Şeriat Cumhuriyet’e Neden Statüko Diyor?
Kavramların ve değerlerin içinin boşaltılmasında bir yöntem uygulanıyor. Savaşılan cephenin mutlaklaşmış ve doğrudan karşı konulamayacak değerlerine ve kurumlarına geçici bir isim vermek.
Mesela Cumhuriyet, şeriat yanlılarının, cemaat mensuplarının, Haçlı İrticaının ağzında Cumhuriyet değildir. Cumhuriyetin adı statükodur.
Cemaatçiler doğrudan Cumhuriyet sözcüğünü kullanarak, savaşlarını sürdüremedikleri için, Cumhuriyet sözcüğünü söylemeden ama söyledikleri ile tamamen Cumhuriyet ve onun değerlerine karşı her şeyi söyleme kolaylığını elde ediyorlar.
Statüko denilerek, neyi söyleyecekse, nasıl söyleyecekse bu muğlak tanımlanın içinde her şeyi söyleyebiliyor. Türk Bayrağının ayrıştırıcı olduğunu, Ankara’nın Başkent olmamasını, aklınıza ne gelire, bu statüko torbasının içine koyarak ifade ediyor.
Kişinin kafasında statüko diye bir düşman yarattıktan sonra, söyle ne söyleyebilirsen.
Statüko dedikten ve kişinin kafasında düşman mefhumunu yarattıktan sonra; geçmişin tarihini bile yeniden yazmak mümkün. Geçmişi yeniden tanımlamak bile mümkün.
Statüko adı altında, Cumhuriyet döneminde, ne yapılmış ise, nasıl yapılmış ise hepsi halka karşıdır. Kötüdür.
Cemaatin ve Haçlı İrticaının bir de halk anlayışı vardır. Halk olarak anladıkları ve kabul ettikleri halk, şeriatı benimsemiş, Cumhuriyete karşı olan halktır.
Bunun dışındaki halk nedir derseniz? Cumhuriyet değerlerinden koparılacak, şeriat zeminine taşınacak olan güruhtur.
Onun için Cumhuriyetçilere hitap ederken, zihniyeti değiştirilmesi gerekli olanlar diye hitap edilir.
Haçlı İrticaının kafasında halk yoktur. Cemaat vardır. Cemaatten olanlara halk denilebilir. Halk diye kast ettikleri Cemaattir.
Ama cemaatte olmayan ne halktır, ne de bir varlıktır. Savaşılması gereken bir unsurdur.
Cemaatçi anlayışta, birleşmek, birleştirici olmak sadece dinin birleştiriliciliğinde olabilen bir şeydir.
Ön kabul budur.
Yani din birleştirir varsayımından hareket ederler. Türk, Arap Pakistanlı Müslüman’dır. Şeriat-ı da uygularlarsa birleşirler ön kabulü.
İslamiyet başlı başına birleştirici olsaydı, önce Arapları birleştirirdi.
Bu kafa ile Güneydoğuya bolca İmam gönderip, cami inşa ederek orada yaşayan laik halkı da Türk Devletine düşman ettiler.
Haçlı ile birleşip ordu düşmanlığı, laiklik ile savaş, kendi ideolojilerini benimsetme dayatmaları ülkemizi böldü.
Bu cemaat anlayışı, kendinden saymadığı halkı cemaate dahil etmek isteyince karşısında laikleri ve orduyu buldu.
Bu büyük güç ile baş edemeyeceğini bildiği için Haçlı’ya sığındı. Eşbaşkan oldu.
Engin Alan’ı ayağa kalkmadı diye, Hastal zindanına, işte bu anlayış gönderdi.
Aslında orada çarpışan iki kuvvet vardı. Eşbaşkan Cemaati temsil ediyordu, Engin Alan ise, Cumhuriyet’i, laikliği, Haçlıya karşı zihniyeti temsil ediyordu.
Hala içinden çıkmayan kızgınlığın sebebi;Engin Alan’ın ayağa kalkmış veya kalkmamış olması değildir.
Yenemeyeceği bir gücün sembolü ile karşı karşıya gelmesidir.
Yani Cumhuriyet ile Cemaat (haçlı irtica) Çanakkale de karşı karşıya gelmişlerdir.