Sevmek Hünerse, Bilgi Ne?
Maide ÖREN
BİLİNÇ ALTI
Bir insanın özveride bulunması için, saygı duyduğu ve sevdiği bir şey olması, o uğurda kendi imkânlarını zorlaması, sevdiği bir şeyi veya canını vermeye hazır olması ve bunu gözden çıkarırcasına verebilme yiğitliğini göstermesi gerekir.
Ya fedakârlık?
Karşımızdakine inandığımız ve sevdiğimiz bir şey uğruna, hiç karşılık beklememeksizin, kendi ihtiyaç sınırlarımızı zorlayarak, sevdiğimiz bir şey, gerekirse canımızı, gözden çıkarırcasına verebilme yiğitliğidir.
Tabii ki, ancak sevdiğimiz ve saygı duyduğumuz bir şey veya kişi uğruna fedakârlıkta bulunabiliriz.
Saygıda akıl düzeyinde bir değer biçme ve beğenme, sevgide ise benimseme, bağlanma ve bir gönül alışverişi ağırlık kazanıyor.
Akılla Gönül bir olduğunda, yani saygılı sevgiyi öğrendiğimizde, fedakârlık bu duygunun doğal bir uzantısı oluyor ve bir zevkli görev halini alıyor.
Gerçek sevgi, sevebilme yeteneğini ve başkalarına bir şeyler verebilme yatkınlığını geliştirir.
Yaşamda kendimizi kabul ettirmek için çabalarımız oluyor. O kişiyi kazanmak için kendince fedakârlık yapılıyor. Sonra karşımızdaki kişi tam tersini yapıyor. Bu nasıl bir durum? Sonuç hüsran ve hayal kırıklığı…
"Bana bunu neden, nasıl yapar?" Soruları başlıyor ve acı çekmeleri sorgulamalar ya da misillemeler…
Gerçek sevgi bunun bir beklentisi olmamalı. Gerçekse, fedakârlığın karşılığını istememeli. Ya yap ya da yapma. Ya sev isteme, rahat bırak karşılığını al…
" O beni sevmiyor ben ona neler yaptımsa…" İşte bunu yaptın! "Sen de beni sev"…
Sevgi sadece yaşanır istenmez.
Sevgi sadece sunulur beklenmez. Sevmiyorsa da serbest bırakılır, o zaten gitmek zorundadır.
**
Gönülden seversek ve bunun için çaba gösterirsek hiçbir zaman yalnız bırakılmayız. İşimiz çok zor gibi görünse de aslında çok kolaydır.
Fakat önemli bir durum vardır. Yaşamda karşılık beklemeden sevgi veya fedakârlığın tek kazanca dönen tarafı bilgili olmaktır. Bilgi!
Arttırmamız gereken şey bilgi'dir.
Dikkat edin bakın, yeryüzünde paylaşılan her şey azalıyor. Önümüze konan yiyecekler, maddi şeyler, cebimizdeki pa-ralar… Hatta üzüntü ve kederlerimiz bile paylaşıldıkça azalıyor.
Ancak iki şey var ki paylaştıkça fazlalaşıyor, dağıttıkça çoğalıyor, artıyor.
Bunlardan birisi bilgidir. Diğeri ise sevgidir.
Bunları başkalarına verdiğimizde onlara mal oluyor, onlarda başkalarına veriyor… Onlarda başkalarına…
Yani bir iken binlerce oluyor. Çünkü bilgi ve sevginin sonu yok. Karşılığı yok. Sadece sev ve bil. Al ve çoğal. Bil öğret.
Burada önemli bir olgu daha var. Sevgi bilgisiz olmuyor. En başta sevmenin karşılık beklemeden sevmenin ne demek ve nasıl olduğunu bilmek gerek. Bir de karşındakini tanımak gerek.
Bilmediğimiz bir şeye ve kimseye yakınlık ve sevgi duyamayız. Bunun için bilgi gerek ama önyargısız ve affedici bir özellikle tanımak gerek…
Tam olarak tanımadan dinlemeden ve bilgi edinmeden nasıl sevebiliriz ki? İşte bu yüzden insanların arasına karışıp hiç yargılamadan ve önyargılı olmadan, geçmişte yapılan hataları sorgulamadan aralarına karışmak gerek.
Onları tanımaya çalışmak gerek. Yoksa bilemeden yapılan bir davranış dahi endişe, korku ve hayal kırıklığı doğurur.
En önemlisi de belki çok önemli bir dostluğun oluşmasına, varsa son bulmasına sebep olunur.
Bu yüzden; darılmak kızmak için bir sebep değil, sevmek ve sevilmek için çare üretmek gerek…
Çünkü dikkat edin bakın dargınların, sevmeyi bilmeyenlerin, sevgilerinin karşılığını bekleyenlerin yüzüne güneş hiç gülmez.
Sevgide hünerli olmak istiyorsanız; Bilgi edinin, sevin ve serbest bırakın… Unutmayın; Sizden akıp giden sevginizin yeri mutlak dolacaktır.
Sevginizin hesabını yapmayın. Sevgiyi yaşayın.
Dip Not; Birde her sevginin altından bir çapanoğlu çıkarmayın.