Sevgi Saygı Hak Edenenin dir
İnsanı olgunlaştıran, hayata bağlaya yaşamı içindeki karşılaştığı acı ve tatlı olaylardır. Biz insanlar başımıza nelerin geleceğini, neler göreceğimizi önceden bilemeyiz. Yaşam beklemediğimiz sürprizler
sunar bize. Bunların bazılarına sevinir, bazılarına ise üzülürüz, bazılarına da kendimizi kaptırır gideriz. Hatta benim için böyle bir şey var mıydı diye sorarız kendi kendimize.
Ancak çoğu durumlar da bize verilen iradeyi yerinde kullanmaya mecbur kalırız. Gönlümüz ve duygularımız bizi bir yöne doğru çeker, kendimizi alamayız bu gidişten. Fakat nereye gittiğimizin hesabını yapamayacak kadar doludur içimiz. Geri dönüşün ne olacağını bile düşünmek istemeyiz. Karşımıza çıkan ve hayatımıza yeni bir şekil veren bu tatlı sürprizler o kadar okşar ki ruhumuzu, onu yaşadıkça huzur bulur ve hayata farklı pencereden bakmaya başlarız.
Birlikte yaşadığımız ya da karşılaştığımız, dost olduğumuz insanların iç yüzünü gördükçe bazılarından nefret ederken bazılarına daha sıkı sarılma duygusu filizlenir yüreğimizde. Onun sevgiyi, saygıyı daha çok hak ettiğini anlıyor ve hak edene hakkı verilmelidir diyorsun. İşte sen bunu ziyadesiyle hak ediyorsun dost can. Bunu senden esirgemek haksızlık olmaz mı dersin. Gidilebilecek en son durağa kadar gitmek istersin. Fakat o son durakta göreceklerin düşündürür seni, keyfini kaçırmaya yeter de artar da.
Ama yinede yol nerede biterse oraya kadar yürümek isteriz onunla. Aradığımız vefayı ve sevgiyi onda bulduğumuz için ona bağlanmakta korkutmaz bizi. Onun başımıza bir dert açmayacağını, yaşama hevesimizi kırmayacağını, onunla paylaştıkça huzur bulacağımızı o kadar kazırız ki beynimize bir bütünün parçaları gibi oluruz.
Hayatında çileyi ve cefayı yaşamış olan bu güzel insanlar o kadar samimi ve içtendirler ki sen onun incinmemesini düşünürken o seni senden daha çok düşünür. Bir dost mudur, sırdaş mıdır ya da dert ortağımıdır koyacak isim bile bulmakta zorlanırsın.
Diğer taraftan elinden tuttuğun, emek verdiğin, değer verdiğin ve insan gördüğün kişilerin ne mal olduklarını gördükçe o dost diyebileceğin insanlara canı gönülden bağlanıyorsun. Herkesi kendimiz gibi görmek aynı ölçülerde değerlendirmek belki en güzel bir düşünce olabilir fakat yüzüne bile bakılmayacakları görünce o vefalı dostları kalbimizin en güzel yerinde saklamayı ahdediyoruz.
İşte insan, bu, dost bu, can budur diyoruz. Onunla geçen bir saniye diğeri ile geçen yıldan daha kıymetli oluyor. Aldığımız her nefeste onu hissediyoruz.
Bir selamını, bir merhabasını en sıkıntılı zamanlarımızda bile bekliyoruz. Hayatımızdaki neşeyi ve kederi onunla paylaşmaktan, gönül kapımızı sonuna kadar açmaktan çekinmiyoruz, döküyoruz içimizde ne varsa hepsini, dinliyor ve anlıyor seni.
Bazen oluyor soruyoruz kendimize, acaba karşımdakine bu kadar açılmamız onu zedeler mi, içindeki yalnızlığın vermiş olduğu sancılar daha mı artar. Kendimiz kadar onun da huzurunu istiyoruz ama belki de bilmeden onu incitiyoruz.
Fakat onunla adeta bir bütün olarak düşünüyorsun kendini, sana öyle güven ve değer vermiş ki, seni o kadar anlıyor ki işte o zaman alamıyorsun kendini o olmaktan ya da onunla olmaktan. Acını, neşeni, kederini velhasıl her şeyini paylaşıyorsun onunla.
Birde diğer taraftan baktığımız da bir insanın böyle bir dostu, sırdaşı, dert ortağı olması kadar güzel bir şey olamaz. Demek ki hayatın bize acı sürprizler sunduğu gibi unutamayacağımız, içimizden sökemeyeceğimiz ve ömür boyu yaşatılacak güzel sürprizleri de varmış.
Ey dost, vefalı ve güzel insan ben yaşadıkça hep olacaksın bende. Değerini ne ile ölçebileceğimi bilmiyorum ama inan sen insan dediklerimizin en değerlilerindensin. Sen karanlığın ışığı,kederin neşesi ve benim kadim dostumsun.