Sevgi’nin Ölümü!..
Değerli okurlarım, çoğu bağnaz kafalar, mezhepler, meşrepler sevişmelerimize engel olmaya, gem vurmaya çalışmışlar.. “İnsanların sevişme kanatlarını iyi uçamasınlar, zevkin ve sevginin doruklarında gönenmesinler diye yolmuşlar.” Bazen de kopartmışlar.
Bu konuda ruhbanlara bir bakalım.
Yapay dinler “mezhep” ve “meşrepler” “Aziz” ve “Azize” ya da “Züht” içre yaşama adı altında “insan nefsine yani arzularına savaş açmışlar.” Bu uğurda ellerinden gelen her bir şeyi yapmaya kalkmışlar.
Adeta “sevişmeyi utanılacak bir edim” gibi sunmuşlar.
Yani insanın ölüm ve dirim bilgeliğini anlamayı içlerinden söküp almışlar. Nasıl desem, “sanki bir canavarı, bir kedi yavrusu yapmışlar.” Pençesi, dişleri olamayan bir canavar ya da kanatları olmayan bir şahin. Evet, kanatları örselenmiş bir şahin.
“Yüzyıllardır, sevişmek suç gibi sunulmuş. Neredeyse ihanetle bir tutulmuş. Sanki otlağa bırakılmış yılkı otları gibi. Sönük, silik, sinsi, bıkkın, yılgın; yaşama sevinci, coşkusu, aşk olmayan insanlar. Her şeye her güzelliğe karşı olan sinirli, gergin, mutsuz, öfkeli insanlar.”
Sevmeyi, sevişmeyi bilmeyenler hayatı da sevemezler.
Böyleleri ölü gibidirler. Kendi içlerinde ayağa kalkıp yürüyemezler. Sürünürler. Kolayca ölürler ve öldürürler. Oysa Kutsal kitap Kur’an “Bir insanı öldürmenin bütün bir insanlığı öldürmek, bir insanı diriltmenin de bütün bir insanlığı diriltmek” gibi olduğunu hatırlatır.
Sevmesini, sevişmeyi bilmeyenler, diriltmeyi de yani yaşatmayı da bilemezler.
Sevişme sözcüğünden korkuyoruz.
Tıpkı ölümden korktuğumuz gibi.
Neredeyse sevişme üzerine konuşmak günah gibi algılanıyor. Ayıp bir şeymiş gibi.“Ölmeden önce ölmeye en yakın vakit sevişme anlarıdır. Tanrı’ya en yakın olduğumuz, büyüklüğü önünde saygıyla ürperdiğimiz anlar. Tanrıya bütün bir içtenliğimizle, Tanrım ne kadar büyüksün. Sana şükürler olsun ” dediğimiz yani hazdan köpük köpük eridiğimiz, adeta bir ırmak olup aktığımız anlar.
İnsan soyunun, en çok korktuğu ve utandığı an! Hani ölüm gelip Önümüze durduğu zaman,
her şey önemini yitirir ya… “Belki de sevişmekten söz etmekten de bunun için korkuyoruz. Utanıyoruz. Sevişmek, hayatta tutunmaya değer her şeyi önemsizleştirir.” Tıpkı ölümün ayak sesleri gibi..
Onun için olmalı ki..Yunus Emre, “ AŞK gelincek cümle eksikler biter ” demiş.. Bu ne demek? Aşk gelincek, “ İnsan, maldan-mülkten, ünden, soydan, coğrafyadan, kendi bedeninden vs. bile ÖZGÜRLEŞİR…Ne muhteşem bir duygu..
ATATÜRK KÖŞESİ
Bağımsızlık, uğruna ölmesini bilen toplumların hakkıdır…
DÜŞÜN-DÜŞÜN
İnsanları sevgi birleştirip barıştırır…
GÖNDERMELER
-İstanbul’a iner-inmez Adana hasretiyle yanıp tutuştuğumu biliyor musunuz?
-İlahiyatçıların hepsi KURAN okudukları halde neden ayrı düşünüyorlar bilen var mı?
-Ekspres’in ve Adana’nın adını, hemen hemen her katıldığın yaygın medyada bütün dünyaya duyurduğmu bilmeyen var mı?
-Hemşerilerimizin İstanbuldaki televizyonu KANALTÜRK’ün en çok izlenen Tv’ler arasında olduğunu biliyor musunuz?
-Prf. Dr. Süleyman Ateş’in stüdyodaki kızgınlığına rağmen tüm Adanalılara kucaklar dolusu selamlar yolladığını duydunuz mu?
-İstanbul Beyazıtta 30. cusu düzenlenen Kitap Fuarında kitaplarımın en çok satılanlar arasında olduğunu biliyor musunuz?
-İstanbul dönüşü büyük patron HBY’nin, Jet-sikisini kullanmamak şartıyla beni denizdeki villasına göndereceğini biliyor musunuz?