Bilgisayarın başına oturup, gelen mesajlara bakınca sevgili hocam, yoldaşım Hüseyin Uysal’ın önceki gün vefat ettiğini öğrenerek şok oldum…
Birkaç ay önce yine buna benzer bir paylaşım olmuş. Sonra yanlış olduğunu öğrenmiş ve paylaşımı düzeltTirmiştik.
Yine aynı yanlış olduğunu düşündüm. Ancak paylaşımlara bakınca yine de güvenmeyerek Mehmet Sürücü’yü aradım. Neden haberimiz olmadığını, nasıl öldüğünü sordum.
Bir ay önce, Akciğer kanseri teşhisi konulduğunu anlattı…
Ölümü asla yakıştıramayacaklarımdan biriydi, sevgili hocam…
Okulumuzun devrimci ve komünist öğretmeniydi…
Devrimciliği yaşam biçimi yapmış, öğretmenliğini de çok iyi yapan biriydi sevgili hocam…
****
14 Ekim 1979 ara seçimlerinde TKP’nin bağımsız Senatör Adayı Bakiye Beriya Önder’in seçim kampanyasını yürüten isimlerden biriydi bölgemizde.
12 Eylül faşizmi azgınca devam ederken, cezaevinden çıktıktan sonra partiyle ilgili gelişmeleri kendisinden öğreniyordum. Saatlerce evinde ve Avcılar sahilinde o kadar çok sohbet etmiştik ki…
O kadar çok partiyi ve 12 Eylül faşizmini konuşmuştuk ki…
****
İçi yanıyordu.
Ömrünü adadığı partisi ilişkisini kesmişti.
Parti bir taraftan polis darbesi yerken, üyeleri tutuklanırken, parti içerisinde de cadı avı başlatılmıştı.
Parti MK’si kendisini partiden ihraç etmişti…
Ne çok üzülmüştü partiyle ilişkisi kesildiği için…
Tek nedeni ise parti 12 Eylül askeri diktatörlüğü, hocamız ise faşizm dediği için…
Ne büyük ayrımdı (!) o günlerde…
Parti yönetiminde hak etmeyenler geçmiş ve ellerine tırpanı almışlar zaten bir avuç olan parti kadrolarını tasfiye ediyorlardı.
Uzun süre beni de İşçi’nin Sesi’nden diye tanıtarak, partiyle ilişkimi engellemişlerdi.
Partinin basiretsiz üst yönetimi 12 Eylül darbesine faşist bile diyemiyordu…
Sözde askeri diktatörlük diyerek ne demek istediğini bugün bile anlayamadığım gibi…
Faşizm dediğinde zamanın Sovyetler Birliği’nin dış politikası ile çelişki olacağı için parti askeri diktatörlük tanımında diretiyor, faşizm diyenleri ise partiyle ilişkisini kesiyor yada donduruyordu. Baretsizliğin nedeni bu olabilirdi, bir de ülkeyi okumaktan uzak duruşları…
****
12 Eylül’ün hemen sonrasında partiye yönelik operasyon yapılmamıştı.
Gençlik, kadın ve sendika örgütlenmesi darbe yerken, partiye yönelik operasyon birkaç ay sonra başlamıştı.
Trakya, Ankara, Ege ve Akdeniz, Karadeniz parti örgütleri çözülmüştü. Ankara il örgütü peş peşe en az yedi kere darbe yiyordu. Çünkü içeriye polis sızmıştı…
İstanbul’da ise operasyon yapılamamış, örgütler korunmuştu.
Tek nedeni ise İstanbul İl Sekreteri Mustafa Asım Hayrullahoğlu’nun işkencede çözülmemesi ve öldürülmesiydi.
Türkiye’nin her yerinde parti örgütleri derin darbe alırken, İstanbul yapılanması ayakta kalmıştı.
İşte o günlerde açığa çıkmayan Hüseyin Uysal ve arkadaşları birkaç yıl sonra partiden uzaklaştırılmıştı…
O ise kendisini Temmuz 2014 yılında yazdığı “Teslim Olmadan” şiirinde şöyle anlatıyordu.
Sana gelmek kutsanmaktır
Biliyorum
Ülkemdeki bu kaçıncı gezgin
Ve bu
Benim kaçıncı bozgunum
Gezgin günlerinde
Ataerkil
Kirli sular gibi
Akıyor ihanetin
Oysa dörtnala atlarım ovalarında
Kaçak
Bıkmadım göçerlikten
Ve ben varoşlarındaki göçmen nüfus
Hem yerleşik hayvanlar mı olur
Hem kulluk değil midir evcillik
Doğamdır
Bıkmadım sınırdışı edilmekten
Anarşist
Kimliksiz kaçak
Kutsanmadan
Doğama uygun
Çocukları kaybedilmiş analar gibi
Solgun
Ama teslim olmadan
Hiç bıkmadım ülkende muhalif yaşamaktan
****
12 Eylül öncesi ve sonrası TÖB-DER İstanbul Şube Başkanı, Birlik Dayanışma Hareketi’nin önde gelen isimlerinden, 12 Eylül öncesi TKP üyesi ve yöneticisi, eşi Sevgili Yıldız Uysal ile beraber öğretmenim Sevgili Hüseyin Uysal mekanın cennet olsun… Sevenlerinin başı sağolsun…
Son dönemde kızıyordun bana farklı düşünüyorduk… Olsun sen benim için her zaman çok değerli bir insan ve öğretmenimdin….
İyi ki, bu dünyadan bir Hüseyin Uysal geçmiş ve sizi tanımışım…
İyi ki hocam ve yoldaşım olmuşsun…
Mekanın cennet olsun…