Sevmek Yetmez
Begonvile hayranım. Belki renginden belki de ilk gördüğüm anın büyüsünden olabilir, bilemiyorum ama begonvile Fethiye’de geçirdiğim yaz sonrasında âşık olmuştum. İstanbul’a döner dönmez ilk işim begonvil yetişmek üzerine ne var ne yoksa öğrenmek oldu.
Bir begonvil satın aldım ve başladım gözünün içine bakmaya. Öğrendiğim her şeyi denedim: güneşse güneş, iyi topraksa iyi toprak, iyotsa iyot, her şeyi... Terasın her bölümüne güneşin tüm açılarına ve rüzgara göre yerini değiştirerek ya da sabit bırakarak her şeyi denedim… Sabahları uyandığımda “Belki çiçek açmıştır” diyerek ilk iş begonvilin başına gitmek rutinlerimden birisi oldu.
Aradan altı ay geçti, neredeyse yaz bitti fakat benim begonvilde bir tek çiçek dahi olmadı. Büyüdü, yapraklandı, dal-budak saldı ama tek bir mor çiçek dahi açmadı…
O zaman anladım ki ne kadar seversen sev, ne kadar doğru şeyler yaparsan yap. Sırf sen çok sevdin, doğru olan her şeyi yaptın diye istediğin sonucu istediğin zamanda alacak değilsin.
Sonunda begonvili görmeye dayanmaz oldum. Ve onu gözden uzak olan balkona indirdim, arada sırada su vermek dışında bir şey yapmadım. Artık umudumu kesmiştim.
İki ay da böyle geçti ve sonra dün sabah begonvili sulamaya gittiğimde üst dallardaki mor çiçekleri fark ettim. Sevinçten deliye döndüm. Ve onu yine daha çok göreceğim bir yere taşıdım…
Bir şekilde hayvanlarla veya bitkilerle içtenlikle ilgilenmek insana çok iyi geliyor. İnsan olarak sınırlarımızı görmemize neden oluyor.
Sıklıkla iyi niyetli, fedakâr insanları görüyorum. İstedikleri iyi şeyler için ellerinden gelen her şeyi yapmış ve yapmaya devam eden insanlar bunlar. Ama çok umutsuz ve üzgünler çoğu zaman, çünkü yaptıklarının boşa gittiğini düşünüyorlar. Bildiklerinin en doğrusunu yapmışlar ama sonuç alamamışlar ve en sonunda yapmaktan vazgeçmişler. Kendilerine kızgın, sevdiklerine küskün yaşamayı tercih etmişler. Duyguları dağınık ve düşünceleri bulanıklaşmış bir haldeler...
Bazen eşleri için tüm iletişim yollarını iyi niyetle denemiş ve yine de eşlerine ulaşamamışlar.
Bazen anne-babaları için iyi bir evlat olmaya çalışmış; seve seve, gönülden, üstlerine düşenden fazlasını yapmış ama yine de anne-babalarının onayını alamamışlar.
Bazen çocukları için en iyi örnek olmuşlar. Çocuk yetiştirmenin tüm inceliklerini sabırla ve sevgiyle uygulamışlar ama sonuç alamamışlar…
İşte tam da bu noktada vazifemizi unuttuğumuzu düşünüyorum. Vazifemizin sınırları var. Üzerimize düşenleri yapmanın sonuçları garantileyeceği kesin değil! Bu sadece bizim zannımız. Yani olabilir de olmayabilir de… Olması da olmaması da bize çok şey öğretir ve hem biz, hem herkes için mesajlar taşır. Aslolan da bu mesajları alabilmektir.
Ne kadar doğru davranırsan davran, sonucu asla sen belirleyemezsin! İnsan olarak alacağımız en önemli mesajdır.
“Sonuç alamadık!” diyerek vazifeyi terk etmek ve umutsuzlukla acı çekmek ise zaafımızdır. Sevginin her şeyi olduracağına cahilce inanmak ve sevginin dışındaki etkenleri göz ardı etmek de en büyük yanılgımızdır.
Her şeyin bir zamanı vardır; bir oluru, bir olmazı vardır. Ve eğer yeterince doğru davranıp bekleyebilirsek, ortaya çıkan sonuç hepimizi memnun edecektir.
Sevgi ve emek önemlidir ama ilişkilerde yeterli değildir. Sevdiğimiz ve emek verdiğimiz insanın da bir hazır oluş zamanı, bir oluş tarzı vardır. Ve sırf biz çok sevdik diye, sırf çok emek verdik diye arzu ettiğimiz değişmeyi veya gelişmeyi istediğimiz zamanda göremeyiz.
Doğru davranmaya devam etmek ilişkiyi kesmemek ve umudu canlı tutarak hayatımızda tek bir şeye saplanıp kalmadan yaşamak önemlidir. Bu hayata begonvile mor çiçek açtırmak için değil; begonville eğilmek, begonville öğrenmek için geldik sanırım.