Sevgi Bağı
Ailenin birisi oğullarını evlendirmek istiyor ve başlıyorlar kız aramaya, sorup soruşturuyorlar, neticede bir kız bulup, evlilik merasimini de gerçekleştirdikten sonra gelinle birlikte aynı evde oturmaya başlıyorlar. Aradan hayli bir zaman geçince gelin kaynanayı dışlamaya başlıyor ve kaynanadan kurtulma yollarını arıyor. Netice de gidip durumu kendi babasına anlatıyor. Kızın babası bir çare düşünemediğini, ancak bu işi başarabilecek bir arkadaşının olduğunu söyleyip kızını arkadaşına gönderiyor.
O şahıs kızı dinledikten sonra, bak kızım sana otlardan bir ilaç yapacağım. Bu ilacı kayınvalidenin yemeklerine hergün birer kaşık atacaksın ve yavaş yavaş zehirlenerek ölecek, sende kurtarmış olacaksın. Ancak sana bir de diyeceğim var. Kayınvalidenle çok samimi olacaksın, bir dediğini iki yapmayacaksın, senden hiçbir konuda şüphelenmeyecek diye nasihatte bulunduktan sonra. Kız yani (gelin) ottan yapılan ilacı alıp eve geliyor ve denildiği şekilde uygulamaya başlıyor.
Bu arada, kayınvalidesine de hizmette hiç kusur etmiyor. Gelinin bu yaklaşımı kayınvalidesini etkiliyor derken aralarında sıkı bir sevgi bağı oluşuyor. Gelin kayınvalidesini öyle sevmeye başlıyor ki yaptığına pişman olup, ilacı yapan vatandaşa gidip, yaptıklarından pişman olduğunu, kayınvalidesini çok sevdiğini, yeniden bir ilaç yapıp önceki ilacın zehirinden kurtarmasını istiyor.
İlacı yapan şahıs kıza, bak kızım ben sadece otlardan vitamin ilacı yaptım. Asıl senin beynindeki zehir yok oldu. Bu arada kayınvalidene olan saygı ve hürmetten muhabbet doğup, ikiniz arasında sevgi bağı oluştu, bundan böyle mutlu bir hayat yaşayın deyip kızı evine gönderiyor.
Sevgi bağı çok önemli, eğer insanlar birbirleri ile gönüllerinde sevgi bağı kurabilirlerse dünya onlar için vazgeçilmez bir yuva halini alır. Önemli olan o bağı kurabilmek. Sevmek ve sevilmek çok önemlidir. Bir insan sevmeyi sevilmeyi bilmiyor, karşısındaki ile bağlantı kuramıyorsa birlik ve beraberlik oluşturması çok güç olur.
Bu durum fertler arasında başlayıp, toplumuda etkileyerek hayatı yaşanmaz hale getirir. Aile ortamında başlayan bu olumsuzluklar, komşuları, oradan çevreyi hatta bulundukları ülkeyi bile etkiler.
Konu sevgi bağından açılmışken, birkaç hususa değinmek istiyorum. Öncelikle dünyada yaşayan tüm insanların Âdem baba ve Havva anadan üreyerek çoğaldığının unutulmaması gerekir. Öyle ise Adem baba ve Havva ana dan gelen göbek bağlarını, biz insanlar yürek ve sevgi bağı ile besleyerek her iki dünyamızı da mamur hale getirmeye çalışalım.
İnsanların renkleri, ırkları, dilleri ayrı olsa da, duyguları aynıdır. Ancak düşünce farklılığı ve senlik, benlik gibi nefsi tavırlar bulunduğumuz coğrafyayı yaşanmaz hale getiriyor. Ne olur şu nefsimizin arzu ve isteklerine gem vurabilsek. Malum iblis bütün meleklerin hocası iken benliğinden dolayı şeytan olup, kendisinin şeytan olmasına vesile olan Âdemoğlunu kendi saflarına çekip intikam alma peşindedir.
Şeytanın ayak oyunlarına gelmeyelim. Birbirimize kenetlenelim. Yaratılmışları yaratandan ötürü sevelim. Çünkü bu bizim için çok hayırlı olur. İktidar hırsı, kendi istek ve arzularının tatmini için bir başkalarına köle muamelesini reva gören firavun düşünceli nemrut kafalılar halen hükümranlıklarını sürdürme çabası içindeler. Hiçbir insan bir başkasına kullukla emrolunmamış. Kulluk ancak Allaha yapılır.
Demokratik bir ortamda, hukuk kuralları çerçevesinde, insan hak ve özgürlüklerine saygılı bir toplum içerisinde yaşamak herkesin hakkıdır. Bu hak hiçbir kimse tarafından kötüye kullanılamaz. Toplum, kendisini idare edebilecek kapasitede bulunan, layık gördüğü kişileri seçmekte hür ve serbesttir. Bu bir demokratik haktır. Bu hak elinden alınamaz. Demokratik yollarla, anayasanın ön gördüğü çerçevede seçen ve seçilenlerin haklarına riayet etmeyen bazı zihniyet görüldüğü gibi kaos ortamı oluşturmaktadır. Kendilerini topluma mal edemeyen, toplumun sevgi ve saygısına layık olamayı hak kazanamayan bazı zevatlar birilerinden medet umma gayreti içerisine girip, umduklarına nail olamayınca, huzur ortamını bozma girişiminde bulunmaktadırlar.
İnşallah, bizim milletimiz sağduyulu olması nedeniyle ayak oyunlarına gelmeyecektir. Orta doğuda yaşanan olaylar bunun bir göstergesidir. Yıllarca halkını demir yumruklarla idare eden firavun soyları halkına her türlü eza ve cefayı reva görmekten çekinmediği gibi adeta zevk alıyorlar. Kendi halkının üzerine hiçmi hiç çekinmeden araba sürdürüp ezdiren düşüncenin biran önce yok olması canı gönülden temennimizdir.
Halkın sesine kulak verilmesi lazım. Kendisini idare edecekleri halkın kendi seçmesi gerekir. Bu sese kulak tıkayanlar unutmasınlar ki akıbetlerinin ne olacağını kendileride tahmin edemezler. Bu bağlamda gelin hep birlikte sevgi seli, yürek bağı oluşturalım. Gönül köprüleri kuralım. Sevelim, sevilelim, dünyanın kimseye kalmayacağını düşünerek bulunduğumuz ortamı yaşanır hale getirelim.
- Gelin yarenlerim köprüler kurak
- Kavuşmamız için kollar açılsın
- Nefsin putlarını birlikte kırak
- Çölleşmiş ruhlarda güller açılsın
- Açılan güller ki misk olup koksun
- Gönülden gönüle sevgiler aksın
- Senki bu âlemde en son duraksın
- Sana gelen bütün yollar açılsın.
- Şükrani’nin kulak verin sözüne
- İnsanoğlu dönmelisin özüne
- Rahmet deryasına, aşk denizine
- Yürekler taşıyan sallar açılsın.
09.02.2011
ŞÜKRANİ