektir. Hatırlayın! Allah’a yemin ederek fakat buna rağmen yemininde samimi olmayıp yalanla aldatan kimdi? Peki, ya aldatılarak asli vatanından kovulan, çıkarılan!
Bir yalanla başladı âdemoğlunun dünyadaki serüveni. Şeytan, Âdem’e yalan söyledi!
İnsanı dünyaya süren yalandı. Ancak bu serüvenin en acı olan yanı da insanoğlunun aslından uzaklaşarak, bu aldatıcı yolu öğrenip tüm çirkinliklerini bu şekilde örtbas etmeye başlamasıdır. Yalan insanı özünden uzaklaştırdı. Bu durum meselenin can alıcı noktasıdır. Çünkü insan yalanla özünden uzaklaşmaya başladığı andan itibaren dünyada; kaos ve kargaşa, şiddet, taciz ve tecavüz, kısacası “sınırları aşmanın” her türlüsü baş göstermeye başladı.
Dünyanın hali ortada; dün bugünden iyiydi…
Kaç tane aşığınız var? Veya şöyle mi sormam gerekiyordu: Kaç sevgiliniz var?
Dünya, servet, makam, cennet ve Allah!
Yalan, şeytanın dilidir. Maalesef şeytanın dili, insanoğlunun sürüldüğü ve kalbine alarak çok değer verdiği şu dünyada; tüm dillere baskın geldi... Şimdi meselenin yansımasına dikkat edin. Kalbi sağır eden yalandır. Bir yerde yalan çoğalmışsa kalpler sağırlaşır, kulaklar duysa da! Başka bir ifade ile: Bir yerde kalpler sağırlaşmışsa ve sadece kulaklar duyuyorsa, bilin ki orada yalan çoğalmıştır. Ve kalp duymuyorsa sizi, kulaklara boşuna bağırmış olursunuz!
İnsanoğlu kaç dil bilirse bilsin, şeytanın dilini kullanmayı bırakmadıktan sonra, kullandığı kelimelerin ne önemi var, neye yarar ki dilin hangi ırka ait oluşu? Dünyada yaşanılanlarda, insanların kullanmaya alıştığı şeytanî dilin yansımaları yadsınamaz!
Siz hangi dili kullanıyorsunuz? Cevap vermeden önce az durun ve düşünün!
Terimler, tanımlar, şerbetliler, kazıkçılar, yuvarlayanlar, hoplatanlar, zıplatanlar, ezberleyip konuşanlar, kendinden başka her şey olmaya çalışanlar, gündeme ağzı sulananlar. Acı çekeni kavurup dibi tutuncaya kadar ateşe koyanlar, onlar yandıkça bunları yaşayanları yazdıkça meşhur olanlar. Sevmediklerini en küçük fırsatta kuyuya atanlar, boğmaya çalışanlar! Kendilerinden saymadıklarına hayat hakkı tanımayanlar! Ya bizden olmalısınız yoksa…, diye başlayan cümleleri kuranlar!
Kimiz, kimlerleyiz, kimlerle olmalıyız, kimden taraf olmalıyız? Böylesi bir dünyada ve bugünlerde bu sorular daha da bir önem kazanmış!
"Hani Rabbin, meleklere; 'Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım' demişti de; melekler 'Orada bozgunculuk yapacak, kan dökecek birini mi yaratacaksın? Oysa biz seni, överek yüceltiyor ve kutsal sayıyoruz' demişlerdi. Allah da 'Sizin bilmediklerinizi ben bilirim' demişti. 2/30"
Sonunda şeytan onun akılını da karıştırıp 'Ey Adem, dedi, sana ebedilik ağacını ve eskimeyen bir saltanatı göstereyim mi?' Bunun üzerine (ikisi) ondan yediler. Böylece kendilerine çirkin yerleri göründü. Üstlerini cennet yaprağı ile örtmeye çalıştılar. 20/120-121"
Yalan ne kadar çok söylenirse bozgunculuk ağacı da o kadar dallanır budaklanır. Bu ağaç ne kadar dal budak salarsa, gölgesi de o kadar kişiyi kapsamına alır ve gölgesine aldıkları da ondan etkilenir.
Bozgunculuk ağacını kurutmak, o da Allah’ın bileceği iş ama istikamet kılıcıyla kesmek veya doğruluk aşısı ile olacağı inancındayım. Asrımızda iyi geçinenlerin yaptığı sadece o ağacı budamaktır.
Oysa unutulmamalıdır ki; budanan ağaç daha çok serpilir! Demek ki sadece budama yapılmayacak, bununla beraber ''aşı'' da yapılacak!
İnsanoğlu, ürettiklerini kuşanarak savaşıp dururken, yine ürettiğiyle öğütülür. Geriye de insanlığın yüzkarası olan; kimsesizler veya toplu mezarlıklardaki kemikleri olur.
Temiz suyu özümseyen ve önemseyen ne azdır! Çoğunluğun bu dili kullanarak yozlaştığı ve aslından uzaklaştığı bir dönemde, orijinal kalmayı başarabilmek önemlidir. Herkesin bu kadar konuştuğu bir asırda, 'susmayı' başarabilmek belki de aslına dönebilmek adına erdemli bir direnişin ilk eylemi olabilir.
Şimdi size neticeyi ifade edeyim: Yalan beyan dışında, hiçbir şeyden korkmayın ve unutmayın ki; ağaçtan maşa edinenin er geç eli yanar! Allah büyüktür ve doğruların yanındadır. Daha ne!