Sevgiyi Bir Güne Sığdıranlarla Bir Ömre Sığdıramayanlar
Bir 14 Şubat daha geride bırakıldı sevgilerin arkada bırakıldığı gibi... Sosyal paylaşım sitelerine şöyle bir göz attığımda gelenek ve göreneklerimize ters düşen kutlamaların pek rağbet görmediğini görünce içten içe sevinmedim desem yalan olur.
14 Şubat'ın cazibesine kapılıpta bir günlük sevgili rolünü gönüllü oynayanlar diğer günleri es geçiyor anlaşılan. Bu kadar kolay değil sevgiler, olmamalı da. Kolay olsaydı yürekler yanmaz, sevdası için dağlar delinmez, mecnun olup çöllere düşülmez, beşeri aşklar ilahi aşka dönüşmezdi. Kavuşamayanlar için ne yanık türküler, ne içli şarkılar, ne de acılı ağıtlar yakılmazdı. Sürgün yemiş, kelleleri vurulmuş nice aşıkların. Padişahları ile dize getirmiştir. Şimdilerde ise çok ucuza hatta bedava. Sevgiler mevsimlik, aylık hatta günlüğe düşmüş. Kampanya yapılsa bir alana bir bedava diye kapış kapış gider sevgiler... Biri olmazsa diğeri olur olur, nasıl olsa etrafta sevgili çok mantığı var. Sevgi önce yürek sonra da emek ister
Okuyarak, görerek değil yaşayarak, yürek sızlayarak en büyük mutlulukları, en büyük acıları tadarak öğrenilir büyük aşklar, sevgiler. “Devlerin aşkı” gibi…
Sevda ateşinden yüreği kor olmuş sevdalılara bırakmak gerekir gerçek sevgiyi anlatmayı. Biz sadece ahkam keseriz. Bir çiçeğe, bir böceğe, bir resme, bir hayale, bir şeylere sevdalıdır çoğumuz. Sevginin olduğu yerden kötülük uzak durur. Masumdur sevgi. Ölümsüzdür. Nice yürekler yeşertir. Her daim hissetmektir. Yeri gelir o hisler kuşlar gibi kanat çırptırır, yeri gelir sığ suda boğar insanı. Uçsuz bucaksız yerler bile kafes gibidir çıkılmaz içinden, nefessiz kalınır bir yudum sevgi uğruna. Eski aşıkların sevdası dilden dile destan olmuştur, şimdilerde ise koltuk sevdası…
Sabırsızlıkla semalara süzülmeyi bekleyen uçağın içinde mutlu yalnızlığı arkada bırakıp umutsuz, kırgın sevdalara doğru yol alırken pembe bulutların içinden geçerken içimizi yakan sevgiyi haykırıp en parlak yıldıza tutunan hayalimizi kayan yıldızla birlikte yeryüzündeki sevgiliye ulaştırmasını dileriz sevgi nağmelerimizle…
Sözün kısası makbuldür sözüyle yola çıksak ta sözü uzattık konu sevgi olunca. Ne kadar kalem tüketsek te tüketemeyiz aşkı sevgiyi yazmakla diyerek aşkla sevdayla kavrulup kendini unutanlara bırakalım sevgiyi anlatmayı. Masallarda okuyup tatlı hayaller kuranlar gerçeklerin hiçte masallardaki gibi mutlu sonla bitmediğini görecekler yaşayarak. Herkes kendi sevdasını yazıp kazısın nakış nakış işlesin, ilmek ilmek dokusun yüreğine. Biz anlatarak ne kalemimizi tüketelim ne de boşuna nefesimizi…
Benim sevgim günlük değil ömürlük diyenlere sevgilerle derken yazmış olduğum dizelerle bu haftaki yazıma (.) koyuyorum ve sizi dizelerle baş başa bırakıyorum.
Yetmedi Yetiremedi
Bir kız tanıdım sevdası uğruna nice gözyaşlarını, gülüşlerini ziyan eden
Mahzundu bakışları aşkları gibi.
Bir kız tanıdım gece şiirler yazan, gündüz yazgısına ağlayan.
Düşlerine taşırdı kocaman sevdasını serçe yüreğiyle.
Sevdiğinin yaralarını sarardı şefkatle, sabırla!
Aldırmadı yaraların azmasına, umutluydu, iyileşecekti yara.
Anlayamadı yara sararken yaralandığını
Hep sahte sevgilere kandı, sevdiklerine inandı
Sevgiliyi sevgi kadar masum sandı
Sümbüller, zambaklar açıyor şimdilerde
Bari onları soldurma diyecek ama nafile…
Taaa başında harcamış sevdiği sevgisini
Ona yetmez diye ömrünü ömrüne ekledi.
Ama yine yetmedi.. yetiremedi…
*****
Ölümünü vaat ediyor şimdilerde
Az vefalı, çok vefasız sevdiğine…
Az sevildi, çok sevdi,
Her bakışta onu gördü her gülüşte onu sevdi.
Her duyduğu cümlede onun cümlelerini kurdu beyninde
Yüreciğinin baş köşesinde
Gözpınarım, can suyum dedi canını verdi çaresizce.
Elini onu gizlediği bağrına bastırarak
Gözünde kordan sıcak hasret gözyaşı damlatarak,
Yaşamında gözyaşlarını hep gecenin karanlığına gömdü.
Hıçkırıklarını yastığa…
Haykırışlarını duyuramadı ama,
Suskunluğunu duyurur BELKİDE…