Serveti Sermayeye Dönüştüremedik
Bu tespit İş Bankası Yönetim Kurulu Başkanı Ersin ÖZİNCE’ye ait. 20 Mart tarihli Dünya Gazetesindeki yazı başlığı ise SERVETİ SERMAYEYE DÖNÜŞTÜREMEDİK şeklindeydi.
Gerisini biz Ordu diliyle devam edelim. Memleketimizin önünde özelliklede kırsal alanlardaki en büyük sorun serveti sermayeye dönüştürememek. Bu sorunu çözdüğümüzde işsizlik, üretim, gelişme, kalkınma vb. birçok temel sorunumuzu çözmüş olacağız.
İl yönetimlerimizin literatüründe ekonomik bakış açısı yok gibi birşey. Her bahçeye bir atölye, her köye bir fabrika, her çiftçiye bir işletmeci veya yatırımcı gözüyle bakamıyoruz. Bakmamız gerekiyor, bakmamız ve önünü açmamız, planlamamız gerekiyor.
Bir şeyi başardığınızda herkes sizden bahsediyor, öncesinde ise kimse yanınızda değil. Bireysel ve küçük çabaları desteklemiyoruz, hep güçlünün sözü geçenin adamı olanın yanında yer alıyoruz, sonrasında küçük çabalar başarıyı yakalamayınca “biz başaramassınız dememişmiydik” diyoruz.
Öncelikle halkımıza, çiftçimize, kenar mahallelerde ve kırsalda oturanlarımıza sesleniyorum: gazetelerde boy boy resmi olan, isminin başında koca bir ünvanı olan, etrafında bir sürü yandaşı olan ekabir takımının sizi önemsediğini düşünüyorsanız yanılıyorsunuz.
Onların tek bir derdi var: bir makama gelmek, oraya gelmek ve yandaşlarına peşkeş çekmek, emin olun başka bir çabaları yok, sizin binlercenizi üst üste koysanız onların gözünde bir etmiyorsunuz.
Orduyu düşünelim, şehir merkezlerimizde hergün bir çok etkinlik var, bahsettiğim gariban kitleye hiç davet gitmekte midir? Elbette hayır, seçim dönemlerinde mesajlar gidiyor ama. Bu ne demek? Kullanılıyorsunuz demek hepsi o kadar. Bu konuyu ara ara tekrar işleyeceğim, burada bitiriyorum.
Öncelikle bitmeyen bir yastık altı hikayemiz var, ekonominin çarkına girmeyen, dolayısıyla da pasif yatırım olan yastık altı mücevher ve paralar. Bunlar servet ama sermayeye malesef dönüşmüyor.
Köyümüzde nitelikli üretici olan vatandaşlarımızı köyde geçimini sağlayacak kadar alternatif gelir imkanlarıyla buluşturamadığımız için köylerde tutamadık ve bu insanlar şehirlere akın ettiler, nittelikli tüketici oldular, hem üretme niteliklerini kaybettiler, hemde sağlıksız tüketimlerle sağlıklarını kaybettiler. Üstüne üstlük üretici olmaktan çıkarak üretici vasfınıda kaybettiler.
Bu durum sosyolojik bir vakadır, üzerinde birçok sosyolojik araştırmalar yapmak lazım.
Ayrıca, köyden şehire göçerken tüm birikimlerini şehirde bir evimiz olsun diye betona yatırdılar, borçlandılar. Böylece servetlerini sermayeye dönüştüremediler.
ÖZET: her çiftçiyi bir işletme, her tarlayı bir atölye, her köyü bir fabrika gibi bakan yeni bir anlayışı uygulayacak bakış açısına ve yönetimlere ihtiyaç var.
Ayrıca, şehirlerimizdeki ustalarımızın yeni üretim alanlarına, büyük yatırımcılarımızın ve dış sermayenin illerimizi tercih etmesini sağlayacak yatırım parseline ihtiyacı var.
Kırsal alanda “serveti sermayeye” dönüştürecek yeni bir ekonomi modeline ihtiyacımız var.