Sevgi Perdesinin Gönül Notası
Türküler bizi söyler
Gönülden sizi söyler
Sözleri son bulursa
Aşığın özü söyler
Yolumuzun Antalya´ya düşmesiyle 35 yıllık arkadaşım müzik öğretmeni ve bestekâr Osman Çolak ile Azize Kahraman Halk Eğitim Merkezi Müdürlüğü tarafından organize edilen Türk Halk Müziği konserine katıldım.
Koro ve solo halinde sunulan eserleri dinlerken yurdun dört bir yanına hayali seyahat ettim. Bazen hatıralar, bazen de hayaller zihnimde seyrüsefer etti. Koroda bulunan otuzdan fazla kişiden 19´u solo halinde otuza yakın türkü okudu.
Edindiğim bilgilere göre koroda değişik meslek ve yaştan kişiler profesyonellere taş çıkaracak performans sergiledi. Saz ekibinin zenginliği gözlerden kaçmadı. Ritim sazlar, akordeon, cümbüş, sipsi, kaval, zurna, kemençe, cura, tar, kabak kemani ve türkülerin vazgeçilmezi bağlamalar solistlere eşlik etti. Koronun en dikkat çekici yanlarından biri de babaların kızlarına eşlik etmesiydi. Cümbüş sanatçısı Mehmet Alper Beyefendi ile kızı Şule Alper Hanımefendi; yine cura sanatçısı Kazım Şekerci Beyefendi ile kızı Selda Şekerci aynı sahnenin ve koronun birer elamanıydı.
Koronun en dikkat çekici olaylarından birisi de saz sanatçılarından Rasih Çenit Beyefendi bir türküyü okumak için mikrofona geldiğinde bağlamasını koltuğuna bıraktı. Biz Rasih Bey´in eserini seslendirirken bağlamasının kendi koltuğunda boş duracağını zannederken koroda bulunan Nihat Karaca´nın yerini bırakarak Rasih Bey´in sazını alıp devam etmesi çok önemli mesajlar taşıyordu. Program bittiğinde durumu Nihat Bey´e sorduğumda bana “Bağlamayı sahipsiz bırakmamak lazım” dedi.
Başlangıçta, bildiğimiz bir konser hükmünde olan gecede sürprizler birbirini kovalıyordu. Bunlardan birisi de Koro Şefi Osman Çolak´ın öğrencisi Gizem Çivici´yi sahneye davet etmesiydi. “Bunda sürpriz olacak ne var!” diyen olabilir. Ancak bu davet esnasında Osman Çolak´ın öğretmeni Ahmet Turgut Beyefendinin de saz ekibi arasında olduğunu söylemesi görülmeye değerdi. Üç neslin bir arada olduğu bir konseri takip ediyorduk.
Gecenin en ilginç yanı şüphesiz Ahmet Turgut Beyefendinin kısa konuşmasıydı. Konuşmasında koronun amatör bir ruhla hazırlandığını, teknik olarak bazı şeyleri tam olarak yerli yerine getirememiş olabileceğini, bunun ise çok önemli olmadığını söyledi. Önemli olan şeyin samimiyet, sevgi ve yapılan işe olan saygısı olduğunu söyledi. Notalara nasıl dokunulduğunun bir öneminin olmadığını açıkladı. Yani kısaca “Siz sevgi perdesindeki gönül notasına dokunun yeter” der gibi bir açıklamaydı. Daha doğrusu ben öyle anladım.
Programdan sonra bazı arkadaşlarla yine buluştuk. Geceye ait konuşmalar üzerinden günler geçmesine rağmen konuşuluyordu. Özellikle “Yalnız Efe” lakabıyla bilinen Ertuğrul Göksü tek başına bir ekipti ve geceye damgasını vurmuştu.
Gecenin son sanatçısı Atiye Tezcan söylediği türkülerle seyirciler sanki sahneyi işgal etti.
Programdan sonra Ahmet Turan Çetindere, Ceylan Yaşar, Hasan Safran ile görüştük. Daha sonra Sosyal Güvenlik Kurumunda çalışan Nevzat Özdemir Beyefendiyi ziyaret ettik. Bize kendi usullerine göre pişen kahvesinden ikram etti.
Daha sonra, Azize Kahraman Halk Eğitim Müdür Yardımcısı Sayın Emine Erkal Hanımefendiyi ziyaret ettik. Kurumun çalışmalarından bahsetti. Donanımlı olduğu belliydi. Gerek personeli, gerekse kursiyerler tarafından çok sevildiği belliydi. Her kurumda böyle bir idarecinin olmasının kurumu için bir kazanç olacağı intibaı edindik.
Kısaca Antalya seyahatimiz, kültürel çalışmaları yerinde takip etmemizi sağladı. Ayrıca Bilgi Pınarı Dergisi yazarlarından Ertan Alp Beyefendiyi Serik ilçesinde ziyaret ettik. Tabii 35 sene önce bir mekânı paylaştığımız Osman Çolak ile Finike ilçesinde bulunan Vedat Aras ile hasret giderdik. Öğrencim olan, Konyaaltı ilçesinde İlçe Milli Eğitim Şube Müdürü Sayın Ömer Güllü´yü de ziyarette bulundum.
Antalya´da çok şey öğrendik. Öğrenmeye de devam ediyoruz.
Nerede bir türkü duyarsanız kendinizden bir şeyler bulursunuz. İçinizde küllenmeye yüz tutan bir ateşin sızısını hatırlatır size. Belki hayallerinizi… Belki de gerçekleşmeyen hayallerinizi…